Sabah oldu. Kuşların ve çiftlik hayvanlarının sesleri oldukça neşe doluydu. Bir öncekinden çok daha farklı ve güzel bir gün olacağa benziyordu. Mutlu bir şekilde yatağınızın yorganını ayağınız ile teptiniz -şahsen mutlu bir şekilde uyandığımda ben de böyle yapıyorum- başınızın ağrısı geçmiş ve yeterince dinlenmişsiniz. Eliniz her şeyden önce telefonunuza gitti fakat sonradan , köy hayatı yaşamak ve gürültüden uzaklaşmak için yanınıza telefonunuzu dâhi almadığınızı fark ettiniz. Biraz üzücü bir durumdu ama zamanla alışıcağınıza inanıp kendinizi bir güzel teselli ettiniz. Banyoya girip soğuk bir duş aldınız. Kendinize güzel bir köy kahvaltısı hazırladınız ve bir güzelde mideye indirdiniz son chianti'nizi içtikten sonra -bir çeşit alkol- sofradan kalktınız. Her şey yolundaydı ve oldukça güzel bir sabahtı elinize Christophe Galfard'ın "Evren Avucunda" kitabını alıp okumaya başladınız -benimde bu hikayeyi yazarken esinlendiğim kitaptır kendisi- kitabınızı okudunuz ve artık günlük işlerinizin bir çoğunu tamamladınız. Sonra birden aklınıza arabanıza atlayıp şehire uğradıktan sonra bir şöyle güzel bir teleskop almak gibi çılgınca bir fikir geldi. E tabii vakit kaybetmeden üzerinizi giyinip arabanıza atladınız.
...
Şehirden döndüğünüzde hava kararmaya başlamıştı. Güneşin batarkenki o ihtişamlı görüntüsü ve ufkun kızıllığı ve zarafeti sizi büyülemişti.Sonrasında gökyüzüne olan aşkınızı bir kenara bırakıp teleskopun kutusunu açmak aklınıza geldi. -ee tabii süs olsun diye almadık sonuçta- Teleskobunuzun kurulum rehberini elinize aldığınızda ağzınızdan direk şu cümle çıktı.
"Bu lanet şeyi hangi cehennemden çıkardınız ? Neden bu kadar karmaşık bir kurulumu var yahu !"
Biraz sinirlenseniz ve pek beceremesenizde teleskobunuzu kurmayı başardınız yani 2 saatinizi aldı ama bu başarmış olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor ; Aferin !
Teleskobunuzu biraz deneyip düzgün bir şekilde yapmış olduğunuza emin olduktan sonra dünkü sandalyenize geçip teleskobunuzuda yanınıza çektiniz. Sonrasında gözünüzü teleskobunuzun merceğine koyarak dünkü yıldızınızı incelemeye başladınız , dünkü kadar parlak görünmüyordu ve dünkü kadar ihtişamlı değildi Çünkü maalesef ona dünkü kadar yakın değildiniz. Gözlem yapmaktan sıkıldıktan sonra -kim uzayı gözlemlemekten sıkılır ki- sandalyenizde geriye yaslanıp dünkü gibi uyumanın hayallerini kurdunuz daha çok şey öğrenmenin ve tabii yıldızlara tekrar yakınlaşmanın. Biraz zorlansanızda 15-20dakikanın ardından yavaş yavaş uyumaya başladınız rüzgârın hafif esintisi âdeta "nenni" gibiydi -evet nenni beğenemediniz mi ?-Ve artık yavaş yavaş gidiyordunuz evet, artık oradaydınız ; Uzayda, fakat bu sefer farklı bir yerdeydiniz yaklaşık 2.5milyon ışık yılı uzaklıkta komşu gökadamız Andromeda Galaksisindeydiniz. Evet neden burada olduğunuz hakkında hiçbir fikriniz yok değil mi ? Birazcık bekleyin o zaman.
Olduğunuz yerde durmaktan sıkıldıktan sonra andromeda galaksisinde seyahata çıktınız. Büyüleyici gezegenler nebulalar(gaz bulutları , bulutsular) sizi oldukça etkiledi ve buraya neden geldiğinizi bilmesenizde gönlünüzü almayı başardı. Sonrasında birden dalgalanmalar hissetmeye başladınız anlam veremediğiniz o garip dalgalar sizi resmen gıdıklıyordu -eğer o dalgalarla rüyadaki değilde normal halinizle karşılaşırsanız sizi pekte gıdıklamayacağını üzülerek söyleyebilirim- peki bu dalgaların kaynağı neydi ? Dalgaların kaynağını bulmak için onu takip ettiniz devam ettiniz devam ettiniz ve evet, o da ne ! İki gezegenin birbiriyle çarpışmakta olduğunu görüyorsunuz ve bu çarpışmanın sonucunda ortaya çıkan oldukça güçlü dalgaların bir adı var -bundan sonra ismini sıkça duyacaksınız- kütle çekim dalgaları kulağa hoş geliyor değil mi ? Oldukça havalı duran bir sözcük fakat emin olun bir süre sonra bu kütle çekim dalgalarıyla kafayı yiyeceksiniz -şahsen ben kendimle tartışırken kütle çekim yüzünden, onu düşünmekten başıma ağrılar girmişti- Neyse ki çarpışma bir an önce sona erdi ve gıdıklamanız sona erdi. Ee bu çarpışma iyi hoştu fakat neden böyle bir çarpışma meydana geldi ? Uzaydaki cisimler kütleleri ve yoğunluklarıyla orantılı şekilde etrafındaki cisimlere kütle çekim uygularlar -siz de etrafınızdaki her şeye kütle çekim uyguluyorsunuz fakat kütleniz az ve dünyanın kütle çekimi etrafınızdakilere daha çok etki ettiği için bunu pekte gözlemleyemiyorsunuz- Bilim insanlarına göre bu "kütle çekim dalgaları" uzaydaki , hissedilebilecek en net kuvvettir. Kütle çekimin varlığının ilk farkına varan kişi muhtemelen tanıdığınız Sir Issac Newton (Sör ayzek niwtın) 'dır. Kendisi sanılanın aksine kütle çekimi daha doğrusu kendi bulduğu "Yer Çekimini" kafasına düşen elma sayesinde bulmamıştır. Evet elma düşmüştür fakat Newton'ın kaşına gözüne değil. Yere düşen elmaları seyreden Newton dünyanın bir şekilde elmalara ve bize kütle çekim uyguladığını öne sürmüştür. Hatta diğer gezegenlerin Güneş etrafındaki dolanımı için de bir teoride öne sürmüştür fakat Einstein 1900'lü yıllarda Newton'un ufak bir yanılgısını düzelterek Genel ve Özel görerlilik olmak üzere evrensel bir teori öne sürmüştür bu teoride hepimizin bildiği üzre İzafiyet Teorisi yani E = Mc^2.İşte izafiyettende bir sonraki bölümde bahsedeceğim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilimin Ruhu - Uzayın Derinliklerine Uzun Bir Yolculuk
Science FictionHikayeme bu ismi , Richard Dawkins'in kitabına "Ruhtaki Bilim" ismini vermesinden esinlenerek verdim. Bu hikayede bana "Kuantum" "Astronomi" genel olarak fizik ile ilgili sorabileceğiniz tüm soruları elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım. Bu ki...