6. Bölüm // Yıldızların Altında

492 52 0
                                    

SON NEFESTE AŞK ||6. BÖLÜM ||

// Yıldızların Altında //

*** Umut anlatıyor***

Kaçmak...

 Altı harfli bir fiil, eylemlerin en hareketlisi...

Ama bazen kaçmak bir eylemsizliktir. Özellikle de hayatından kaçtığında. İnsan ne için kaçar? Uzaklaşmak için mi? Kaçmak ne demektir? Bir şeyden nasıl kaçarsın?

Kaçmak bir şeyi yapmamaktır. Konuşmaktan kaçmak konuşmamaktır, uyumaktan kaçmak uyumamak. Hayattan kaçmaksa yaşamamaktır. Hayat akıp geçerken kendini bırakmak, yaşadığın anda dona kalmak.

Ben şimdi kaçıyorum. Hayatımdan, kendimden, anılarımdan... Kaçmak için ne yapmalıyım? Uyusam kaçabilir miyim? Sonsuza kadar uyanmasam? Tıpkı şimdi yaptığım gibi...

Uyumak o kadar güzel ki! Masmavi bir gökyüzünde sonsuzluğa uçmak gibi. Ama insan kaçarken yorulur mu? Ben yoruluyorum. Uyurken yoruluyorum. Gözkapaklarım o kadar ağır ki! Onlarla ne yapmalıyım?

***

Hızla yürüyüp kapının önünde durdu. İçinde garip bir korku belirmişti. “Umut?” diyerek kapıyı tıklattı. Ses gelmiyordu. Duymamıştır diye düşünüp daha hızlı vurduğunda kapı kendiliğinden açılmıştı. Tereddütle başını içeriye uzattığında Umut’un hala uyuduğunu gördü. Ama bir terslik vardı. Kıyafetleriyle uyumuştu ve yatağını açmamıştı.

Kalp atışları hızlanmış, soğuk terler dökmeye başlamıştı. ‘Abartma Kıvanç, yorgunluktandır...’ diyerek kendisini sakinleştirmeye çalışırken yatağın yanına gelmişti. Derin bir nefes alıp, “Umut.” Diye fısıldadı. Ama Umut’ta hiçbir yaşam belirtisi görünmüyordu...

O anda Kıvanç’ta tüm yaşam belirtilerini yitirmişti. Titreyen ellerini yavaşça Umut’un yüzüne götürdü, bembeyazdı ama yanıyordu! Sanki elleri alev alacakmış gibi anında çekti. Nutku tutulmuştu!

O bir doktordu! Umut’un doktoru! Ama aklına yapacak bir şey gelmiyordu. Bağırmak istedi. O sırada Umut’un avucunun içinde duran buruşmuş kağıdı gördü. Eğilip kağıda dokunduğu sırada uyarılmış gibi aklı başına gelmişti.

Kağıdı hızla montunun cebine atıp Umut’u kucakladı. Merdivenlerden inerken, “Akif Bey!” diye bağırdı.

“Akif Bey Umut iyi değil onu hastaneye götürüyorum!” dediğinde karşısına çıkan hizmetçi kız endişeyle soka kapısını sonuna kadar açmıştı. Akif Bey Kıvanç’ın sesi ile mutfaktan koşarak kapıya gelmişti ama çoktan arabaya bindiklerini görünce şoförüne ve hizmetçilere arabayı hazırlamaları için emirler vermeye başladı.

Kıvanç ön koltuğa yerleştirdiği Umut’a bakmadan hızla gidiyordu hastaneye. Yolda arayıp haber vermişti. Onun neyi olduğunu bilmiyordu. Daha üç gün önce sağlıklıydı. Kemoterapiyi sonlandırıp araştırmasına öyle devam etmeyi bile düşünmüştü. Yeni tedavisine daha başlamadan Umut’un ellerinden kayıp gitmesine izin veremezdi...

Bir yandan bunları düşünürken, “Tedavinin canı cehenneme!!!” diye bağırarak direksiyona vurdu hızlıca. Aklı bu kadar üzülmesine sebepler ararken kalbi duruma el koymuştu. Bal gibi de Umut için endişeliydi işte. Tedavi bahaneydi, araştırması bahaneydi. Umut’u kaybetmekten korkuyordu. Ona bir şey olacak diye ödü kopuyordu!

SON NEFESTE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin