2.BÖLÜM

224 4 0
                                    

BENİM HİKAYEM

Geceleri oturup, gündüzleri uyuyorum daha çok. Pek görmesem de insanların bu durumumu yadırgadığına eminim. Kim bilir, şu ana kadar hakkımda neler konuşuldu, tanımadıkları birirsini, sanki tanıyorlarmış gibi bir başkasına nasıl anlattılar? Kim bilebilir?.. İnsanların genellikle gece yaptıkları şeyi (uyumayı;bu yüzden yapmadıkları da diyebiliriz)ben gündüzleri yapıyorum. Bu açıklamaya göre aslında yapmıyor bile sayılabilirim. Bakış açısı zırvası bu durum neticede.
              İnsanlar sizi yargılarken , içinde bulunduğunuz durumun mantıklı olup olmadığını sorguluyorsunuz  ve bir anda cevap bekleyen yüzlerce sorunuzun olduğunu ve bunlara cevap vermemek için çalışan binlerce egonuzun varlığını fark ediyorsunuz. Aslında kendimi sürüden ayrılmış bir koyun gibi hissediyorum bazen. Ya da içinde bulunduğum sistem yüznden. Bilemiyorum ama sonuçta hissediyorum. Onlar için her zaman hayatı kaymış bir  asalaksınız ve onlar gibi konuşmadığınız sürece  bir deli olarak kalacaksınız. "Çimlere basmayınız "diye sanki hep size sesleniyorlar ya da "Hızlı gitmeyin , yavaşlayın"derken eleştirdikleri hep sizmişsiniz gibi. Kendinize , ne kadar yalnız olduğunuzu anlatacak kadar yalnız olduğunuzu düşünün. Ağladıktan sonra gözyaşlarınızı hep kendinizin sildiğinizi ve onları kurutacak bir güneşinizin doğmadığını düşünün. Karanlıktayım ve dibinde , sadece ayaklarımla hissedebildiğim kaygan bir zeminin üzerinde, kafamı yukarı bile kaldırmaya korkan bir karamsarlığa sarılmış bekliyorum. Bu durum, beni m kısa geçmişimden çekilmiş, cok net olmayan bir resim sadece. İşin aslı ve içi çok daha farklı ve derin. Benim sığ hayatımda değişimin başlangıcı.
            28 yaşında, tek başına yaşıyan ve hayatını yarı zamanlı mutluluklarla dolduran bir adamın en büyük hayali, bir ay sonra da aynı evde oturabilmek oluyor. Banyo camı kırık, mutfak tavanı rutubetli ve hâlâ nedenini bilmediğim klozet içi sarartılarıyla bir bağ kurduğum bu evde oturmak, dısarıdaki köleliğime burada krallığa çeviriyor. Sanırım korkuların cinsiyet ayrımı diye bir kavramdan haberi yok.Hâlâ kadınlardan hoşlanıyorum ve sanırım hâlâ erkeğim. Ama evimin dışındaki heryerden ve her seyden öylesine korkuyorum ki, erkek olma sıfatının aslıda sizi korumak için çokta sağlam bir zırh olmadığı aşikâr.
                     En yakınımdaki marketten bir paket sigara almak, kasa önündeki sıra yüzünden yarım saatime mâl oluyor. Bu insanlar, hepsi birer çöp öğütücüsü gibi. Geçen sürede nikotin krizim yüzünden,kasiyer kız dâhil üç kişiyle tartışmış ve içlerinden en az birine belden aşağı küfür etmiş oluyorum.
                      TEHLİKE:Tanımadığınız bir kadına, sosyal bir ortamda asla ve asla küfür etmeyin. Sinirli bir koca , sevgili ya da yakını bir kişi tarafından ÖLDÜRÜLEBİLİRSİNİZ.
                       Ani bir patlamadan sonra bu ihtimali düşünmek insanı gerçekten korkutur. Bazen bu pişmanlık size, adımlarınïzın hızlanmasında yardımci olurken bazende "üzgünüm, sevgilimden daha yeni ayrıldım"ya da "çok kötü bir depresyondayım" saçma şeyler söyletir. Ben genelde hızlı adımları yercih ediyorum. Bu benim için olay mahallinden hızlı ve sorunsuz kaçışı sembolize ediyor."Sevgilim" demekse, benim için gerçekten söylenmesi zor bir kelime. Ağzımın söylediğine kulaklarım ne kadar da yabancı ... O yüzden bu seçeneği belirsiz bir tarihe kadar listemden çıkartıyorum. Zaten son iki denememde de kimse bu sözleri duyup sakinleşmemişti. "Gerçketen de bir maymuna mı benziyorum?"Söyledigim gibi, korkmak için bir nedene ihtiyacım yok. Tehlike her yerde... "Pardon!Atesiniz var mı?"diye soran birinin , yakacagı seyin sizin evinizin olmadığı ne malum? Abartılıbir bakış açısı oldugunu kabul ediyorum ve sonuçta her uçak düşebilir. Ama bilmediginiz  bir sey var. Trafikte sadece otuz saniye gecikmesine neden oluyor diye karşısındakini kurşuna dizen o adamdan bahsediyorum. Akşam yemeği yapmadığı icin suratına kezzap döken o adamla aynı sokakta yürüyor ve aynı otobuse biniyorsunuz.Şiddetle masumiyetle olan maçını izlemeye giderken, belki de metroda onunoa yan yana oturuyorsunuz. Şimdi bana gerçekten de "KORKMADIM "diyebilir misin?Bu arada , okumaya devam ettğini görmek gerçekten de hoş. Merak kanser gibidir , ancak istediğini aldığında durur. Tekrar etmekte sakınca duymuyorum. Evimi , duvarlarımı ve yeni bozulan banyo musluğumu seviyorum. Lavabo hariç! Artık kendim için "Ben evimin tutsağıyım"demek hiçde zor gelmiyor. Gece uyuyamamamın nedeni aslında son işimdi. Ve ben bunu çözmek için bir gayret göstermiyorum. Uzun süre düzenli olarak yapılan şeylerin, insan vücudunda bir tür bağımlılık yapması sonucundan çıkan bir sorun. Alt limitinin 21 gün olduğuna dair şeylerin okudum. Bir hareketi ya da tavrı 21 gün süre içerisinde tutarlı bir şekilde tekrar ederseniz , sonucunda gülüş şeklinizi bile yaşadıgımı hissetmediğim bir yer için 21 saniyemi bile feda edemiyorum. Bir ecza deposunda gece bekçiliği yapıyordum. Büyük bir yer, bir çeşit hangar. Şehrin biraz dışınida olmasına rağmen, işe her gidişimde yol çabuk bitiyorve uyuşuk bir huzurun vücudumda yavaş yavaş dolaşmasına izin veriyordum. Sanki bir kutu kas gevşetici içmişim gibisinden bir histi bu. Cok degil ama bunu bir kaç kere denemiştim. Öldürmüyor, ama ölecek gibi hissetirebiliyor. Geceleri, yani iste bulundugum sürec, ecza deposunun üc farklı noktasinda bulunan ve duvara monte edilmiş konumdaki kart okuyucularına, bana işe girerken verdikleri, koyu yeşil ve bir standart manyetikten oluşan kartı okutmak  zorundaydım. Üzerinde firmanın adı yazıyordu ve hemen yanına benim küçültülmüş bir resmim yerleştirilmişti. Fonun beyaz olmak zorunda olduğu ve benim çekindiğimi tamamıyla yansıtabilecek bir resim. Kart o kadar adiydi ki, bir keresinde sırf üzerine kahve döküldüğü icin bozulmuştu. Bu biraz sorun oldu tabii.Ama piyasada ismi olan firmada çalışıyorsanız,onlar sizin icin bu sorunu çozüyorlar. Ay basında eksik maaş...
Dediğim gibi bu kart okutma olayinı her saat bası,yani gecede on iki kez ve koltuğuna gecede yaklasık yirminüç kez oturuyordum. Sayıdaki artışı çay ve kahve artışı olduğunu düşünüyorum. Bu sayede dünyanın en zeki adamı, yani patronum,benim gece uyyma potansiyelimi sıfıra indirgiyor,bu harika fikrinin uygulayıcı olarak da rahat rahat uyuyabiliyordum. Uyuyamıyordum. Bazen  gız kapaklarim o kadar ağırlaşıyordu ki "ONLARI AÇIK TUTMAK İÇİN BİR BANTLA ALNIMA YAPIŞTIRMALIYIM"diye düşünüyordum. Eminim o uyurken rüyalarında koyunları bile saydırıyordu. Ama uyuamıyordum.geceleri kart okutmak dışıdaki zamanlarda, televizyonda gundüz yayınlan kadın programlarının tekrarlarını izlerdim. Hayatları alt üst olmus, çaresiz ve umutsuz yüzlerce insan
Televizyon onları bir sirk maymununa çevirken coğu zaman onlar için üzüldüğümü hatırlıyorum. Gündüzleri uyumak zorunda olduğum için şükürler olsun. Ama insan yarasa olmadığı için tüm gün bile uyusan kendini zinde hissedemiyor. Ne tam uyuyorsunuz ne de tam olarak uyanıksınız. Kan çanağına dönmüş gözler ve suratınizdaki o aptal ifade artik sizin kişisel özelliklerinizden sayılmaya başlıyor. Gerçegin aynasi denilen bir durum.

BANA NE OLDUĞUNU ANLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin