3. Bölüm

11 2 0
                                    

Melina şöminenin karşısında ellerini ısıtmaya çalışırken verdiği kararın saçmalığını düşünüyordu. Kararı hiçbir şey yapmamaktı. Sonuç olarak kendisine saraydan başka kalacak bir yer bulmuştu işte, tutsak gibi sayılması umurunda bile değildi. Eğer bu adamlar onu fidye için kaçırdıysa burada çok fazla kalamazdı ama içinden bir ses fidye olmadığını söylüyordu. Belki de o kara gözlü adam kendisinden faydalanmak istiyordu, bu düşüncesiyle ürperdi.

"Sizi yeterince iyi ağırlayamadığımız için bağışlayın majeste."

Bu sesi artık tanıyordu. Adamın herzaman böyle gür mü konuştuğunu yoksa kendisini korkutmak için mi yaptığını bir an ayıramadı. Sesinin aksine hareketleri son derece sessizdi. Belki de Melina kapının sesini bile duymayacak kadar dalgındı.

Söyledikleri karşısında sessizliğini korurken oturuşunu düzelterek dik bir pozisyona geldi.

"Kaçma girişiminde bulunmamanız beni şaşırttı."

Arkasından gelen seslerden anladığı kadarıyla adam oturmuş olmalıydı.

"Henüz ölmek için çok gencim." Derken başını çevirerek sandalyede oturmuş kendisine tepeden bakan adamı süzdü. Bu sözleri sırf öylesine daha fazla sessiz kalarak güçsüz gibi görünmek istemediğinden söylemişti.

"Kaç yaşındasın prenses?"

Bir siz, bir sen diye hitap etmesi Melina'yı kızdırıyordu. Ona daima 'siz' diye hitap etmeliydi. Üstelik ona neydi yaşından.

"24."

Leonard'ın buna inanması bir kaç dakikasını aldı. Kız daha genç duruyordu aralarında ki yaş farkı en az 10 olmalı diye düşünmüştü oysa yalnızca 6'ydı.

Melina derin bir nefes alarak ayağa kalktı ve kollarını kavuşturdu. "Adınızı öğrenebilir miyim?"

Leonard düşünmeden cevap verdi. "Hayır."

Melina başını uysalca salladı. "Pekala. Bilmenizi isterim ki ben bu ülkenin Prensesiyim. Yani kaçmak isteseydim emin olun şuana kadar yapabilirdim. Oysa buradayım hatta bana yemek verdiğiniz için teşekkür bile edebilirim." O uykuya daldığı bir sıra uyandığında masada yemek ve su bulunuyordu. Adamın tepkisini daha doğrusu tepkisizliğini izleyerek devam etti. "Sözün özü, bana ne istediğinizi söyleyin ve şunu halledelim artık."

Leonard küçümseyici tavırlarla tepkisizce Mila'ya bakışlarını sürdürdü. "Sen bana isteğimi veremezsin Mila.."

Ona 'sen' 'siz' demesinde sorun yoktu ama Mila demesi karşısında çileden çıkıyordu.

"Benim adım Melina bayım. Ben Prenses Melina'yım. Bunu anladınız mı?"

Leonard kızın bu çocuksu davranışına gülmeden edemedi. Tek sinirlendiği konu adını eksik telaffuz etmesi miydi yani?

Melina sinirle soluyarak dik dik adama baktı. "Demek sizi eğlendiriyorum, öyle mi?"

Leonard'ın gülümsemesi genişledi. "Bağışlayın majeste."

"Yeter artık!" Diye kükredi en sonunda. "Ne istediğinizi söyleyin ya da..." duraksadı. Ne söyleyebilirdi.

Leonard'ın ayağa kalkmasıyla geriye sendelememek için kendisini tuttu.

Melina içinde oluşan korkuyu bastırmaya çalışırken adamın değişken ruh haline şaşırıyordu. Az önce kendisine gülen o değil miydi?

Adam gereğinden fazla yakınına geldiğinde Melina hala kendisini zor tutuyordu.

