Selam millet, herhalde bizi tanımak istersiniz diye düşündüm.
Biz Damla ve Merve. Huysuz hikayesinin yazarlarıyız.
Bölümleri birer birer yazıyoruz ve beklettiğim için üzgünüm. Çünkü sıra bendeydi ve bazı nedenlerden dolayı aksattım. Ben Damla. İlk bölüm benimdi, ikincisi Merve'nin ve şimdi tekrar karşınızdayım.
Yeni bölüm 7 Oy ve 3 yoruma gelir ki sıradaki Merve olacak büyük ihtimalle.
Bu adara multimedia'da Duru var.
İyi okumalar :)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
"Seninle gelebilir miyim?" galiba bugün Tanrı sabrımı sınıyor olmalıydı. Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım ve sakin kalmaya çalışarak arkamı döndüm.
"Hayır gelemezsin!" diye bağırdım Duru'ya. Tek istediğim yalnız kalmak ve saçmasapan ergen dramalarıyla uğraşmamaktı. Zaten salakça bir şey yapıp iki sefer Duru'yu kurtarmıştı ve bu kadarı yeterde artardı bile.
Yakınımızda olan birkaç kişi şaşkınca bize bakıp geçerken yemekhanenin diğer çoğunluğu ise kendi işine bakıyordu. Tekrar yoluma dönüp adımlarıma devam ettim ve sıraya girdim.
Bir yer bulmak için bakındığımda elimde çikolata kremalı gofret ne narlı soda vardı. İleride, köşeye düşen bir yerde küçük boş bir masa bulduğumda günün başından beri bana bakanları umursamamaya çalışıp sahiplendiğim yere ilerledim.
Okul tahmin ettiğim gibi tamamen felaketti.
Lise nerede olursanız olun, her zaman en kötüsüydü.
Eskiden gittiğim devlet okulundaki arkadaşlarım aslında arkadaşım olmadıklarını göstererek bana büyük kazık atmışlardı, iki tanesi hariç kimseyle görüşmüyordum ve aslını isterseniz buraya gelirken içimde küçücük de olsa insanların daha iyi olacağını hayal etmiştim.
Herzamanki gibi işler yolunda gitmedi.
Adının Ayça olduğunu öğrendiğim kız okulun Drama Kraliçesi falan olmalı ve eziklemeyi sevdiği insanlardan biri Duru. Burada zaten herkes üstünlük yarışına girmiş ve arkaları iki karış havada.
Metin denen çocuk desen, ortalığa havalı baygın bakışlar atmaktan ölecek.
Zengin züppelerinin tam ortasına düştüm yani.
Hepsinin birbiriyle eşit olduğunu gösterek bir şeyler yapmak vardı ama inanın, insanlarla uğraşmaya gelmiyordu.
Kendi dünyasında kaybolmuş ve buradaki dünyada saçmasapan bir yol tutturmuş olan insanlarla cidden uğraşmaya değmiyordu.
Boş ve cansız bir şeyi teklemediğinizde içinden alaycı ve tok bir ses çıkıyor, hemde canı acıyan o değil sizin ayağınız oluyordu.
Kafamı iki yana sallayıp bakışlarımı kaldırdım ve gofretimden ısırırken gözlerimi her bir öğrencide gezdirdim.
Bazıları hala iki gündür yaşanan şeylerden dolayı arada beni kesiyordu ve bazıları da kendi hayatlarında yuvarlanıp gidiyordu. Zaten bunca zamandır oturmuş ve hayatta olup bitenleri izlemiştim, bundan sonrası için de sakınca yoktu.
Odağımı bozan şey tam karşıma gürültüyle sandalye çekip oturan Metin oldu.
"Az önce neden kaçtın öyle?" diye sordu arkasına yaslanıp kendine rahat bir oturuş bulurken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huysuz
JugendliteraturBelki birazcık tehlikeli, ama tamamen kaba bir çocuk. Etrafı kendisini çekemeyenlerle kaplı ve bela başından eksik olmuyor. Ailesiyle de başı dertte. Masum, şirin ve daha önce- Şaka yapıyorum. Oldukça inatçı, büyürken kalbi çok kez kırılmış genç bir...