Bölüm:1

66 11 12
                                    

Yaşlı fakat bir o kadar da güzel olan kadın, bir kolye uzatıyordu. Ne yapacağımı bilemezken, elim ayağıma dolaşır bir halde; tam kolyeyi alacakken "BLACPINK-(DDU-DU DDU-DU)" çalıyordu ne olduğunu anlamaya çalışırken, aslında telefonumun çaldığını, olanların bir rüya olduğunu anlamam uzun sürmedi. Arayan kişiye baktığımda "Susmayan Alarm" yazısıyla karşılaştım yanlış anlamayın çalan alarmım değildi en yakın arkadaşımı telefona öyle kaydetmiştim nedenini de umarım anlamışsınızdır. Vakit kaybetmeden hemen açtım ve saydırmaya başladım.

"Kızım, sen manyak mısın? ne bu her sabah her sab-" derken bir hıçkırık sözlerimin kesilmesine neden oldu. Ağladığını anlamam uzun sürmedi.

"Tuğçe? Ne oldu ağlama, lütfen." cevap vermesini bekledim fakat tam cevap vermeyeceğini sandığım anda konuşmaya başladı.

"Belinda çok çok kötüyüm, lütfen yanıma gel..." dedi. Onun konuşmasından yine ailevi bir meseleden dolayı ağladığını anlamıştım çünkü ne onun ailesi ne de benim ailem bize hiç bir zaman sahip çıkmamışlardı bu süre zarfında biz tanışıp birbirimize anne, baba, kardeş olmuştuk.

Telefonuma cevap dahi vermeden kapatıp, yatağımı toplamaya başladım. Yatağımı topladıktan sonra siyah ve bir o kadar da güzel olan pijamalarımı katlayıp dolabıma koyduktan sonra, Tuğçe'nin yanına gitmek için hazırlanmaya başladım. Abimden çaldığım sarı  sweatshirt'i ve Tuğçe'nin bana doğum günümde aldığı kot pantolonumu giyindim. Son olarak saçlarımı nasıl yapacağıma karar vermekte zorlanırken "aman be topla gitsin." diyen iç sesimle karşılaştıktan sonra aklıma değişik bir plan daha geldi. Madem özel güçlerim vardı ben de saçlarımı yapabilirdim. Aynanın tam karşısına geçtiğim anda üstüme başıma çekidüzen verdikten sonra saçıma odaklandım ve saçımın atkuyruğu şeklinde olduğunu hayal ettim. İşe yaradı ve o anda Abimin  -kaba bir tabirle- hayvan gibi odama dalmasını izledim. Ne düşündüğünüzü biliyorum hayır bütün ailem özel güçlere sahip değil bu uzun bir konu, rüyamdaki yaşlı kadının da bu güçlerimle ilgisi var. Ama bunu sonra anlatayım çünkü yetişmem gereken bir yer var.

"Kaç yaşına geldin hala bir kızın odasına bodoslama dalmaman gerektiğini öğrenemedin mi?"

dedikten sonra yüzüne baktım kaşlarında bir yara iziyle her zaman ki gibi günümüz tabiriyle 'bad boy' olup karşıma çıkmıştı ama bu halleri sadece diğer kızları etkilemeye yarardı çünkü sabah uyandığındaki o vazgeçilmez(!) ifadesini görmenizi istemezdim. Abim yine ne söyleyeceğine karar verememiş bir şekilde yüzüme baktıktan sonra bakışları sweatshirt'e gitti. Aslında ondan ödünç aldığımı(!) biliyordu.

"Telefonda konuştuğunu duydum, hadi seni bırakayım." dedikten sonra o anda abim olduğuna o kadar sevindim ki bir saniye mutlu oldum. Ama sadece bir saniye...

Abimle monoton  araba muhabbetinden sonra Tuğçe'nin evine geldiğim anda  kapıyı çalmaya başladım kapıyı açtıktan sonra o nur yüzlü(!) annesini görmemle gözlerimi devirip onu yana ittikten sonra üst kata çıktım. Kapıyı direk açmamla Tuğçe'nin solgun yüzüyle karşılaşmam kaçınılmaz oldu. Aslında öyle her şeye ağlayan kızlardan değildim hiç bir zaman da olamadım, olmam da. Tuğçe'nin ağlamaktan şişmiş gözleriyle karşılaştığımda içim burkuldu gözlerimin dolduğunu hissetiğimde Tuğçe'nin tavanına baktım kimsenin yanında ağlayamazdım çünkü gün geldiğinde Tuğçe ile küstüğümde  bunun yüzüme vurulmasını istemiyordum çünkü dedem sağolsun insanlara güvenmemem gerektiğini onun sayesinde anlamıştım ona yakın zamanda bol teşekkürlerimi(!) sunacaktım. Ne kadar tavana baksam da ağlamam kaçınılmaz olmuştu. Tuğçe ne olursa olsun bu katılığıma katlanırken ben ona karşı buz gibi davranamazdım. Daha fazla zaman kaybetmeden yanına ilerledim sıkı sıkı  sarıldığımda karnındaki koca kesiği görmemle bir şoka uğradım ilk özel güçlerimi keşfettiğimde benim  de karnımda böyle bir kesik oluşmuştu bu ne kadar güzel bir şey gibi gözükse bile aslında bu bir lanetti, Angel'in lanetiydi...

Bu Gece SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin