Hikayeyi okurken Coldplay-A Sky Full Of Stars dinlemenizi tavsiye ederim.İyi okumalar!
-Bölüm 2-
Bugün günlerden pazartesiydi.Yani bugün okul vardı.Odamda hızlıca hazırlanırken ayriyetten de Jonas'a mesaj yetiştiriyordum.Jonas bizim sınıftandı.Üç yıldan beri aynı sınıftaydık ayrıca bölümlerimizde aynı olduğu için daha çok vakit geçiriyorduk.Ama bu arkadaşlığımız hiç bir zaman ileri seviyelere taşımamamıştık ne o ne de ben.Daha çok Arthur benim ikinci abim gibi bir şeydi.Ne de olsa üç yıl boyunca hafta içi her gün onu görüyordum.Ben onu babamdan abimden çok görüyordum.
Altıma dar paça siyah pantolonumu,üstümede ince yarım kol bir penye giydim.Bileklerime de kırmızı kalın bir bileklik takmıştım.Bileklikleri seviyordum.Bir sürü bilekliklerim vardı bir de küpeler.Boynuma da ince zincir bir kolye taktım ve penyemin içine bıraktım.Aslında kolyeleri pek sevmezdim ama bazı kıyafetlerde çok hoş duruyordu.Bu da bunlardan birisi.
Aşağıya indiğimde babam işe gitmişti bile.Babam her zaman bizden önce giderdi.Abim ise üniversite okuduğundan şehre iki saat uzaklıkta bir yerde oturuyordu.Genelde hafta sonları buraya gelirdi.Anlayacağınız bazen bu evin küçük kızı bazen de her işi gören kadın olarak yaşıyordum.Evin temizliğine derslerimin ve sınavlarımın yoğun olduğu zamanlarda Stella geliyordu.Kendisi cidden cok iyi bir kadın.Hatta bizim durumumuzu bildiği için bazen bize yemek yapıp gidiyordu.
Okula yürüyerek gidiyordum bazen de bisikletimle.Çok uzak değildi yürüme mesafesinde ya on ya da on beş dakikaydı.
Aşağıya indiğimde ilk başta tuvalete girdim çıkarkende karşımda abimi görünce bir çığlık bastım.
-Beni korkuttun.
-Ahh bu kadar ödlek olduğunu bilmiyordum.
Ona dil çıkararak cevap verdim.
-Hem sen neden burdasın dün gitmemiş miydin?
-Evet gittim ama geri döndüm.
-Sana neden geldiğini soruyorum zaten çabuk anlat kahvaltı yapıp okula yetişmem lazım.
-Çünkü bugün ders yokmuş hanımefendi.
Gözlerimi devirdim.
-Bu pek inandırıcı bir neden değil ya da bir bahane diyelim buna ha?
-İster inan ister inanma!
-Anlatmayacaksın yani.
-Hayır.
-İyi sen bilirsin ama sakın benden kendimi nasıl affettiririm deme.
Bana gözlerini dikerek cevap verdi.Aslında bu kızdığını ya da artık kapa çeneni dediğini belli ediyordu ama onu takacak durumda değildim ben de omuzumu silkerek cevap verdim ve mutfağa hızlı adımlarla ilerledim.Bir kaseye cornflakes doldurdum ve sütü ekleyip masaya oturdum.Kendime bir tost yapacak kadar vaktim yoktu veya okula bisikletle gidecek hava koşulları.Hızlıca cornflakesimi yiyip montumu üstüme geçirdim ve kapıdan çıkarken ''Ben gidiyorum'' diye seslendim abime.Tabi abim cevap vermedi ya da takmadı.Ki ikinci ihtimal biraz daha ağır basıyordu.Bu çocuğa her ne halt oluyor bilmiyorum ama bir an önce anlatsa iyi olacak.Catslerime bakarak ilerliyordum yolda.Ve bir anda bir şeye çarptım.
-Ahh pardon benim suçumdu.
-Önemli değil.Ama o güzel botlarınızdan gözlerinizi alıp karşıya bakarsanız...
-Tekrardan özür dilerim.
İnsanlar ya da pardon ''ERKEKLER'' neden her yerde laf sokma isteğinde bulunuyorlar anlamıyorum.Şurda okula yetişmeye çalışıyorum ayrıca özür diledim.
Sonunda okula varmıştım ya da bu buzda okula sağlam varmıştım.
Sınıfta herkes farklı yerlere oturmuştu.Chlo erkek arkadaşınının yanına oturmuştu.Onlar çok tatlıydılar.Açıkçası kıskanıyordum.Bu düşünceleri kafamdan kovarak Jonas'ın yanına oturdum.
-HEEY Jonas!Dalgınsın bakıyorumda.
-Heey ahh ben dün gece film izledim de biraz uykusuzum.
-Hımm ne izledin?
-The Notebook.Kesinlikle izlemesin.Aşklarını anlatıyor iki kişinin.
-Bunu aklıma kazıdım.
Bana gülerek cevap verdi ve o sırada hoca içeri girdi.
* * *
Öğle teneffüsünde Chlo sonunda yanıma gelmişti.
-Aşk kuşu sonunda yanıma pır pır etti.
-Dalga geçme be.
Bu huylarını seviyordum Chlo'nun hem gülüyor hem kızıyordu.
-Ama öyle arkadaşını unuttun!
-Tabi biraz haklısın biraz arkadaşlarımı boşladım ama seninde sevgilin olsun beni anlayacaksın.
-''Bu gidişle seni anlamam zor olacak.''dedim yemekhaneye giderken.
-Büyük konuşma.
Susarak cevap verdim buna. Bu biraz zor gibiydi çünkü güzel olduğum hep kızlar tarafından söyleniyordu.Kendimi beğenmiyordum ama kendimle barışıktım.Kızların uzun boylu olması onları güzel yaptığı anlamına gelmez değil mi?
Yemekhaneye girdiğimizde güzel yemeklerin olmadığını gördüm.Aslında yemek seçmezdim fakat yemekhane yemeği biraz garip oluyor.Bunun için sadece salata aldım.Eve gideseye kadar aç kalacaktım galiba.
-Ne?Sadece salata mı?
-Kurumuş patates kızartmalarından alacağımı düşünmedin heralde?
-Ahaha doğru söylüyorsun.
Bir yer bulup yemeklerimizi yemeye başlamıştık.Chlo'ya sabahki olayı anlatmaya başlamıştım ki arkadan şaşırmışşekilde bir ses geldi.
-Catsli kız demek sen de buradasın.
Selaam!Arkadaşlar yeni bölüm ile karşınızdayım.Hikayenin nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikre bile sahip değilim.Lütfen bana yorum atın hikaye hakkında bir de oylarınıza ihtiyacım vaaar!Sizleri seviyorum.Yeni bölüm en yakın zamanda.<3<3