Bölüm 1

24 0 0
                                    


Ellerim titriyordu, kafamın içerisinde ki tilkiler birbirlerine hırlıyordu. Uzaktan izlediğim adliye çıkışına dikkat kesilmiştim, hava soğuktu.

Gri bulutlar güneşten ödün vermiyor, soğuk tenimi bıçak gibi kesiyordu. Burnumu çektim.

Ellerimi ceketimin cebine koydum, sol elime gelen metalin tadını damağımda hissetmiştim. Kalbim genzimin gerisinde atıyor, sesini işitiyordum.

Heyecanımı bastırmak istercesine bıçağı sıktım. Avucumun içerisine yayılan acıya sarıldım sıkı sıkı. O acı ruhumun dizginlenemeyen tarafını sakinleştiriyordu. Kalbimin içerisinde pompalanan kanla damarlarımda gezen acıyı unutturuyordu. Fiziksel acı bir yerde gerçekten ruhsal acıyı bastırıyordu.

Duruşumu dikleştirdim, dizlerimin titremesine mani olamıyordum, sırtımdan karnıma gelen bu korku dolu histen kurtaramıyordum kendimi. Sanki sigara içerken aileme yakalanmışım hissi vardı. 

Kuruyan dudaklarımı ıslattım, adliyenin çıkışında hareketlenme olduğunda sanki mümkünmüş gibi daha da dikkatli izlemeye başladım. Beklediğim kişi kapıdan çıktığın da kulaklarım uğuldadı.

Bileklerinde kelepçe yoktu ve bu boşluğu hissettiğine emindim. Yavaşça, adım adım ona ilerlemeye başladım. Beni görünce yüzünde bir mimik oynar sanıyordum ama ifadesizdi. 

Gözleri soğuk kadar keskin bakıyordu. Saçlarını dağınıktı, soğuk hemen ona işlemişti ama o hiç belli etmiyordu üşüdüğünü. Üzerinde kahverengi bir ceket vardı. Ceketin altında da siyah bir kazak. Kazağın ince olduğunu vücudunu belli etmesinden anlamıştım. 

Öylece durup beni bekliyordu, kaderini.

Karşısına dikildiğim de bir şey söylemesini bekledim ama yüzüme bakmaya devam etti.

''Konuşmak istiyorum.'' Kısa ve öz olan cümleme karşılık bekledim. Yüzüme bakmaya devam etti.

''Konuş.'' Beklemediğim bu tepkisi üzerine bir adım geri gittim, etrafa baktım.

''Burada olmaz, arabam arkada.'' Yanımdan yürümeye başladı ve omzu omzuma sertçe çarptı. Arabama doğru gittiğin de artık bundan geri dönüşüm olmayacağını kafama yazıyordum. Sol cebimde ki anahtarı çıkartıp arabanın kilidini açtım. Ön koltuğa oturdu. Ben de sürücü koltuğuna yerleşip belki defalarca giderek teyit ettiğim mekana sürdüm arabayı.

Çok geçmeden oraya varmıştık, kısa sürmüştü yolculuğumuz çünkü onun sabırsız bir adam olduğunu biliyordum. Yol boyunca sadece önüne bakmış, hiç konuşmamıştı. Bende onu izleyip ağzımı bıçak açmamıştım.

Toprak yola girdiğimiz de birazda olsa gerildim çünkü bana nereye gittiğimizi sorgularcasına baktı. Bir şey söylemeden sürmeye devam ettim. Ormanlık alan gri bulutların da etkisiyle oldukça ıssız duruyordu. Ağaçlar yapraklarını dökmüştü ve ürkütücü görünüyordu.

Kafamın içerisini karalayan düşünceleri ve anıları silmeye çalıştım. Bunu yapacaktım, yapmak zorundaydım. Arabayı uygun bir yere park ettiğim de beni beklemeden indi. Arabadan inmesine sevinmiştim, bende emniyet kemerini çıkarır çıkarmaz kapıyı açtım.

Ormana dönmüş bakıyordu, sırtı genişti. Heybetli bir erkekti ama umrum da değildi. Hile yapacaktım.

Ona doğru ilerledim.

''Neden?'' Bana doğru döndü ve ellerini ceplerine soktu.

''Ne neden?''  Güldüm, ama neşeden yoksun belki içinde acı barındıran bi' gülüştü. Hatta öyle ki öfkede serpilmişti gülüşüme.

''Neden yaptın?'' Hiç düşünmeden cevapladı.

''Ben hiç bir şey yapmadım.'' Bastıra bastıra söylediği cümleyi umursamadım. Ona doğru bir adım attığım da öfke artık derimin üstünde gezen bir yılan gibiydi. Öfkem gri bulutlar gibiydi, yoğundu.

''Yalancı!'' diye haykırdım, ve hiç beklemeden cebimde ki bıçağı ona savurdum. Kendini geri atarak hamlemden kurtulmuştu ama pes etmeye hiç niyetim yoktu. Adrenalinin etkisiyle biraz başım döndü. Belli etmedim.

''Ne yapıyorsun sen?'' Güldü. ''Gerçekten beni öldürmeyi mi planlıyorsun?'' Eliyle etrafı gösterdi.

''Beni bu yere bu yüzden mi getirdin.'' Gözüm hiç bir şey görmüyordu, karşımda öylece dikiliyor oluşu sinirimi o kadar bozuyordu ki.

''Kızım kendine gel! Beni tanımıyormuş gibi davranma.'' Tekrar bıçağı savurduğum da bileğimi tuttu, bileğimi o kadar sıktı ki bıçak elimden düştü. Sonra da savurur gibi bileğimi bıraktı.

''Senden nefret ediyorum!'' Öfke şimdi yağmur gibiydi, gözlerimin dolmasına ve ağlamama engel olamıyordum. Ciğerim sökülürcesine bağırdım.

''Senden nefret ediyorum!!!'' Sonra yavaşça yere çöktüm. Başımı kapattım ve kendimi kollarımla gizlemeye çalıştım. Adım seslerini duyuyordum ama kafamı kaldırıp ne yaptığına bakmıyordum aklımda ki tek şey hemen yanımda duran bıçaktı.

''Bak sakin ol tamam mı bırak da sana açıklama yapayım?'' Kafamı kaldırdım, doğruca bana bakıyordu.

''Ne açıklaması? Neyi açıklayacaksın!'' Ellerini sakin olmamı istercesine havaya kaldırdı, yere çömeldi ve bana bakmaya devam etti. 

''Sadece sakinleş, ağlamayı kes ve beni dinle.'' Ona bakmaya devam ettim, dizlerimi kendime çekmiştim ve avuçlarımda toprağı hissediyordum. İki yanıma ellerimi koymuştum, bıçağın metalik hissini parmak ucumda hissettim.

''Ağlamayı kesmemi mi istiyorsun?'' Gözlerim hala dolu doluydu ve onun gözlerinden bir an bile ayırmıyordum. Bana biraz daha yaklaştığında bıçağı yerden alarak ona sapladım. Savunmasızdı çünkü bunu yapabileceğime inanmıyordu.

Bende inanmıyordum gerçi. Karnına giren bıçakla yüzünde bir şaşkınlık gördüm. Gözleri açılmış göz bebekleri büyümüştü. Eli bıçağa gitti ama sadece orada olup olmadığını teyit etmek ister gibiydi.

Avucuna baktı sonra, kanı gördü. Tek kelime etmiyordu. Bi' anda yere yığıldı. 

''O zaman öl.'' Avucumu yere yaslayarak ayağı kalktım, öylece yatıyordu ve tek kelime etmiyordu. Belki de şoktaydı ama umrum da değildi. Arabaya doğru koşmaya başladım, bagajı açıp bıçağı temizleyeceğim malzemeleri getirdim ve bıçağı temizledim. Gözleri kapanmıştı, sanırım bayılmıştı çok geçmeden de kan kaybından ölecekti. 

Ölmesini izlemeyi isterdim ama acelem vardı. Buradan ne kadar çabuk uzaklaşırsam o kadar iyiydi. Sanki içime su serpilmişti.

Acımın kaynayan kazanı soğumuştu sanki. Onun öylece yerde yatışını izledim bir süre, ormanla ne kadar da uyumluydu. Toprağa yakışmıştı, beş para etmeyen yakışıklılığı onu kurtaramamıştı.

Adrenalinin etkisi yavaş yavaş geçerken, korku bu kez yükleniyordu omuzlarıma, onu taşıyabileceğimden emin değildim. Vazgeçmemek adına arabama koştum, bindim ve motoru çalıştırdım.

Ben oradan uzaklaşırken öylece yatmaya devam ediyordu.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyah ŞefkatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin