Merhaba arkadaşlar, umarım bölümü beğenirsiniz. Biraz geç geldi bölüm, kusura bakmayın. Bölümün sonunda birkaç soru var, onları yanıtlarsanız sevinirim ^^
Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım. İyi okumalar... Seviliyorsunuz...
#Nina'nın ağzından
Kate'i özlemeye başlamıştım.
Onu yemekhanedeki Beyaz Adamlar'dan sonra hiç görmedim. Söylentilere göre ellerinden bir süreliğine kurtulmuştu ama sonrasında hazin son olan kelepçeler, tekrar bileklerinde ağırlık yapmışlardı. Onu görmeyeli tam bir hafta oluyordu ki büyük ihtimalle ceza odasından daha beter bir yerde tutuyorlar olmalılardı. Çünkü bu kadar uzun süre kalmasının tek cevabı buydu.
Ruhsal durumunu düşünemiyordum, büyük bir çöküntü içinde olmalıydı. Onun için üzülüyor bir yandan da kızıyordum, onca ikazlarıma rağmen beni dinlememiş, sorun çıkarmıştı.
Sınıfta oturmuş önceki derslerin yorgunluğunu üzerimden atmak isterken dersin konusu şu bize verilen iğneler hakkında olunca yüzümü buruşturdum. Defalarca kez dinlememize rağmen hala aynı konuları ısrarla anlatmalarını saçma bulmamak elde değildi. Etraftaki gürültüler artmaya başlamış, bu koca sınıfta sesler birbirine karışıp büyük bir gürültü yaratmıştı. En sonunda gürültüyü bastıran zilin sesi oldu. Herkes yerlerine geçmiş ve öğretmenin gelmesini beklerken beyaz kapı sertçe vurularak açıldı.
Altındaki siyah kotu ve onu tamamlayan siyah ceketiyle içeriye biri girerken tüm gözler bu kişiye yoğunlaşmıştı. Gözlerinin altı büyük ihtimalle uykusuzluktan morarmış, bakışları bir şahinin bakışları kadar keskin etrafı süzmekte, çenesi kasılmış ve yüzündeki öfke ve bununla birlikte doğan hırsı somutlanacak derecede belli oluyordu. Her bir adımı sınıfta yankı yapıyor, bu yankılar hırsını ve kinini açığa çıkarıyordu.
Onu gördüğümde içim sevinçle dolmuştu. Yanına gidip otuz iki diş sırıtmak ve sarılmak istiyordum. Yalnız Kate beni görmezden gelmiş, köşedeki en arka sıraya doğru ilerlemeye başlamıştı. Ne yaptığını merak ediyor, bir yandan da bu soğukluğunu anlamaya çalışıyordum. Sıranın üstündeki kitapları, elinin tersiyle yere doğru itti ve sıraya oturdu. Başını arkaya doğru yasladığında kollarını göğsünde çaprazlamış ve uykuya dalmıştı.
Kate'in bu kadar soğuk kalmasını beklemezken hepimizle dans etmişti şaşkınlık rüzgarı. Sıranın sahibi yavaşça Kate'e doğru yaklaşıyordu, çocuk çok sinirlenmiş olmalı ki her iki elini de yumruk yapmış ve çenesini kasmıştı. Eğer ters bir hareket yaparsa, Kate'i sinirlendirirdi ve bu durum her iki taraf için de iyi olmayabilirdi. Sarı saçlı ve iri çocuk Kate'in tam önünde durdu ve elini sertçe sıraya vurdu. "Orası benim yerim ve kitaplarımı atamazsın." diye bağırırken Kate eski halini koruyordu. "Sen kendini ne sanıyorsun ha?"
Çocuk elini sıradan çekip Kate'in ceketine yapışarak "Cevap versene!" dediğinde sesini sınıfta yankılanacak kadar yükseltmişti. Kate ise hala başı arkada, gözleri kapalı bir şekilde beklemeye almıştı kendini. Bir anda yakasındaki çocuğun elini tuttu ve ittirdi. Verdiği tepki çok hafifti ve ben daha çok yumruklarıyla konuşur, işi halleder diye bekliyordum. Çocuk hırsla tekrardan yakasına tam yapışacakken Kate sağ dizini kendisine çekip sıranına kenarına ayağını yerleştirdi. Kapalı gözlerini aniden açtığında öfkenin içinde kavrulup durduğunu gördüm.
Karanlık, içinde kötülüğü saklayan bir delikti ve bu deliğe düşersen kendini kaybeder, haraketlerini ve beynini kontrol edemez hale gelirdin. Kate bu deliğe düşmemişti. Bu deliğe kendi isteğiyle atlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimlik Oyunu
Ciencia FicciónHırçın... Acıyla beslenerek büyümüş, büyüyor. Hırslı... Bütün sevinçlerini, umutlarını,heyecanını, sevgisini koca bir kara kutuya koyup denize fırlattı. Aşkı ise hiç tatmamayı umut ediyor. Bu şekilde olmanın intikamını istiyor. Ve alacak da... Ama h...