giriş:
Yaşlı İngiltere Kralı ani kararla ölmeden önce halkı ziyaret etmek, dışarıda gezip insanların ne olduğunu kendi gözleriyle görmek istedi. Oğluna göre bu bir adeta eziyetti fakat kral halkının düşüncelerine oldukça önem veriyordu. En azından hekimler öleceğini söylediğinden beri.
Prens neredeyse on dokuzuna yeni basacaktı. Kral olmaya hazırlanıyordu çünkü ondan başka büyük ya da küçük erkek kardeşi yoktu. Sadece bir ablası ve kız kardeşi vardı. Annesini uzun süre önce kaybetmişti. Fakat her veliaht prens gibi o da biraz fazla şımarık ve pohpohlanmaya alışıktı. Her ne kadar gözlerindeki mavi ışıltısı saraydaki tüm kadınları eritiyor olsa da bu onu kadın düşkünü yapmıyordu. Hiçbir zaman öyle de olmamıştı.
"Bu gezinti nereden çıktı anlamadım, daha birkaç gün önce dışarıdaydık" diye sıkıntıyla soludu prens.
"Babanız sizin de gelmenizi istedi Prensim" Tek yaptığı sıkıntıyla gözlerini devirmek olmuştu prensin.
Odadan çıktığında koridorlardan geçerken bayanların kıkırtısını duydu. İroniyle gülümsedi ve onlara döndü. Gerçek şu ki prensin baktığını görmeleriyle bazıları leydilerin bayılmasına sebep olmuş bile olabilirdi.
Çok oyalanmadan saraydan da çıktı ve hazırlattığı atının yanına ilerledi. "Sky," diye mırıldandı atın yelesini okşarken. "benim güzel kızım"
Çok geçmeden kral geldi ve prens babasının elini öptü. -alnına koymayacak merak etmeyin bu krallıklarda saygı gösterme biçimi dofkd- Kralın gülümsemesiyle yüzünde kırışıklıklar belirginleşti ve elini yavaşça çekti. "Benimle geldiğin için teşekkürler, oğlum" Kral son günlerinde oldukça duygusallaşmıştı. Oğluyla ne zaman vakit geçirmeye kalksa sürekli ağlayacak gibi olmasına neden oluyordu. "Hadi baba, gidelim"
Başıyla onayladı Kral ve kendisi gibi yaşlı olan atına bindi. ve bu tam aksine kendisine göre oldukça genç oğlunun burukça gülümsemesine neden oldu.
Ardından kral ve prens atlarıyla gözden kayboldular.
^^^^
Halkın bir çoğu rezil haldeydi, prens ne kadar babasına moral vermeye çalışsa da pek fazla işe yaramıyordu. Bir çok insan aç,susuz ve evsizdi. Büyük savaştan sonra herkes ve her şey yıkılıp dökülmüştü.
Prens elini yavaşça babasının omzuna koydu çarşıda yürürken. "Üzülme, sana verdiğim sözü tutacağım" dedi sessizce. Kralın durmasıyla prens ona bir şey diyeceğini sanarken yerde oturan hamile kadına dönmesiyle affallasa da sonradan kendini toparladı ve kadının ne kadar perişan olduğunu fark edip iç çekti.
Kral yavaşça kadına yaklaştı. "Neden buradasınız bayan?"
Kadın konuşamuyordu ve ağlıyordu. Elbisesi yırtılmış, yüzü toz ve kir içindeydi. Kral yanındaki muhafızlara döndü. Konuşmadan önce boğazını temizledi. "Bu hamile kadını saraya götürün"
Prensin gözleri büyüdü. "Bu olmaz baba, uygun değil. Dışarıdan birini sarayımıza alamazsın, kim olduğunu bilmiyoruz"
"Bir hizmetkar isteyen sen değil miydin?"
"Hizmetkar derken hamile bir kadından bahsetmiyordum"
Kral kendinden emin bir şekilde oğluna döndü. "Öyleyse ben ölene kadar sarayda kalıyor, ben öldüğümde bakarsın hal çaresine"
Prens sinirle kaşlarını çattı ve babasına öyle demek istemediğini anlatmak istedi. Fakat elinde olmadan onu kırmıştı. Kralı daha kötüsü ise babasını üzmüştü.
Birkaç ay sonra
Gökyüzünde dolunayın olduğu bir kış gecesinde prens her zaman ki gibi uyumakta sıkıntı çekiyordu. Çünkü babasını çok seviyordu, en son isteyeceği şey onun ölmesiydi. Bunu en iyi Tanrı biliyor olsa da en çok istediği şeylerden biri de kral olmaktı. İngiltere Kralı olmaktı.
Babasının fenalaştığını duyunca koşarak odasına gitti, hala onu hayatta gördüğünde yüzlerce kez Tanrı'ya şükretti. Yatağının ucuna oturup babasının lekelenmiş, damarları iyice belirginleşmiş ellerini sevgiyle öptü. "Lütfen, beni bırakıp gitmeyin," gözlerine hakim olamadığı için kendine kızdı çünkü kral asla erkeklerin ağlamaması gerektiğini söylerdi. Hekimler prensten çıkmalarını isteyince prens son kez babasına baktı ve başıyla yavaşça onaylayıp odadan çıktı.
Prens o gece uyuyamamıştı, ne zaman uykuya dalacak olsa kulakları sarayı çığlıklarıyla inleten doğum yapan kadının sesiyle doluyordu. En son bağrışlar kesildiğinde güneş etrafı aydınlatmıştı bile. Her ne kadar içindeki merak duygusunu bastırmak istese de kadının durumunu ve bebeğin kız mı yoksa erkek mi olduğunu merak ediyordu. Adımlarını odadan dışarıya attı ve kadının doğum yaptığı odayı buldu. Kadın prensi gördüğünden beri ona bilmem kaçıncı teşekkürünü ederken prensin gözü bebeğe takılmıştı. Tahta beşikte yatan bebeğe yaklaştı. Bebeğin annesi merakla prensi izlerken bebeğin yeşil gözleri prensin keskin buz mavisi gözleriyle karşılaştı. Bu prensin boğazına yumru oturmasına neden olsa da dudaklarından kelimelerin çıkmasına zorlanarak izin verdi. "Vaftiz törenini ben yapacağım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darling, your looks can kill (daddykink!larry)
FanfictionLouis ne kadar asil bir kral olursa olsun, bir hizmetçinin çocuğuna aşık olmaya mahkumdu (Au, daddy!kink , feminen!harry , olmazsa olmazımız smutlar)