ıslık çalar, yanıt bekleriz

177 6 8
                                    


"Öyle yorgunum, öyle üşeniyorum, öyle kırığım ki...
Keşke bahar bu sefer ertelese gelmeyi.*"

Esen Güler,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Esen Güler,

Durduğu kapı eşiğinden ayrılıp terliklerini sürüyerek tepemizde dikildiğinde ancak yüzüne bakmayı akıl edebilmiştim.

Çehresinde oluşan çizgiler sokak lambalarının ışığı eşliğinde gayet net anlaşılıyordu. Gözleri hafif şişti ve uyku emareleri henüz kaybolmamıştı yüzünden.

"Uyandın mı?"

Bu saçma sorunun menşei, tabii ki bana aitti.

Uyku mahmurluğuyla huysuz bir şekilde güldü. Sorumun saçmalığına yordum bu gülüşü. Bozuk sinirine veya melankolik halet-i ruhiyesine değil.

"Gördüğün üzere." Dedi hala ayılmamış sesiyle.

Ayakta olduğu için ona aşağıdan bakmak güçtü. Tam da o sırada zihnimi okumuşçasına zemine serili halının üzerine diz çöküp oturdu.

"Eee nerede kalmıştık?" Dedi dikkatle Gizem'e dönerken. Yüzündeki merakı sezmiştim fakat içinde gizli bir heyecanın da olduğunu düşünmeden edemedim.

"Hah! En son sebebim var diyordun," ellerini dizlerinin üzerine yerleştirip sırtını balkon camına dayadı. "Anlat da biz de bilelim."

Sustuk. Uzun, çok uzun bir süre sessizliğin kesif sesini dinledik. İnce ince atıştıran kar hızını artırmış ve lapa lapa haline dönmüştü. Birkaç dakika öncesine kadar bazı ışıkları açık olan pencereler karanlığa bürünmüştü. Camekanın dış kısmında biriken su damlacıkları saniyeler içinde kayıp düşüyordu. Hepsini tek tek izledim. Nitekim bir müddet sonra sayamayacağım kadar çok damla gözden yitip gittiğinde suskunluk bozuldu. Efnan tarafından.

"Ben gideyim o zaman," diyerek diz çöktüğü yerden kalktı fakat daha ayaklanmamışken onuzlarından kavrayıp yeniden yerine oturttum. Ellerimi çektiğimde asık suratı ikimizin de üzerinde gezindi. Dakikalar geçti fakat kimse ağzını açıp da tek kelime etmedi. Neden sonra bu dur durak bilmeyen sessizliği böldü.

"Ben varım diye mi konuşmuyorsun?" Diye sordu Gizem'e hitaben. Fakat sorunun muhatabı ağzı var dili yok edasıyla camdan dışarıya bakıyordu. Sanki bedeni burada ama ruhu bambaşka alemlerde gibiydi.

"Konuşmak mesele değil ki," dedi gözlerini daldığı yerden çekmeksizin. Onu zorluyormuşuz gibi hissetmekten alıkoyamıyordum kendimi.

Kaybetme SanatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin