24. BÖLÜM ♧ BEDEL

29K 1K 107
                                    

Playlist: Christina Perri - A Thousand Years.

Bölüm Eylül için. ♥

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Sessizlik en güzel sestir; duyabilen için…” – Hz. Şems

Burada olmak beni farklı hissettiriyordu. Beni bir duygu selinin içine çekiyor ve o duygu karmaşasında boğuyordu. Ne kadar çırpınırsam çırpınayım bir türlü yüzeye çıkmayı başaramıyordum. Aksine daha çok dibe batıyordum. O hissi özlemiştim. Yani yeniden yüzeyde olmayı, her dakikamı sanki boğuluyormuş, canımdan can gidiyormuş gibi geçirmemeyi, yeniden mutlu olmayı, iyi hissetmeyi… Bunları özlemiştim ve biliyordum ki hepsi bana kilometrelerce uzaktı. Bir türlü ulaşamıyordum onlara. Bir türlü iyileşemiyordum.

Soğuk tenimde bir gezintiye çıkıp ürpermeme neden olduğunda kollarımı kendime doladım ve başımı dizlerimin üzerine yasladım. Tepe her zamanki ihtişamıyla, bütün güzelliğiyle karşımdaydı. Buraya dair bir zamanlar beni mutlu hissettiren ama şimdi hatırladıkça içimi kanatan anılarım vardı. Burası benim evim gibi olmuştu. Her şey burada başlamıştı benim için. Ona, seni seviyorum deyişim, onu öpüşüm, birlikte uyuduğumuz ve birlikte uyandığımız, hafızamdan asla silinmeyecek bir gün.

Dudaklarımın üzerinde gözyaşımın tuzlu tadını hissettiğimde ellerimle yaşlarımın ıslattığı yanaklarımı kuruladım. Yine ağlıyordum. Her ne kadar annem, babam, arkadaşlarım yanımda olduklarını söyleseler de artık yapayalnızdım ben bu dünyada. Kimse yoktu hayatımda. Gülemiyordum, mutlu olamıyordum, hissedemiyordum. Tek yaptığım ağlamaktı. Her ağladığımda içimden bir parça daha koparmak.

Öyle çok yorulmuştum ki. Yaşamaktan. Yaşıyormuş gibi davranmaktan. Bir ölüden farkım yoktu benim. Elimi sokup ruhumu içimden çıkarabilseydim koca bir karanlıkla karşılaşırdım. Dipsiz, koyu bir karanlık. Benim sonum olan gözleri gibi. Acıya alışırdım diyordum; ama olmuyordu. Bir türlü yapamıyordum. Dayanamıyordum. Çok fazla kanatmıştı beni. Hiçbir dikiş kapatamazdı yaramı, onaramazdı kırılan kalbimi. Ben bundan böyle hayatımın sonuna kadar bu acıya mahkûmdum, o da benim acımı seyretmeye.

Telefonumun zil sesi can yakıcı sessizliği böldüğünde gözlerimi açıp yanaklarımdaki yaşları bir kez daha kuruladıktan sonra ceketimin cebindeki telefonuma uzandım ve aramayı cevaplandırdım. “ Efendim.”

Çok geçmeden hattın diğer ucundan babamın sesi kulağıma ilişti. “Seni uyandırmadım değil mi?”

“Hayır. Hayır, evde değilim.”

“Ben unutmuşsundur belki diye hatırlatmak istedim. Bugün, saat ikide ki planımız hala geçerli, değil mi?”

Babamın sesinden bunun için ne kadar istekli olduğunu anlayabiliyordum. Beni görebilirmiş gibi başımı sallarken “Evet.” diye mırıldandım. Yüzüne bir gülümseme yayıldığını onu görmesem de biliyordum. “Harika. O zaman saat iki de görüşürüz, kızım.”

“Görüşürüz.”

Telefonumu kapattıktan sonra ceketimin cebine geri soktum ve gözlerimi yeniden karşımdaki manzaraya yönelttim. Cuma günü ilk dönemi tamamlayıp karnelerimizi aldıktan sonra babamla birlikte bugün için bir plan yapmıştık. Daha çok o yapmış ve benden ricada bulunmuştu. Ona bir şans tanıyacağımı söylediğim için teklifini kabul etmiştim. Onu tanımak istiyordum. Her ne kadar yıllarca eksikliğini hissetsem de artık ona sahiptim ve yeniden kaybetmek istemiyordum. Babama ihtiyacım vardı. Belki onu affedemeyecektim ama her zaman yanımda olmasını istiyordum.

Affet BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin