Parmakları arasındaki sigaradan yükselen ince duman, kulis loş bir ışıkta olsa dahi görülmeyecek gibi değildi. Taehyung son kez içine çekti ve izmariti nereye olduğunu bilmediği bir yere fırlatıp ayağa kalktı. Pantolonunu yukarı çekti, başını eğip elleri ile saçlarını karıştırdı ve koltuğun kenarındaki ceketi üzerine geçirdi. Kısık gözleri ve silik gülümsemesi ile ilerledi, uzun taburenin üzerindeki yerini aldı. Bu akşam gitar çalmayacaktı. Sadece o ve mikrofonu vardı. Ardındaki müzisyenler ne çalarsa ona ayak uyduracaktı sadece.
Sarı ışığın altında parladığında kalabalıktan ufak bir alkış yükselmişti. Taehyung kısa bir hoş geldiniz dedikten sonra ritim başladı, o sadece uyum sağlıyordu. Gözleri arada bir kapanıyor, uzun parmakları mikrofona dokunuyor, dudakları kıvrılıp duruyordu. Sözlere girdi, gözlerini açtı. İşte tam o an kızıl tavşanı ile göz göze geldi.
Şarkının sözlerine o hoş sesiyle devam edip de kendini sakin melodilere bıraktığında dudakları daha da açılmıştı iki yana doğru. Jeongguk Taehyung'la gözleri birleşene kadar yanındaki siyah saçlı gencin elinden çekiştirmiş, dudaklarını büzerek etrafına bakınmış ancak sonunda hyungunu bulabilmişti. Jimin'in kolundaki eli yanına düşerken gördüğü adamın kısık gözleri ona şöyle bir nefes aldırttı. Gözleri her zamanki gibi kocaman açılmışken kırpışmadan duramıyor, üzerindeki pembe sweatten kurtulma dürtüsü, karşısındaki manzarayı izlemeye devam ettikçe boğazına sıkı sıkıya sarılan eller yüzünden saniye saniye artıyordu. Ellerinden birisi üzerindekinin ipleriyle oynamaya başladığında Taehyung büyük bir tutkuyla şarkısını söylemeye devam ediyordu ancak iki yana doğru daha fazlası kıvrılmak için yalvaran dudakları, hayır. Onlara dur diyemiyordu.
Jeongguk'un hafiften kabaran kırmızı saçları, pembe sweatshirtü içine giydiği uzun; siyah beyaz çizgili giysisi ve oynamadan duramadığı küçük parmakları öyle sevimliydi ki!
"Hyung," döküldü dudakları arasından. Sesi öyle kısık çıkıyordu ki, Jimin'in duyup duymadığından bihaberdi. "O, anlattığım kadar harika, değil mi?" Jimin, onu cevapladıysa da duymadı. Taehyung'un sesi dışında kulağına dolan hiçbir şey yoktu. Bomboştu her yer, kapkaranlık ve sessizdi. Sadece Taehyung vardı. Jeongguk'un tüm duyuları sadece onu algılıyordu.
Üç şarkının sonunda Taehyung sahneden indi ve ağır adımlarla Jeongguk ve Jimin'in yanına ilerledi. Yüzünden silemediği gülüşü ile yanlarına vardığında mekânın ışıkları biraz daha artmıştı. Jeongguk kırpmayı unuttuğu gözlerini hyungunu görünce hızla hareket ettirmeye başlamıştı. Heyecandan eli ayağına dolanmış, ayağa kalkayım derken Jimin'in üzerine düşmüş fakat en kısa zamanda toparlanmıştı. "H-hyung!" Taehyung duyduğu ses tonu ile tebessümünü genişletti. "Merhaba, kızıl."
Jeongguk bir iki saniyeliğine elleri ile yüzünü kapatıp sakinleşmek istedi çünkü, çünkü karşısındaki adam tam anlamıyla nefesini kesmişti. Tanrım! Gerçekten iyi değildi."Hey, ne yapıyorsun?" Taehyung'un sorusu ile parmaklarını aralayıp onunla göz teması kurduğunda Taehyung hafif çatılmış kaşları ve eğilmiş başı ile ona bakıyordu.
"Şey, sarılabilir miyim? Sarılmasam da olur, yani siz rahatsız olmazsanız eğer..." Taehyung, onun tüm bu sevimli tavırlarına hayrandı. Daha önce hiç böyle biri ile karşılaşmamıştı. İçinde bir yerlerde hala onu kırmanın pişmanlığı vardı ve bu yüzden elinden gelen ne varsa yapmak istiyordu. Ona gerçekten değer veriyordu. Jeongguk daha sözünü bitirmeden onu kendisine çekip sıkıca sarıldı ve saçlarını karıştırdı.
Birkaç dakika içinde Jeongguk yeniden sessizliğini koruyan Jimin'in koluna girmiş ve bugün biraz daha hayran kaldığı Taehyung'un peşinden beraber ilerlemeye koyulmuşlardı. Arkalardaki masalardan birine yerleştiler ve Jeongguk, yakın dostu Jimin'e olabildiğince yapışarak üzerini düzelten Taehyung'a odaklandı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ART-MEDIA
Fanfiction🍒 selam! bu saatte rahatsız ettiğim için gerçekten çok çok çok üzgünüm. yalnızca burada yeniyim ve belki de bir saniyeciğinizi ayırıp çizimlerime göz atmak istersiniz diye düşündüm? iyi geceler diliyorum. @absimisa #taekook1