1.Bölüm

87 10 1
                                    

Umarım beğenirsiniz. Bütün kalbimle keyifli okumalar.


Aydınlıkların prensi güneşin ihtişamlı tahtını, karanlığın görkemli efendisi aya bıraktığı azametli, ender gecelerden biriydi.Yıldızlar kendi aralarında parıldayarak konuşurken  konuştuklarını duyanın bir tek ay olduğunu bilmiyorlardı, ben de onları anlamaya çalışırmış gibi bakıyordum gökyüzüne penceremenin kenarına oturmuş, battaniyeyi dizlerime, kahvemi ellerime ve fikirsiz düşüncelerimi zihnime almış bir şekilde sonu olmayan gökyüzünde bir çift göz varmışçasına dikmiştim gözlerimi.

Bu gün Tokyo'da ki son günümüzdü. Jin ve Taehyung uyumuşlardı, ben ise bu namütenahi manzaraya şehvet ve istikrar ile bakıyordum. Düşünecek çok fazla şey vardı, yarın otobüsümüzle Kore'ye geri dönüyorduk ama hâlâ her şey tam olarak yerine oturmamış gibiydi düşüyordum sanki tek fark bunun yavaşça olmasıydı.

Yarına kadar bazı şeyleri bitirmem gerekiyordu belki de başlatmam? Ben her şeyi aynı anda düşünemiyordum bunu aramızdan sadece Taehyung yapabiliyordu. Bazı zamanlar Jin ve bana fazlalık gelen, kaldıramadığımız düşünce torbalarını Taehyung tek başına kaldırabiliyordu. Nasıl yapabiliyoru bilmiyordum ama kafasının içindeki düşünceleri birbirinden ayırmayı ve sadece bir tanesine odaklanmayı çok iyi başarıyordu. Bu özelliğini çoğu zaman kıskanıyordum, ben denediğimde ise her şey karmaşıklaşıyordu sonsuzca... aynı şimdiki gibi?

Elimdeki kahvem soğumaya ve azalmaya başladığında düşüncelerim ise yeni çalışmaya başlayan beynim sayesinde sıcaktı ve artıyordu. Kendimi düşünmeye başladım, kendimi ve en yakın dostlarımı.

Jin... Jin her zaman tatlıydı? Dürüst olmak gerekirse streslendiğim veya üzüldüğüm zamanlar sadece onun yanına giderdim, bilgisayarla oynadığında bile arkasındaki yatağa uzanır kendi kendine konuşmasını dinlerdim bu bile beni rahatlatırdı. Beni daima severdi, yani sanırım, çünkü Jin herkesi seven sevecen bir tipti. Bence onun sevecenliliği ve dost canlısı oluşu bizi birbirimize daha çok bağlamıştı. Sam olası kötü bir durumda hep paniklerdi onun panik olmuş halinin düşüncelerinin sonu yoktu, düşünmesi engelleyemezdiniz. Ama Sam şu saf, aptal, gereksiz yakın davranan tipik insanlardan değildi. Onun hisleri fazla kuvvetliydi. Korkutucu derecede fazla..

Taehyung. Taehyung diyince bile insanın kulağına çok karizmatik geliyordu. Taehyung havalıydı ve yakışıklıydı. Ama genellikle soğukkanlı biriydi herkese karşı. İnsanlara düşünceli ve temkinli yaklaşırdı. Ortamlarda çok konuşmaz fazla dinlerdi. Bir keresinde en sevdiği hobisini sorduğumuzda 'İnsanları gözlemlemek' olduğunu söylemişti. Bu bana ilk başlarda tuhaf gelsede, ben ne zaman birinin hakında  -Taehyung'a göre önyargılı -  yorum yapsam beni her zaman düzeltirdi. Bu beni ne kadar sinirlendirip,utandırsa da Taehyung'un bu huyunu neredeyse hep severdim.

Ben, kendime ne diyeceğimi bilmiyordum bile? Kendimi nasıl tanımlaya bilirdim? Karmaşa, kararsızlık, daima bir sorun? Benim ne anlam ifade ettiğimi Jin ve Taehyung' a da sorsam onlar da yüzüme hiç bir şey söyleyemezlerdi, ailem söyleyememişti sonuçta.. Her neyse kendim hakında konuşmak beni hep streslendirmiştir zaten.



Yazım hatalarım varsa lütfen uyarın. Umarım beğenmişsinizdir.

One Day From Past   |коокмıи|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin