~2~ ANIMSAMAK

29 6 0
                                    

Fiding  hope- more and more

"Peki hikayenin sonunda ne oluyor abla?"

Biraz bekledim. Benim için geleceğin en parlak gençlerindendi Baran. 17 yaşında oldukça zeki biri. Ayrıca yakışıklılığını ve zekiliğini dile getirdiğinizde utanacak kadar da mütevazi. Derin bir nefes alıp gülümsedim, karşımda heyecanlı ve sabırsızca pür dikkat beni izleyen Baran'a

"Sonunda adam ölüyor ama mutlu bir şekilde."

"Ama" deyip biraz bekledi ve devam etti "Anlıyorum. Sonuçta o adam kendisini sevdiği kadın için feda ediyor sevmese feda etmezdi. Bu onun için en büyük mutluluk hatta." dedi anlayışla başını sallarken.

Bir elimi saçlarına daldırıp karıştırdım gülerek o ise " Bunu yapma demiştim" dedi sahte bir sinirle.

"Evet biliyorum ama engel olamıyorum" deyip güldüm Baransa gülüşüme karşın göz devirip ayaklandı.

"Gitmeliyim. Senin sesinden dünyanın bütün hikayelerini dinlerdim ama Zübeyde sultan beni aç bırakır. Biliyorsun mükemmel yemeklerinden mahrum olmak istemez kimse"

Zübeyde abla Baran'ın annesi. Efsun'nun mezun olduğu üniversitede eğitimci. Zübeyde ablayla nasıl tanıştığımıza gelirsek, her gün olduğu gibi benim deli kardeşim yine okula gitmemek için direnirken onu ensesinden tuttuğum gibi okuduğu üniversitenin kampüsüne kadar getirip bağırmıştım tabi buna karşılık o da bana. Sonrasında kampüsün girişinde zübeyde abladan azar yemiştik "Eşşek kadar kızlarsınız utanmıyor musunuz birbirinize bağırmaya" diye girişmişti. Sonrasında ikimizi de okul binasına sokmuştu tabi benim de öğrenci olduğumu düşünerek. Efsun'nun "Abla sen nereye geliyorsun git hadi" demesi üzerine olay açıklığa kavuşmuş, özür mayetin de yemeğe davet edilmiştik.

"Sıla benim bir kaç işim var Efsun gelene kadar buraya bakabilir misin?"

"Tabi ki Artemis sen işlerini hallet ben burdayım" deyip içtenlikle gülümsedi ve müşterilerle ilgilenmeye devam etti.

Sıla 3 ay öncesi artemiste işe başlayan 20 yaşında, annelerin değimiyle hanım hanımcık bir kadındı. Artemise kesinlikle çok zor durumda olan insanları işe alıyorduk ve benim gözümde Sılanın kesinlikle bir işe ihtiyacı vardı. Fazlasıyla alımlı ve güzel olması, yanlış anlaşılmak istemem ama bir çok erkek(!) patronun dikkatini çekebiliyor. Yani.. anladınız siz.

Kasaya doğru ilerleyip, masalarla ilgilenen Sılayı çağırdım. O gelene kadar kasadan bir miktar para çıkartıp zarflara doldurdum ve çantama attım.

"Kayıp eşyaların ilanını yapıştırmayı unuttum ve baya dolu görünüyor. Benim için ilgilenir misin? Ha bir de iş görüşmesi için gelecek olan 2 kişi var, Efsun gelene kadar gelmezler ama gelirseler ilgilenir misin. çok yoruyorum seni ama" dedim.

samimiyetle gülümseyip "Artemis saçmalama istersen git hadi burası bende" deyip müşterilerle ilgilenmeye devam etti.

Soyunma odasına ilerleyip maaş zarfını ve her ay olduğu gibi aldığım ufak hediyeyi Sılanın dolabına koydum. Odada bulunan boy aynasına son kez bakıp siyah kaşemin yakalarını çekiştirdim ve çıkışa doğru ilerledim. Ben havanın günden güne daha çok soğuduğuyla ilgili düşüncelerime dalmışken, kapıda görmeyi beklemediğim yüz, tek bir adım atmamı dahi engellemişti.

"Benimle geliyorsun patron seni çağırdı" cümlesi daha bitmeden göz devirip arabama doğru, yani bir sokak ileri yürümüştüm.

"ömrümün değil 1 dakikasını 1 saniyesini bile o şerefsiz patronuna ayıramam bunu ona ilet Özgür."

ÖnizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin