SON NEFESTE AŞK ||3. BÖLÜM||
// Acil durum! //
*Umut anlatıyor*
Benzetecek olsaydım eğer; Dilimin ucunda çıkan yaraya benzetirdim aşkı...
Bir anda çıkıveren, küçücük ama acısıyla tüm benliğini mahveden bir yara. Tuzlu yersin yakar, ekşi yersin yakar, su içsen için sızlar. Ama garip olan kısmı yarayla oynadıkça canın yansa da ısırmak istersin. Acıtmak hoşuna gider. Yaraya dokunduğun her seferinde yüreğini sızlatır en derinden ama bu ince sızı o kadar hissedilmeyi talep eder ki sen bile şaşırırsın. Şaşırırsın ama bir türlü vazgeçemezsin bu anlamsızlıktan. Zaten işin güzelliği de oradadır biraz...
Hem şarkıda da dediği gibi ;
“Dil yarası en acı yara imiş...”
***
Umut, Kıvanç ve ona sarılan kıza bakarken yüreğinde hissettiği ince sızıya isim koyamıyordu. Acı mıydı? Kıskançlık mı? Öfke mi? Peki ya neden? Ne hakla? Ne sıfatla...
Saniyeler birbirini kovalarken kalbini kasıp kavuran bu manzaradan alamıyordu gözlerini. Kendisine işkence etse de gözlerini bile kırpmıyordu...
“Dil yarası gibi...” diye mırıldandı, bu sırada Kıvanç kendisine gelmiş vücuduna dolanan kollardan kurtulup “Lara!” diyebilmişti yüzündeki eğreti gülümseme ile.
“Ne işin var senin burada?” diye sorduğunda kız alınmış gibi yüzünü buruşturarak, “Aşk olsun böyle mi karşılıyorsun sevgilini? İnsan bir hoş geldin der!” dedi.
“Ee... şey.. Hoş geldin. Yani sen Amerika’da değil miydin? Şaşırdım seni görünce. Beklemiyordum.” Kıvanç ne diyeceğini bilmeden kurduğu cümlelerin sıkıntısını yaşarken bir yandan da Umut’u düşünüyordu. Onun bu sahneyi görmesinden hiç hoşlanmamıştı. Aslında bu sahneyi hiç yaşamamış olmayı dilerdi.
“İsterseniz içeriye geçelim.” Dedi sıkılarak. Karnı burnunda kardeşi, Yağmur sorguya çeker gibi bakıyordu kendisine. Bir anda Umut’u tanıştırmadığını hatırlayıp ona döndü. Umut taştan bir heykel gibi bakıyordu. İçinde kopan fırtınaların esamesi okunmuyordu yüzünde.
Kıvanç ona doğru bir adım atıp kolunu omzuna attı, “Sizi tanıştırmadım...” dediğinde Umut kendisine gelmişti. “... Umut benim iş arkadaşım. Yani araştırmayı birlikte yürütüyoruz sayılır.” Dediğinde çaktırmadan göz kırpmıştı Umut’a. Umut onun bu kelime oyununa minnetle gülümseyerek karşılık vermişti. Ama annesi ve kardeşini kandırmak istemiyordu.
“Merhaba, ben Umut, aslında ben Kıvanç’ın hastasıyım. Her anlamda.” Diyerek kocaman gülümseyip göz kırptı Umut, Yağmur ve annesine. Onlar da bu espriye gülerek karşılık verip Umut’un elini sıkmışlardı. Hep birlikte içeriye geçerlerken Lara tüm ilgiyi üzerine toplayan bu kızdan hiç hoşlanmadı ama yine de gülücükler saçarak Kıvanç’ın yanına oturdu.
Yağmur Umut’u çaktırmadan incelerken onu bir yerlerden tanıdığına neredeyse emindi. Gülüşü, konuşmaları hiç yabancı gelmiyordu. Yarım saatlik oturma süresinde Lara hiç susmamıştı. Yağmur ilk on dakikadan sonra dayanamayıp odayı terk ederken, Umut ve Kıvanç ses çıkartmadan dinliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON NEFESTE AŞK
Storie d'amoreSON NEFESTE AŞK Bazen hayat bir mayına basmak gibiydi... Ayağını çeksen patlayıp öleceksin; çekmesen ömrünün sonuna kadar aynı yerde sürüneceksin... Cesaret patlamayı göze alıp esareti reddetmek mi? Yoksa cesaret, her şeye rağmen yaşamaya devam etme...