"Nefes alın majeste."

Bu sözler karşısında şaşkınca gözlerini büyüttü. Kendisi yavaşça nefesini verirken adamın bunu hiç yapmadığını fark etti yani bu adam vampir ırkındandı. William'ın ülkesinden!

"Sen..." diye fısıldadı.

Leonard gözlerini kızın maviliklerinden ayırarak bir tutam saçını elini aldı ve parmaklarına dolayarak oyalandı.

"Vampirsin."

Leonard usulca başını sallarken bakışlarını kızın kusursuz ve şaşkın yüzünde gezdirdi. "Tebrikler majeste, doğru bildiniz."

Melina ise gözlerini kısarak adama daha dikkatli baktı. Işte Barbara onu ömrünün sonuna dek bu iğrenç soya mahkum etmek istiyordu.

"Soyunuzdan iğreniyorum."

Leonard'ın kıvrak parmakları bu kez kızın saçlarını geriye iterek boynunda gezinirken Melina bunu umursamıyordu. Eğer adam boynunu kıracak olsa bunu çok önceden yapabilirdi. Ya da yapmaz mıydı? Bu belirsizlik bile kızın öfkesinin ikiye katlanması için yeterdi.

"Öyle mi?"

Leonard'ın onaya ihtiyacı yoktu. Yalnızca isteği kızın konuşmaya devam etmesiydi. O konuşurken beliren damarı bembeyaz teninde ne kadar da güzel duruyordu.

Vampirlerin insanlardan beslenmesi yıllar önce imparator tarafından yasaklanmıştı oysa gönüllü olan insanlar para karşılığı kanlarını satıyordu ve Leonard iki gün önce köylünün birinden beslenmişti. Normalde acıkmaması gerekiyordu oysa kızın boynu bir anda gözüne fevkalade gelmeye başlamıştı.

"Aynen öyle. Siz kendi halkından beslenen iğrenç yaratıklarsınız ve William şimdide bizim halkımızı sömürmek için geliyor. Yoksa sen onun adamlarından mısın?"

Kızın sesiyle rüyadan uyanmışçasına gözlerini boynundan ayırdı ve Melina bu kez geriye kaçtı.

"Kraliyet soyundan beslenmek kara büyüyle eşdeğerdir bunu sakın deneme."

Melina'nın bu tehtidi de bomboştu. Çünkü Leonad'a her türden büyü işlemiyordu. Her türden.

"Denemek isterim." Derken bir anda kızın ince belini kavrayarak başını boynuna eğdi.

Kızın çığlığı odada yankılanırken şömine söndü ve ayın ışığı altında göz göze geldiler. Melina adamın boşluğundan faydalanarak çabucak eline ilk gelen şeyi kavradı ve olanildiğince uzağa kaçtı. Büyüsü yalnızca şömineyi mi söndürebilmişti yani. Nasıl olurda adamın kılı bile kıpırdamazdı!

"Sakın bana yaklaşma William'ın köpeği!"

Elinde tuttuğu şey bardaktı. Buna gülebilirdi Leonard ama 'William'ın köpeği' sözlerine sinirlenmişti yine de bunu belli etmeye niyeti yoktu bu gece kızı yeterince korkuttuğunu düşünüyordu.

"Şömineyi söndürmeniz iyi oldu prenses, böylece çok daha rahat uyuyabileceksiniz."

Ardından yavaşça gülümsedi ve evi terk etti.

Felix kapı kapanır kapanmaz Leonard'ın yanına doğru hareketlendi. "Her şey yolunda mı efendim?"

Leonard kısaca emrini verdi. "Kaçmaya çalışacaktır muhafızların sayısını ikiye katla."

Felix başını sallayarak onay verdi. "Emredersiniz."

Leonard atına binerek yönünü en yakın köye çevirdi. Bir an önce beslenmesi gerekiyordu. Oysa açlık hissi kızın yanından ayrılır ayrılmaz kaybolmuştu.

Taht SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin