~1~ YENİDEN

104 5 1
                                    

Her hikaye yeni bir hayattır. Benim hikayemde bana eşlik edeceğiniz için size minnetarım..
Umarım beğeni ile okursunuz.

Devics- in your room

Son müşterimizi de uğurladıktan sonra yerimden kalkıp gerindim. Sabah 9'dan beri dükkanda durmak belki de ilk defa beni sıkmıştı. Burası ne mi?

Aslında çok amaclı kitapçı diyebilirim.

İnsanlar buraya belirli bir miktar karşılığında gerçek hikayeleri dinlemeye, biraz sohbet ve kahve için geliyorlardı. Geçen yıl Efsun ile açılışını yaptığımız, içeriğinde gerçek hikayeleri olan insanların, kitapların, çayın, kahvenin ve onlarca içeceğin bulunduğu minik dükkanımız bizim geçim kaynağımızdı. Başlarda ne kadar endişe edip tedirgin olsakta hepsini geride bırakabilmiştik. Çünkü beklediğimizden çok daha iyi yerlere gelebilmiştik.

"Ben hemen çıksam olur mu?" mutfak bölümünden seslenen Efsun'a "Ben kapatırım dert etme" dedim.

Aradan geçen 5 dakikanın sonunda hızla yanağıma sulu bir öpücük kondurup "Evde görüşürüz" deyip çıktı. Onun bu hallerine gülümsedim. Çocuk gibiydi. Aramızda 2 yaş olmasına rağmen onu küçük kız kardeşimmiş gibi benimsememe sebep olmuştu. Onu ilk gördüğümde henüz 16 yaşındaydı. Şimdi ise 22 yaşında kusursuz bir kadın olmuştu. Onun büyüdüğünü görmek, anı anına en ince ayrıntısına kadar herşeyine şahit olmak bana tatlı bir hüzün veriyordu. Gözümün önünde geçmişim fink atarken sertçe yutkundum. Anılarım, geçmişim, eski benliğim o kadar farklıydı ki.. Aniden öz kardeşim aklıma geldiğinde derin bir nefes alıp ortalığı toparlamaya başladım. Aklıma sürekli onu getirmem iyi değildi. Kendimi oyalamak, bir şeylerle uğraşmak zorunda kalıyordum her seferinde.

Burayı çok seviyordum ama bazı dinleyiciler fazla dağınıktı ve unutkan. Şöyle söyliyeyim, daha geçen akşam 2 telefon, 1 cüzdan ayriyetten hepsini içinde bulunduran bir çanta toplamıştım. Bunların dışında şal, ceket, çakmak, ruj hatta çorabını unutan bile oluyor. Rica ediyorum çorabın ne işi olduğunu sormayın ya da alakasını.. Çünkü ben de bilmiyorum.. Kısacası aklınıza gelebilecek her şey. Dinledikleri hikayeler onları okadar çok etkiliyordu ki, akılları başlarından gidiyordu. Kimisi gülmekten ağlıyordu kimsi de anlatan kişinin derdine, acısına ortak olup ağlıyordu. Hatta birbirlerine sarılıp ağladıkları bile oluyor. Bu dışarıdan hatta içeriden bile kötü görünse de, tecrübelerin yaştan değil yaşanmışlıklardan geldiğini kanıtlıyordu, samimiyeti, mutluluğu en çokta bunların hepsini yaş ve cinsiyet ayrımı yapmadan paylaşabilmeyi.

Şöyle bir düşünün. 15 yaşındaki bir kız çocuğunun, nasıl vahşice kadın olduğunu, korktuğu için susması gerektiğini ve henüz rahmine yeni düşmüş bir bebeğini korumak için kadınlığından edildiğini 50'li yaşlarındaki bir kadına anlattığını. Öyle değil midir hani 50 yaşında kocaman kadın hayatının baharından tutun, kışına kadar bir çok şey görmüş gecirmiş. Tabi bunun yanı sıra yaşının getirdiği olgunluğa da sahip. İşte bu kadın 15 yaşında kadın olan, anne olan, obje olarak görülen, sırf doğurgan olduğu için kendinden utanması gerektiği dayatılan bu kadınla sarılıp ağlıyorlar işte.

Bir konuda açıklama yapmama izin verin lütfen, buradaki bütün insanlar ( ki ben onlara buruk hayatlar demeyi tercih ediyorum) psikolojik tüm tedavileri görmüş atlatmış, kendi istekleri ile burada olmak isteyen insanlardır. 15 ve 70 yaş aralığında bir çoğu ve emin olun onların tüm hikayelerini dinledim. Kiminde kahroldum kiminde ise hüzünlü bir tebessüm bahşettim. Bunun karşılında onlara bahşetmemi istedikleri bir kaç hikaye sundum.

Banka hesabımda torunumun torununa bile yetecek kadar para var. Ama kendim için asla ama asla kullanmayacağım bir para. Özellikle belirtmek istiyorum kötü yollardan, pis işler üzerinden kazanılmış bir para değil. Anne tarafından dedemden kalan bir miras sadece. Kendim için kullanmamamın tek sebebi ise Dedemin yanında üşengeçliğimden kaynaklı gücümü kullanmam ve onunda bunu görüp üzerine  'Sen bir şeytansın pis iblis' cümlesini kurmasıyla oluşan kavgamızda bana lanetler okuyup kovmasından dolayı. Bende bir işe yaraması adına, buruk hayatlara sahip olan insanlara yardım amaçlı kullanıyordum. Onların hastane ve ev ihtiyacını karşılayarak.

Masaların üzerindekileri büyük bir tepsiye toplayıp mutfağa ilerledim. Neyseki Efsun çıkmadan önce Tuvaletleri ve mutfağı halletmişti. Son olarak çeketimi ve çantamı da alıp dükkanın kepenklerini aşağı indirip kilitledim ve kendimce şirin arabama atlayıp eve doğru yol aldım.

Eve vardığımda üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine attım ve duşa girdim. Kısa sürede duşumu alıp üzerimi giyindim. Kafamdaki havlu bir sadrazam edasıyla duruyordu. Efsun şu an burada olsaydı kesinlikle bu halime güler espiriler yapardı. Kendi kendime göz devirip havluyu kenara attım. Saçlarım belime kadar uzundu ve kurutması hayli uğraştırıyor. Bilin bakalım uğraşırmıydım?

Ah tabiki hayır! Sabaha kadar kururdu nasıl olsa.

Evimiz 3 katlıydı. giriş katta mutfak ve salon varken 2. katta 3 odamız vardı. Bu odalardan biri benim, diğeriyse Efsun'a aitti. en üst katta ise tek bir oda vardı, her zaman kilitli kalan. Nedenini ve içeriğini sormayın zamanla öğreneceğinizden eminim. Evimizin manzarası konusunda şöyle deniz manzaralı nezih bir yer demek isterdim ama burası bildiğiniz her eve 2 km düşen, etrafı ağaçlarla çevrili bir araziydi. Bizim ev ise ormanın girişindeki ilk ev. Ama siz ormana girmeden son ev de diyebilirsiniz. Burayı seviyorum sessiz ve sakindi. Ormanın içinde biraz ilerisinde güzel bir göl vardı. Yaz ve ilkbahar aylarında oraya gidip piknik yapardık. Efsun genelde "Burası çok ürkütücü korkuyorum" deyip geceleri benim yanımda yatardı. İnanın bana korkmasından hoşnut olmasam da yanımda yatması hoşuma giderdi her zaman.

Buz dolabını açıp göz gezdirdim. Bir kaç kahvaltılık, yarım bırakılmış meyve suyu ve su. Bu duruma göz devirmeden edemedim çünkü ben yemek yapmasını beceremiyordum. Evet yani olamaz mı? yapamadığım tek şey yemek. Bu zamana kadar çok denemiştim hatta kursa bile gitmiştim tabi kurs maceram şefin "Sen bırak yemek yapmayı bıçak bile tutamıyorsun yemeğin içinde tokanın ne işi var!" demesiyle son bulmuştu. tabi bende merak ediyordum benim saç tokamın yemeğin içinde ne işi olduğunu. Tuz yerine karbonat koymuştum bir keresinde de ama öyleydi işte beceremiyordum.

Tekrar odaya çıkıp telefonumu elime aldım.

Efsun aranıyor..

Bir kaç çalıştan sonra "Alo" sesini işittim.

"Evde yicek yok gelirken pizza alsana" dedim.

"Tamamdır yoldayım zaten. Başka istediğin bir şey var mı?"

"dikkatli ol" deyip kapattım.

Kendimi tuhaf hissettim bir an.

Midem kasılıyordu. Beynime baskı uygulanıyormuşcasına kulaklarım uğulduyor ve gözlerim kararıyordu. Bir an tutunacak yer bulmaya çalıştım el yordamıyla. Çalışma masama sıkıca tutunup beklemeye başladım. Sonra yine aynı sesi duydum, uzun zaman önce kesilen o sesi.

la lala la laaa

Ellerim titremeye başladı. Lütfen o olmasın lütfen dualar etmeye başlamıştım ama biliyordum işte oydu.

Beni unutamazsın ha-ha

Kendimi unutturmam ha-ha

Kendimi unutturmam ha-ha

Son sözlerini söyledi ve beni çaresizliğimle yalnız bıraktı. Hep böyle yapardı işte olmadık anlarımda konuşur, beni kitler ve öylece bırakırdı.

Yavaşca dizlerimin üzerine çöktüm ve kendime gelmeyi bekledim..

İlk bölüm hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Başlarda kısa sonrasında uzun bölümler olacaktır.

Oy vermeyi unutmayın🙏

ÖnizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin