korku

52 7 6
                                    

🎶 Fleurie - Hurts Like Hell


Selam, ben Jungkook.

22 yaşındayım. Yani sanırım. 12 Nisan 1997 tarihinde doğduğum söyleniyor. Kesinliği tartışılır. Ama benim dışımda herkes emin bu tarihten, unutmalarının mümkün olmadığını söylüyorlar. O günün böylesine unutulmaz oluşu benim doğumumdan değil elbette. Hatırlıyorlar çünkü o gün annemin öldüğü gün. Gerçek annemin öldüğü gün. Ben gözlerimi dünyaya açabileyim diye onun sonsuza dek yummak zorunda kaldığı gün.

Ben Jungkook. Gerçek soyadımı bilmiyorum. Sonradan aldığım soyadı da kullanmıyorum. Şu anda Jeon soyadını kullanıyoruz Abel ile. Ayrıntıları bilmiyorum, nasıl soyadımızı değiştirmeyi başardık onu da bilmiyorum. Abel her zamanki gibi onu da halletmişti işte bir şekilde.

Ben Jungkook. Kendime dair emin olduğum tek şey ismim. Annemin son sözlerinin bir parçasıymış çünkü. Jungkook diye fısıldamış gözlerini yummadan önce bana. Neden bilmem ama hatırlıyor gibiyim ismimi söylerken ki sesinin tınısını. Gözlerimi dünyaya açar açmaz duyduğum ilk sesin bu isim oluşundandır belki unutmayışım. Ya da her zamanki gibi bilincimin bir oyunudur bu bana. Olmayan anıları yaratmak tam da bana göre zaten. Yoksa elimde bir şey kalmıyor çünkü. Kendime yaşanılmamış anılar yaratmazsam 'korkudan' başka bir şey doldurmuyor zihnimi.

Hah işte asıl mesele, korku.
Soyadım Jeon, ismim Jungkook, göbek adım ise 'korku' benim. Duyduğum ilk ses annemin sesinden işittiğim Jungkook'tu belki. Ama ikinci duyduğumsa 'korkuydu.' Bundandır ki ismim dışında bu kelimeyi de hiç silemem zihnimden. Küçücük bir fısıltıyla işlemedi bu kelime zihnime. Hiç çıkmasın diye öylesine derine işlediler ki artık benim bütünüm haline geldi. Benle birlikte yaşamaya ve büyümeye başladı. Ve ona alıştım. Öylesine alıştım ki artık varlığını dışarıya belli bile etmiyorum. Milim kıpırdamıyor yüzüm korku duyduğumda. İçimde git gide büyüyor da büyüyor ve ben yaşıyorum. O benden alıp kendini besliyor ve ben hiçbir şey yokmuşçasına gülümsüyorum. İçimde binlerce çiçek ölüyor, yüzümde ise güneşten daha parlak bir gülümseme. Dilimden kahkaha hiç eksik olmaz, ama içimde beni boğazlayan bir şeyler var. Can çekişiyorum ama olsun. Sorun değil. Alıştım.

Gürültülü ortamları sevmem. İçkili mekanları da. İçki içmem, sigaranın kokusuna tahammülüm yok. Bedenini sarmış alkol kokusuyla gecenin bir vakti yatağıma girip belime sarılan Abel'den de nefret ederim. Hayır Abel'den değil, yalnızca o halinden. Kötü hiçbir şeyi sevmem. Kötülük sevmem, yalan sevmem, gizli saklı sevmem. Ve işe bakın ki hayatımın tümü bunlar üzerine kurulu.

Özgürlük severim ben en çok, yağmur kokusunu bir de denizi. Karanlıktan korkarım çünkü içimin ışıkları hep kapalı. En azından dışarda lambalar yansın, güneş hep doğsun değil mi? Yalnızlıktan da korkarım. Çünkü hep yalnızdım. Abel olsa bile, Abel'in annesi yani annem olsa bile.

Ben Jungkook, 22 yaşındayım. Şu anda Abel yanımda değil, daha da yalnızım. Ortam alkol kokusuyla çevrili, sigara dumanından göz gözü görmüyor. Yüksek sesli müzik ve insanların şen ve bir o kadar da korkunç kahkahaları ile gürültü oldukça yoğun. Pek aydınlık değil, loş bir ışık var ama neyse ki tamamen karanlık değil. Herkes sahte, herkes yalancı, herkes gerçek dışı. Kötülükler sürüsü toplanmış, iç içe dans ediyor ama gözlerinde tek bir parıltı yok. Buradan nefret ediyorum. Buradan tiksiniyorum. Ama buradayım. Buraya ben gelmedim. İçimde bir şeyler beni buraya getirdi. Hani şu tüm benliğimi kaplayan korku var ya sanırım o. Buraya gelmek istedi, yüzleşmek istedi. Sevmediğimiz ne varsa görelim, içinde olalım istedi. Korkum yüzleşmek istedi, biraz da küçülmek. Sanırım benim aksime o sonunda intihara cesaret edebildi. O da yok olmak istiyor benim gibi, bu da işime geliyor. O gitmeye cesaret ederse benim yerime, ben çaba göstermeden beni de götürebilir yanında en azından. O yok olursa ben de yok olurum. Çünkü içimde, zihnimde, derinliklerimde ondan başka bir şey kalmadı. O giderse bir tek ismim kalır bende. O da tek başına bir işe yaramaz.

alibi | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin