Bölüm 2

11 1 0
                                    

Bütün hikayelerin bir kahramanı vardır. Bir de oyunbozanı... Aslında herkes kendi hikayesinin kahramanıdır. Yani neredeyse herkes. İyi adam kötü adama karşı olur genelde. Ve her zaman hikayenin sonunda iyi adam kazanır. Peki iyi adam, neden iyi adamdır? Neye sahiptir? İyi bir kalbe, iyi hislere sahip olmalı. Peki ya bir şey hissedemiyorsa?

Ben hiçbir zaman yatağın altındaki canavarlardan korkmadım, korku filmleri de beni korkutamadı. Hiç aşık olmadım, dolayısıyla aşk acısını da tadamadım. Mutlu olamadım. Hiç hediye almadım. Alınsaydı da mutlu olmazdım gerçi. Hayaller hislerin ürünüdür. Yani ben hayal de kuramam. İnsan, tatmak istediği duyguları yaşarken hayal eder kendini. Hiç kendinizi yalnızlık içinde hayal ettiniz mi? Mazoşist değilseniz bu pek mümkün değildir. Çünkü insanlar yalnız kalmak istemezler. Yalnızlıktan korkarlar ve korku, tatmak istedikleri bir duygu değildir. İşte bu Kahramanlar da hayallerin bir yansımasıdır. Kötü adamlarda korkuların suretidir. Asıl soru şu: Hiçbir duyguya sahip olmayan biri İyi adam olabilir mi? Ya da hiçbir hikaye Kötü adamı anlatır mı?

İlk tattığım duygunun Öfke olacağını tahmin bile edemezdim. Bir duyguyu tadabileceğimi bile tahmin edemezdim ki.

Sabahtan beri tekrar hissetmeye çabalamama rağmen zerre hissedememiştim. Bu sanki en sevdiğiniz oyunu açarken oyunun hata vermesi gibi. Aynı heves, aynı kursak.

O kızı bulmam gerektiğine karar verdim. Gerçekten bulmalıydım. Sahaya inme vakti gelmişti.

Ayağa kalktığım anda kapıdan içeri, Yağmur ve Emre planlarımı bozarcasına girdi. İki saniye süren bakınmadan sonra beni bulup yanıma doğru yürümeye başladılar. Emre'nin üzerinde her zamanki gamsız ve neşeli tavrı vardı. Yağmursa yürüyen endam gibiydi. Türkiye'deki ortalama kadın boyunun fazlasıyla üzerindeydi.-Ortalamanın 1.55 olduğunu düşününce fazla şaşırmamak gerek:)-

Sarı uzun saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu. Üzerine giydiği sarı bluzu bal rengi gözlerini öne çıkarmaya yetmişti. Yağmur'un aksine Emre pek bir zerafet saçmıyordu. Orta boylu ve biraz kiloluydu. Kıvırcık, kumral saçları ona ayrı bir hava katıyordu. Eğer gerçekten hissedebilseydim bu ikisi tek dostlarım olabilirlerdi.

"Naber dostum." dedikten sonra omzuma hafif bir yumruk attı Emre. Bu onun selamlaşma şekliydi. Bana oldukça saçma geliyordu. Gülümseyerek karşılık verdim. Yağmur yanımda ki sandalyeye çöktü hafifçe. " Yüzündeki gülümsemeye her zaman imrenirdim. Belki de beni duygulu bir insan olmaya özendiren tek kişiydi o.

"Bugün beni Eski Porsuk'a götürmeniz gerekiyor." dedi suçlu gülümsemesini takınarak. Bir şey istediğinde hep bu gülüşü kullanırdı. Eski Porsuk manzarası oldukça güzel bir mekandı. Terasına çıktığınızda bütün Ankara'yı ayaklarınız altında hissedebilirsiniz. Anlayamadığım bir şekilde Yağmur oraya bayılırdı. Giriş katı bar olduğu için reşit olmadan girmek yasaktı. Bu yüzden hep Emre yada ben olurduk gittiğinde yanında. Bu aralar gidişlerimiz fazla sıklaşmıştı. Yağmur'un bir sıkıntısı olduğunu düşündüm içten içe. Oraya hep kendini iyi hissetmek için giderdi. Her sevgilisinden ayrıldığında, annesiyle babası ayrıldığında, babası başka bir kadınla evlendiğinde, köpeği Can öldüğünde-eski sevgilisinin ismini koymuştu- ve yağmurlu havalarda orda olurduk çoğu zaman. İsmi Yağmur olmasına rağmen ilginç bir tezatla yağmurdan hoşlanmazdı. Emre ise daha duygusaldı. Dışarıya kendini hep gamsız, hiçbir şey umurunda olmayan biri gibi gösterirdi. Benim gibi duygulardan iyi anlayan biri değilsiniz maskesini fark etmeniz neredeyse imkansızdır. Bu işte gerçekten iyi. Bu onun kalkanı gibi.

Emre bıkkınlıkla ellerini havaya kaldırdı. "Ya kızım, bu haftaki üçüncü gidişimiz. Bir orada yatmadığımız kaldı." diye isyan etti. Yağmur omuzlarını silkti suçlulukla. "Bütün gün boşsunuz zaten götürün işte n'olucak sanki."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 29, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AleksitimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin