Dean:"Tanrı'yı bulmak mı? Neden bahsettiğinin farkında mısın?"
Crowley:"Evet Dean. Bunu ciddi anlamda düşünüyorum çünkü bu sefer tek şansımız O."
Dean:"Ne yapacaksın peki, evrende küçük bir gezintiye mi çıkacaksın? Bir melek bile onu bulamadıysa eğer, sen hiç bulamazsın."
Crowley:"Ben değil Dean, Bela ve sen gideceksiniz, ben pek sahne adamı değilim." dedi hafifçe sırıtarak.
Dean buna bir anlam veremedi çünkü kendisi bir insandı. Nasıl ordan oraya durmadan ışınlanabilirdi. Bunu sesli söylemiş olacak ki Crowley'den hemen yanıt geldi:"Seni buraya çağırmamın bir amacı var. Michael'a 'evet' demeni istiyorum."
Dean:"Ne!? Böyle birşey asla olmayacak."
Crowley:"Senden istediğim şey Michael'ın senin bedenini kullanarak Lucifer'la savaşması değil. Durumlar değişti. Michael yolunu şaşırdı. Babasını bulup ondan yardım istemeli ve bunun için bir bedene ihtiyacı var. Biliyorsun ki onun gücünü taşıyabilecek tek insan sensin."
Dean:"Diyelim ki Tanrı'yı bulduk ve bütün bunlara bir son verdik. Michael bedenimden çıktıktan sonra öleceğim değil mi?"
Crowley:"Öyle gözüküyor."
Dean:"Lanet olsun Crowley, tamam yapacağım."dedi ve içinden ekledi:"Sammy için.."
Önce Michael'i bulmaları gerekiyordu. Onu bulana dek Bela Dean'le birlikte gidecek ve ona yol gösterecekti. Dean önce bunu kabul etmeyip kendi başının çaresine bakabileceğini söyledi ama Bela daha inatçı çıkmıştı. Michael'i bulduktan sonra ise Dean ona "evet" diyecek ve Tanrı'yı aramaya O'nunla devam edecekti. En azından plan böyleydi.
Bela henüz düşük rütbeli bir şeytan olduğu için ışınlanamıyordu. Bu yüzden Impala'ya binip yola koyuldular. Dean nerden başlamaları gerektiğini bilmiyordu. Aklına Bobby gelmişti...ve Cass...ve Sam... En küçük avda bile onlardan birinden bilgi alırdı. Ama şimdi onlar yoktu. Bela vardı.
Yol boyunca ikisi de tek kelime etmemişlerdi. Sessizliği Dean bozdu:"Neden Crowley'le çalışıyorsun? Sonuçta o bir şeytan. Seni oraya onun ırkı göndermişti."
Bela:"Dean, farkında değilsen söyleyeyim; ben de bir şeytanım. Bana bunu onun ırkı yapmış olabilir ama beni bizzat kendi çıkardı. Sadakat diye birşey duymuş muydun!?"
Dean:"Herneyse, nereye gitmemiz gerekiyor. Biryerden başlamalıyız."
Bela:"İnsanken tanıdığım birkaç dostum vardı. Onlardan birkaç eşya toplamalıyız. Michael'ın yerini öğrenmek ve hatta onu ayağımıza kadar çağırmak için gerekli şeyler toplayabiliriz belki."
Dean:"Belki? İşte bu beni çok rahatlattı(!)" dedi. Yoldan bir an için gözlerini ayırdı, ona baktı ve ekledi:"Michael senden hoşlanmayacaktır."
Bela:"Benim için mi endişeleniyorsun Dean. İşte bu çok şirin. Merak etme o geldiğinde ben çoktan gitmiş olacağım."
Dean bu konuyla ilgili daha fazla konuşmadı ve Bela'nın dostlarından ilkini bulmak için Detroit'e doğru sürmeye başladı. Radyodan bir Metallica parçası açtı ve Bela'nın sinirlerini bozacak şekilde, yüksek sesle söylemeye başladı.
Detroit'e geldikleri akşam bir motele gidip ayrı ayrı odalar tuttular ve o akşam orda kaldılar. Sabah olunca hemen James'in (Bela'nın çok sayıda dostlarından biri) evine gittiler. Kapıyı çaldılar. James kapıyı açtığı anda Bela'ya kocaman sarıldı ve:"Seni çok özledim ufaklık" dedi. Muhtemelen Bela'nın cehenneme gidip geldiğini bilmiyordu bile. Birkaç yıl önce bu işleri bırakmıştı. James, 60 yaşlarında ama kendini halâ dinç hisseden iri yapılı ve oldukça bilgili bir adamdı. Avcı değildi. Ama avcılarla bağlantıları çoktu. O da Bela gibi değerli doğaüstü objeleri toplayıp satardı. Bela'yla ilişkileri, Dean ve Sam'in Bobby'le olan ilişkileri gibiydi. Ve devam etti:"Burada ne işin var? Bu adam da kim böyle? Yoksa? Ohoho evet, aile kurma zamanı değil mi?" dedi ve gülmeye başladı.
Dean'in yüzünde muzip bir gülümseme oluştu ve Bela muhtemelen kıpkırmızı olduğunu bilmiyordu. Hemen konuyu değiştirdi:"Hayır James, bu Dean, eski bir dostum. Av üstündeyiz. Büyük bir av. Sende olabileceğini düşündüğümüz birkaç nesne arıyoruz. Bize yardımcı olabilir misin?"
James:"Üzgünüm Bela, ben emekli oldum. Bütün o büyülü şeyleri iyi fiyat veren bir adama sattım."
O zamana kadar tek kelime etmemiş olan Dean:"Kime sattın?"
James:"Garip bir adamdı. Daha önce hiç görmemiştim. Sanırım adı Balthazar'dı. Cennet'in silahlarını ve güçlü nesneleri topladığını söyledi. Bendeki nesneleri verirsem bunun karşılığında kırık kolumu iyileştirebileceğini ve yüklü miktarda para verebileceğini söyledi."
Dean:"Cennet'in silahları mı?" dedi ve Bela'nın kulağına eğilerek:"Bir melek olmalı."
Bela:"Teşekkür ederiz James. Kalırdık ama biliyorsun iş beklemez." diyerek gülümsedi.
James:"Sorun değil Bela. Başka bir zaman daha uzun kalırsın."
Dean ve Bela oradan ayrıldılar. Impala'ya bindikleri an Dean söylenmeye başladı:"Harika! Bir meleği bulmak için başka bir meleği bulmamız gerekiyor. Bu gerçekten harika(!)". O an arka koltukta Crowley belirdi ve:"Nasıl gidiyor kumrular?" diyerek Dean'i iyice sinirlendirdi.
Dean:"Berbat, Crowley! Biraz yardım etmeye ne dersin!?"
Crowley:"Onun için burdayım aptal. Balthazar'ın nerde olduğunu biliyorum. Bu arada Bela, sana da hizmetlerinden dolayı küçük bir ödül vermek istiyorum." dedi ve alnına dokundu. "Artık istediğin zaman ışınlanabilirsin." Crowley hiçbirşey demeden kayboldu ve kaybolduğu yerde bir kağıt parçası bırakmıştı. Dean kağıdı aldı ve içinde yazana baktı. Crowley onlara bir adres vermişti. Vakit kaybetmeden o adrese doğru yola çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUPERNATURAL: "SON"
FanfictionÇoğumuzun bildiği gibi Eric Kripke'nin Supernatural ile ilgili planları 5. sezon finaliyle tamamlanmıştı. Ardından çekilen sezonlar ve bölümler hayranların yoğun isteği üzerine ekibin geri kalanıyla birlikte devam etmişti. Bu hikayedeyse Lucifer'ın...