1. Bölüm: Başvuru

66 5 4
                                    

Alevlerin oluşturduğu kızıl bir görüntü, yerde yatan cansız bedenler, dumanların arasından gelen ağlama sesleri, korkuya kapılıp bilinçsizce birbirini ezip kaçmaya çalışan insan sürüsü... Bir de o sürünün ortasında, insanların tam aksine, alevlere doğru koşan, yırtık, beyaz elbiseli bir kızın görüntüsü...


Beyaz elbiseli kız yanan şehrin içine doğru koşuyor, aldığı her nefeste alevlerin oluşturduğu sıcak hava yüzünden ciğerleri yanıyordu. Küçük kız her şeye rağmen aldırış etmeden koşmaya devam ediyor, alevlerin arasından sıyrılırken gördüğü korkunç manzara karşısında göz yaşlarını tutamıyordu.


Küçük kız koştu, koştu, ve koştu... O koşarken saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere dönmüştü sanki. Sonunda kız taş merdivenlerin önünde vardığında durdu. Merdivenlerin en tepesinde eski, küçük bir evin hâlâ sağlam olduğunu görünce rahatlamıştı. Kız merdivenlerin ilk basamağına adım atar atmaz arkasında bir silah sesi duydu ancak bu sese aldırış etmedi ve merdivenleri tırmanmaya başladı. Tırmandığı her basamakta içinde korku, umut, sevinç ve acı barındırındıran karmaşık duygular oluşuyordu. Evin tahta kapısının önüne gelen kız duraksadı, sanki kapıyı açtığında göreceği şey karşında ne tepki vereceğini bilemez gibiydi. Derin bir nefes alan kız cesaretini topladı, birisine seslenerek kapıyı itip açtı ve evin içerisine doğru büyük bir adım atıp karanlığın içerisinde kayboldu...



"Shizuka... Shizuka... Uyan hadi!"

Shizuka ona uzaktan gelen bu ses sayesinde, uykusundan sıçrayarak uyanmıştı. Uyandığında su gibi terlemişti ve kalbi deli gibi atıyordu. Önce nerede olduğunu, ne yaptığını bir süre hatırlamadı. Daha sonra başını çevirip, elinde bir bardak suyla onu izleyen İlaydayı görünce yavaş yavaş aklı da yerine gelmeye başlamıştı. İlayda elindeki suyu Shizukaya uzatarak "İç bunu, rahatlarsın" dedi endişeli bakışlarla.

Shizuka, İlayda'nın uzattığı suyu aldı ve bir dikişte hepsini bitirdi. Nefesi ve nabzı yerine gelince yataktan kalktı ve oda'nın karşısındaki lavaboda yüzünü yıkadı. Soğuk suyun yarattığı ferahlık hissi, yüzünden aşağı doğru yayılınca kendini çok daha iyi hissetmeye başlamıştı. Kız musluğu kapatıp arkasını dönüp, İlayda'nın hâlâ onu izlediğini görünce "Ben iyiyim İlayda, başımda dikilmene gerek yok." dedi.
"O zaman ben mutfağa iniyorum. Üstünü giyip aşağı inersin sende, kahvaltı çoktan hazır." dedi İlayda.

Shizuka başıyla onayladı ve odasına giyinmeye gitti. Üzerine siyah bir şortla siyah askılı bir bluz geçirdi ve sağ bileğindeki dövmenin üzerine bir bileklik taktı. Uzun, koyu kahverengi saçlarını tepeden atkuyruğu yaparak topladı, omuzlarına düşen ufak bir tutam saçı ile kahkülünü düzeltip mutfağa indi.
İlayda her zamanki gibi sofrayı hazırlamış, kahvaltı etmek için Shizukayı bekliyordu. Genelde Shizuka, geç uyanmasını seven biri olduğu için Bay ve Bayan Hastings çoktan kahvaltılarını bitirmiş olup iş başı yapıyorlardı, bu yüzden İlayda, Shizuka tek başına kahvaltı yapmasın diye onu inatla bekleyip beraber kahvaltı yapardı, yoksa kız işe kahvaltı etmeden gidiyor, bu da İlayda'nın sinirini bozuyordu.

Shizuka esneyerek İlayda'nın karşısındaki tahta sandalyeye oturdu ve sessizce yumurtasını yemeye başladı. Ancak ağzına attığı her lokmada İlayda'nın gözlerini üzerinde hissediyordu. Kız dayanamayıp "Gerçekten iyiyim, İlayda." dedi.
İkna olmayan İlayda "Son zamanlarda çok sık kabuslar görmeye başladın. Bu hafta 3. oldu. Benimle hastaneye gelip..."
"Sıcak havalar yüzündendir... Her Kuzeyli gibi sıcak havalarla aram çok kötü, biliyorsun." diye kestirip attı kız.

Shizuka'nın gerçekten de sıcak havalarla kötüydü. Bunun en büyük sebebi 4 sene öncesine kadar, yani 11 yaşına dek, kuzeyde karlarla kaplı bir ülkede yaşıyor olmasından kaynaklanıyordu. Ancak, ülkesi büyük bir savaşın ardından yok olmuştu. Shizuka ise, savaş sonrası Bay Strauss tarafından yaralı bir haldeyken bulunmuştu. Kendine geldiğinde ise kız hiçbir şey hatırlamıyordu. Doktorların dediğine göre bunun nedeni geçirdiği ağır şoktu. Her ne kadar kızın anıları tam olarak yerinde olmasa da ailesinin ve arkadaşlarının öldüğünü biliyordu. Ama sadece biliyordu...

Shizuka'nın bu haline üzülen Bay Strauss, onu sürekli yaz mevsiminin yaşandığı, bir ülke olan Ateş ülkesine getirmişti. Ateş ülkesine doğru gelirlerken yolda İlaydayı ölmek üzereyken bulmuşlardı. Shizuka, İlaydayı fark eden ilk kişi olup, hızla yanına koşmuş ve onu kurtarmaları için Ateş ülkesi askerlerine yalvarmıştı. Askerler önce İlayda'nın peşindekilerin onların arkalarına takılmasının tehlikeli olabileceğini söyleyerek kızı iyileştirmeyi reddetseler de Bay Strauss'un kararı sayesinde onu iyileştirmeyi kabul etmişlerdi.

Bunun üzerine ordunun doktorları kızı iyileştirmeye başlamışlardı. Doktorların dediklerine göre kızın yaraları o kadar fazla ve derindi ki kurtulma olasılığı hiç yoktu. Ancak İlayda mucizevi bir şekilde kurtulmuştu. Aslında mucizevi demek saçma olurdu çünkü bunun bir nedeni vardı. İlayda, dünyada sadece var olan 2 medikal magus ailelerinden birinin üyesiydi bu yüzden bilinci kapalıyken bile büyü gücü harekete geçip, içeriden kızın yaralarını iyileştiriyordu.

İlayda'nın ailesi başka bir ülkenin magusuyla işbirliği yapmayı reddetmiş, bu yüzden saldırıya uğramışlardı. Bu saldırıdan sadece İlayda kaçabilmişti ama kısa sürede kızı bulup saldırmışlardı. Saldırganlar kızın öldüğüne eminlerdi, ama medikal maguslar hakkında pek az şey bilindiğinden onun kendisini iyileştirebileceğini düşünmemişlerdi.

İlayda büyüsü sayesinde hayatta kalabilmişti ancak vücudunda sağ yanağında ve boynunda olmak üzere 10 adet belirgin dikiş izleri oluşmuştu. Bu dikiş izlerini saymazsak, omuzlarına düşen koyu sarı saçları, kahverengi gözleri, uzun boyu ve yaydığı kibar ve sıcak havası sayesinde İlayda çok çekici bir kız oluyordu. Bir de aralarında sadece 1 yaş olmasına rağmen Shizukaya ablalık taslamasa... Ama kızın kişiliğinden kaynaklanan anaçlık ve Shizuka'nın ısrarı için duyduğu minnettarlık yüzünden onun değişmeyeceğini biliyor ve İlaydayı bu şekilde kabul ediyordu.

Shizuka kahvaltısını bitirdikten sonra kıza "Eline sağlık" diyip kapıya yöneldi. Spor ayakkabılarını bağlarken, "İlayda, bugün akşamüzeri Danniella buluşacağım, gelmek ister misin?" diye seslendi.
"Bugün olmaz. Bayan Hastings ile hastanedeki özel medikal kursa kayıt yaptırmaya gideceğiz. Benden selam söyle ve hâlâ söz verdiği kitapları getirmediğini hatırlat lütfen."
Shizuka gülüp "Bu yaptığını kafasına kakacağım" dedi ve evden çıkıp karşı sokaktaki iş hanına gitti.

Shizuka ne zaman iş hanına girse kendini huzurlu hissediyordu çünkü burası eski evini hatırlatıyordu. Kızın eski ülkesi silah yapımında ustalaşmış bir ülkeydi ve babası da ülkenin en iyi silah yapım ustalarından biriydi. Shizuka da babasından çok şey öğrenmişti. Bu yüzden Ateş ülkesine geldiğinde yaşlı ve yalnız çift olan Bay ve Bayan Hastings'e evlatlık verilmişlerdi. Bay Hastings'in silah hanı oldukça meşhurdu ama yetenekli elemana ihtiyaç duyuyordu. Shizuka'nın gelmesiyle beraber hem bu eleman açığı kapanmış hem de İlaydayla beraber sessiz, ufak evlerine ses katmışlardı.

Shizuka hana girer girmez Bay Hastings'in yanına gitti. Yaşlı adam kızı görünce "Her zamanki gibi 2 saat geciktin." diye mırıldandı kıza.  

Ruhlar SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin