1.Bölüm ☆Havaalanında

192 7 2
                                    

Bu sene 12. sınıfa gideceğim ve size geçtiğimiz yıl başımdan geçen ve hepimizin başına gelebilecek anılarımı anlatacağım :) Anı dememe bakmayın gayette hikaye tadındadırlar.Hadi başlayalım.    :) 

~Ağustos

Polonya'da, havalimanındaydım. İnanamıyordum, sanırım hiç yurtdışına çıkmamış bir insanın görmemişliği vardı üzerimde sanırım.Ama diğer takım arkadaşlarım rahattı bayağı hepsi daha önce yurtdışına çıkmışlar.

Pasaport kontrolünde hangi akla hizmet ilk girdiysem adamın garip İngilizcesinden hiç bir şey anlamayarak ne sorduysa 'yes' diyebildim.Yan sırada ^Ahmet Abiiii bu adam gavurca gonusyo bi halt anlamadım beni bırakmayınnn laaan^ diye bağıran bir Türk amcamız vardı.Gülmeden edemedim.

Son olarak sıradan Ödül'de geçmişti.Gitmeden önce takım arkadaşlarıma bakayım demiştim.Ne de olsa bir hafta geçireceğiz.18 yaşında fazla ukala görünen bir kız gibi gelmişti açıkçası gözüme, pek iyi anlaşacağımı sanmıyordum.

-Çok stres oldum geçerken yaa., dedi.

Ama burda stres olan biri varsa o da bendim Ödülün milli takımda yüzücü filan oldugunu öğrendim.Ama sanırım bu sene bırakacakmış.Yani yurtdışı tecrübesi çok olmalıydı.

------

Havaalanından çıktığımızda hava İstanbul'a göre oldukça serin geldi.Ve kapalı.Bizi götürecek olan minibüsün gelmesine bi saat vardı ve biz servisi 10 dakikayla kaçırmıştık.O sırada takımdakileri incelemeye karar verdim.

Emir grup liderimizdi ve açıkçası bayan olduğunu düşünmüyordum.34-35 yaşlarında olmalıydı.Yiğeniyle gelmişti.Sena.Kız hayatımda gördüğüm en sessiz kızlardan biriydi açıkçası.Çok içine kapanık oldugunu düşünüyordum.Halbuki facesine baktıgımda gayet benim kafadan biri olduğunu düşünmüştüm.

Fatih abi ise yardımcı grup lideri olmaya adaydı.32 yaşındaymış ama 40 yaşında tonton amcalar gibi gösteriyordu.Kısacık boyu ve kocaman göbeği hafif kırlaşmış saçlarıyla özellikle de..

Sayıl vardı o bu AB projesine katılmamızı sağlayan abimizin erkek kardeşiydi ve fazla marjinal takılıyodu upuzun sakallar rastalı saçlar paytak yürüyüşler filan.

Alican fazla tiki gibiydi ve benden büyüktü yani demek istediğim 24-25 yaşlarındaydı.

Ve Ablam vardı ablam dediğime bakmayın kendisi kuzenim aslında ama kesinlikle öz ablam olsa bu kadar sevmezdim :)

Servis geldiğinde yerlerimizin rezerve edildiğini gördük hemen cam kenarı bir yer kaptım.Bize yolun 40 dakika ile 1 saat arası olduğu söylenmişti.Minibüs bildiğiniz Mercedes siyah film kaplı minibüstü tek fark arkasında kocaman bagajlar için yer vardı.

Minibüsün içinde insanlar çeşit çeşit giyinmişti.Demek istediğim Palto giyende vardı İncecik plaj elbisesi de....

Camlar aşırı film kaplı olduğu için içerisi bayağı karanlık oluyordu.

Dışarısı güzeldi şehir içi.Yazılar çok garip geliyordu.Lehçe denilen kendilerine has bir dili konusuyorlarmıs.Yazılarında değişik karakterler vardı.Bu benim ilk projem değildi ama ilk yurtdışı projemdi yani demek istediğim yabancı arkadaşlarım olmuştu ve birkaç kelime öğretmişlerdi bana lehçe.Onları göreceğim içinde ayrı sevinçliydim zaten.-Hoşlaştığım çocuğun gay çıkması dışında.-

Şoför radyoyu açtı.Kafamı patlatıyordu müzikleri hepsi aynıymış gibi geliyordu.Arada bir Tarkan tarzı müzikler vardı farklı olarak.

Anayola çıkmıştık.Ama bir sorun vardı ben dışarıyı izlemeyi planlıyordum.Ve sanırım planlamakla kalıcaktım çünkü yollarda duvar vardı.Ses duvarı mıymış neymiş sanırım AB ye üye olduklarından yaptırılmış.Eh ben de duvarı izleyecektim artık.Gözlerim de kapanmaya başlamıştı.

------

Bizimkilerin gülme sesine uyandım.Saate baktım daha 15.40 tı yani yarım saat geçmişti.

Kendi aralarında dalga geçip gülüyorlardı ama olayı kaçırdım ne yazıkki.Baktım şoförde konusuyo bizimkilerle.'Tak tak tak tak' diyip duruyor.-tak evet demek-  Bizimkilerin meğersem yolun hiçte 10 dakkalık yol gibi durmadığını sormuşlar adamda tabi tabi tabii 10 dakka diye dalga geçmiş.

NE?! 10 dakikamız yokmuydu yani?

Ah lanet olsun.yolda aralarda kavşaklara geldikçe duvarlar gidiyodu ve banliyöleri görebiliyordum.Baktım herkes uyku moduna geçmiş yolun biraz daha uzun oldugunu öğrenince.

------

Saat 5 buçuk civarı mola verdik halbuki biz geldik sanıyorduk.Yolda 10 dakka var 10 dakka kaldı diye diye 2 saati devirmiştik.

Benzincideydik.İndiğimde soğuk yüzüme çarptı.Tabi bi anda İstanbul'un 34-35 derecesinden neminden sonra 16-17 derece buz gibi geliyor insana.

Baktım kenara parketmiş tırlar vardı.Onun dışında karşımızda arkamızda ormandı.Ve ağaçlar burda görebildiğim kadarıyla bir garip uzuyordu.Köke yakın olan kısımları yere paralel olup ardından boyuna büyüyor.

İçeriye girdim klasik benzinci marketi, sakız almaya karar verdim.Ama bir saniye! Sevgili ablam döviz kurları açısından kazıklanmayalım diye havaalanında değiştirtmemişti paraları.Ne Güzel!

Sadece tuvalete girip elimi yüzümü yıkayıp çevreye bakınmakla yetinecektim anlaşılan.

Tuvalet marketin yanındaki restoranın içindeymiş.Restorana girdiğimde yoğun alkol kokusu burnuma çarptı.Baktım bi kaç amca tek başlarına içiyorlar ve değişik mantımsı filan yemekler yiyorlardı.

Tuvalete girdim.Yüzümü yıkadım kızlar erkekler tuvaletlerinin ayrı olmamasıda ayrı bir enteresanmış doğrusu.Her ne ise çıktığımda dışarı bizimkiler kapıda gülüyorlardı.Baktım neye güldüklerine camda 'Karabela' diye bir yapışkan vardı.Güvenlik şirketi ismiydi sanırım secruytzca tarzı birşeyler yazıyordu hani ;D

Baktık şoför bindi arabaya bizde binmeye karar verdik.Burada molaların yolun bitimine az kala verildiğini umuyordum.

----

Tabelaları takip etmeye başlamıştık...

----

Hava artık kararmıştı.Saat 7ye geliyordu.Ve sonunda bu dümdüz sıkıcı yolda TARNOBRZEG tabelasını görebilmiştik.Bu arada burayla ilgili diğer bir şey tabelasını görünce 5 dk içinde o yerde oluyosunuz.

Açlıktan ölüyorduk.Susuzluktan da ölüyorduk.Sabah kahvaltısı dışında uçakta THY küçük öğle yemeği vermişti gerçi beni pek kesmedi.Burada yiyeceğimiz şeylerde de domuz eti olmayacağını-yani bize verilmeyeceğini- önceden belirtmiştik ki verilmeyecek.

Yol bir anda şehir içi gibi bir yere geldi.Trafik ışıkları filan vardı.-çok saçma bir şey söyledim sanırım.-Ve bir anda da minibüs durdu.Camdan bakmamla Polon takımdan 4 kişiyi görmem bir oldu.

Beata takım liderleri değil ama takım liderleriymiş gibi düşünün siz işi öğrensin diye benim gay'e yani Michal üstlenmiş liderliği.Beata İngilizce öğretmenleri.Yanlarında Koperek'i gördüm(Asıl adı Aleksander ama soyadıyla hitap ediyolar hatta soyadınıda başkalaştırıyorlar demek daha doğru olur :D)Bir kız daha vardı onu tanımıyordum ama erkek olsam kıza aşık olurdum.Sapsarı saçları masmavi gözleri ve çilleri beni benden aldı resmen.

Herneyse zaman minibüsten inip bavulları alma zamanıdır.

Polonya'da Bir Kız Bir HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin