0.5

140 20 3
                                    

"Ne yesek?" diye sordu Shindong. Menüye bakan Donghae,

"Biftek mi balık mı? Karar veremedim." dedi. Shindong garsonu çağırıp,

"2 biftek bir şişe 1856 yıllarına ait kırmızı şarap." dedi. Donghae gülümsedi. Shindong onun damak tadını iyi biliyordu.

Donghae etrafına bakarken kapıdan giren kişiler ile donmuştu.

Eunhyuk, Yoona onların burada ne işi vardı.

Donghae'nin gözleri dolmuştu. Shindong şimdiden kötü hissetmişti. Arkadaşına ihanet ediyordu. Donghae sanki onları görmemiş gibi yapacakken onlar yanlarına gelmişti.

"Aa, Donghae nasılsın?" diye sordu Yoona. Donghae gülümseyerek,

"İyiyim, sen nasılsın Yoona?" dedi. Yoona'da gülümseyerek, kolunu iyice Eunhyuk'a sararak,

"Bende iyiyim, Eunhyuk beni yemeğe çıkardı işte." dedi. Belliydi. Onun da bu işte parmağı vardı. Donghae gülümseyerek,

"Afiyet olsun o zaman. Bizde Shindong ile geldik. Bir kaç gündür evde yalnız yiyorum da sıktı beni." dedi. Yoona birden yüzü düşmüştü, onunda gözleri dolmuştu ama gülümseyerek,

"Afiyet olsun." dedi. Donghae'de,

"Afiyet olsun." dedi. Yoona ve Eunhyuk masalarına geçerken, Donghae yüzü düştü. Derince yutkundu diyemem çünkü yutkunamıyordu. Nefes bile alamıyordu. Gözleri dolmuştu da.

Dokunsan ağlayacak gibiydi. Zaten Donghae duygusal biri. Daha da zor oluyor ağlamamak işte.

Donghae ve Shindong'un önüne gelen yemekler ile ikisi de yemeğe başladı. Donghae sessizce yemeğini yiyordu.

Shindong ise pişmanlık ile baş başaydı. Eunhyuk'a yardım etmişti. Donghae'yi buraya getirerek Donghae'ye ihanet, Eunhyuk'a yardım etmişti.

Donghae dayanamayacağını anlayınca, Shindong'a dönerek,

"Gidelim mi?" dedi. Shindong gülümseyerek,

"Tabi." dedi ve garsonu çağırdı. Garson yemeklerin parasının tutarını getirince parayı ödeyip çıkmışlardı.

Shindong arabası ile Donghae'yi yeni evine bırakıp kendi evine gitmişti.

Donghae evine girer girmez, kravatını çıkarıp atmıştı. Ceketini çıkarıp koltuğun üzerine bıraktı, gömleğinin iki ve ya üç düğmesini açtı.

Kendini koltuğa atarak biraz bekledi.

"Ben ne yanlış yaptım?"

"Neden?...Neden ben?"

"Tanrım bana bunu yapma."

"Yalvarırım...Yapma."

Ağlamaya başlamıştı. Artık yorulmuştu ama susuyordu. Sessizdi. Ne zararı vardı?

Ağlayarak ayağa kalktı. Telefonunu aldı ve Shindong'un attığı son mesajı okudu. Ve işte kalbini parçalanma sesi geldi. Zaten çatlamıştı ve şimdi de parçalandı.

"Sen de mi?"

"Sen de mi bana ihanet ettin?"

"Yeter artık!...Yeter!" diye etrafı dağıtmaya başladı. Cam vazo kırılmıştı. Eunhyuk'un en sevdiği resimlerin çerçevesi kırılmıştı.

Duvarda asılı olan Eunhyuk ve Donghae'nin resmi yere düşmüş camı çatlamıştı. Aralarında bir yıldırıma benzer çizgi oluşmuştu.

"Yoruldum!...Bittim!...Benden ne istiyorsunuz?!"

Yere çömelmişti. Sessizce ağlamaya başladı. Cama vazolarını umursamadan yere uzandı.

Kolunda oluşan çiziklerle yere bir kaç kan damlası vardı. Bacaklarında da çizikler vardı.

Soğuk evde yalnız başına yerde cam parçalarının altında yatan Donghae, yorulmuştu.

Uyumak istiyordu. Gözlerini bir daha açmamak istiyordu.

Telefonunun ekranı parlayınca kuş sesi gelmişti. Bildirim. Yavaşça uzanıp telefonu aldı. Mesajlar bölümünü açıp, gelen mesajı okumaya başladı.

YoonA:

Üzgünüm.

(01:34✔✔)

Donghae telefonu duvara atmıştı. Telefon parçalanırken, evin içine giren azıcık ışığın geldiği yöne baktı.

Perdelerin arasından gelen ay ışığı cam parçalarına çarpıp daha hoş bir görüntü bahşediyordu.

Donghae gözlerini kapayıp, sessizliğin için de kaybolmak istedi.

Shindong:

Belki bana kızacaksın. Bu yüzden üzgünüm. Sana ihanet ettiğim için üzgünüm. Daha fazla acı çekmene sebep olacağım için üzgünüm.

Seni seviyorum Donghae.

Ve üzgünüm beni affet olur mu?

(02:23✔✔)

Ayrılık/Eunhae/Super Junior/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin