2.Bölüm

657 55 18
                                    

Ay ışığının vurduğu oda hafifçe parlıyordu. Geceyi seviyordum. Gece, tek sığınağımdı. Aynı zamanda da tek tutsaklığımdı. Anıların gün yüzüne çıktığı vakitti gece. Yüz yirmi yıldır beni vampire dönüştüren o vampir bozuntusunu arıyordum. Babama ulaşmanın tek yolu oydu ama babam bu zamana kadar çoktan ölmüş olmalıydı. Eğer ölümsüz değilse. Ölümsüz olsa ben de ölümsüz olurdum o zaman. Kesin insandı ve ben onu bulamadan öldü. Bu durumdan nefret ediyordum. Hem de çok.

"Ellie ne zaman geldin?"
Lisa'ya baktım. Elinde kan dolu kristal bir kadeh vardı. Yarısı içilmişti. Gözlerimi kırpıştırıp kötü anıları silmeye çalıştım.
"Çok olmadı. Ev sessizdi zaten. John ve Fernando nerede?"
Omuzlarını silkti. Kimbilir neredelerdi? Lisa gelip yanıma oturdu. İki yıldır tanışıyorduk ama çok soğuk biriydi. Adam akıllı konuşmamıştık bile. Şimdi aklımdaki soruyu soracaktım.
"Nasıl vampir oldun?" Dedim düz bir sesle. Kadehte kalan son kanı da içip ağzını siyah kazağını koluyla sildi.
"Hikayem biraz trajik. On dokuz yaşındaydım. Ailem ilgisizdi. O bar senin bu bar benim geziyordum. Doğum günümde gittiğim barda iki serseri sıkıştırdı. Mekan boştu. Sadece üçümüz vardık. Direndim. Kafalarında şişe bile kırdım ama yeterince güçlü değildim. Beni sürükleyip tuvalete götürdüler."
Elini sıktım. Sonunun ne olacağı belliydi.
"Tahmin ettiğin gibi olmadı. Son anda esmer bir vampir gelip kurtardı beni. Hayatımın aşkı oldu," dedi hüzünlü bir sesle.
"Ne oldu ona?"
Ağlamamak için dudaklarını ısırdığını görebiliyordum.
"Yok ettiler. Gözlerimin önünde kafasını kopartıp yaktılar. Hiçbir şey yapamadım."
Yutkundum. Bu çok kötüydü.
"Seni o mu dönüştürmüştü?" Dediğimde başını salladı.
"Beni kurtardığında kan kaybından ölmek üzereydim. Mecburdu. Bana sorsa belki kabul etmezdim ama mecbur kalmıştı."
Kim öldürmüştü acaba? Sormaya korkuyordum ama öğrenmeliydim de.
"Kim yaptı?" Dediğimde ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Cevap vermeyecekti herhalde. Kapıdan çıkmadan hemen önce sesini duydum.
"Voltiriler."

Şafak sökünce kalkıp bahçeye çıktım. Hava kapalıydı. Liam'ı görmek istiyordum. Bu öyle büyük bir istekti ki susuzluk bunun yanında hiçbir şeydi. Liam'ı her gün görmek istiyordum. Hep yanımda olsun istiyordum. Bencilceydi ama kendime engel olamıyordum ki. O sokağa gitmeye karar verdim. Belki oradan geçerdi. Sokağa varınca buhara dönüştüm. Havada hafif sis vardı zaten. Buhara dönüşmek özel yeteneğim. Havaya uyum sağlayabiliyorum. Yağmur yağarken su oluyorum. Kar yağarken kar tanesi. Güneşli havada toz taneleri. Sis te de buhar. İlk keşfettiğimde biraz korkmuştum ama artık profesyonel oldum. Hızla ilerleyip Liam'ı kurtardığım duvara yapıştım. Gelip geçenleri izlemeye başladım. İşte oradaydı. Bana doğru geliyordu. Duvarın önünde durdu.
"Neredesin melek?" Diye fısıldadı duvara doğru. Duvardan ayrılıp buhardan elimle yanağını okşadım. O sadece hafif bir rüzgar estiğini sanıyordu. Gülümsedi.
"Rüzgar kokunu getirdi sanki."
Elimi yanağından çektim. Yolun sonuna gidip normal halime döndüm. Topuklu ayakkabımın sesini duyunca bana döndü.
"Ellie! Nihayet geldin. Beni unutuğunu düşünmüştüm."
Gülümsedim.
"Aklımdaydın. Yürüyelim mi?"

Yol boyunca gözleri hep yüzümdeydi. Hoşuma gidiyordu.
"Her zaman bu kadar güzel misin yoksa beni etkilemek için mi böylesin?" Dedi hayranlık dolu sesiyle. Ona baktım.
"Her zamanki halim. Yanında pek değişmiyorum."
Kalbim isyan edercesine çarpıp beni yalancı çıkardı. Yutkundum. Sevgilim olmamıştı ki hiç. Nasıl cevap vereceğimi nereden bilecektim? Liam yere bakıp gülümsedi. Sağ tarafımdaki kafeyi gösterdi.
"Birer kahve içelim mi?"
Gerildim. Ben kahve içemezdim ki. Bahanem de yoktu. Hızla düşündüm. Yanımda kan vardı. Bu iş kolay olacaktı. Başımla onayladığımda kafeye girdik. İçerisi kalabalıktı. Bir kafe dolusu insan... Susuzluk boğazımı sıkmaya başlamıştı bile. Liam'ın karşısına oturup elimle pantolonumu sıkmaya başladım.
"Biraz kendinden bahsetsene Ellie," derken nefes almaya çalışıyordum. Sakin ol Ellie. Sakin ol. İlk dönüştüğüm gece de kendimi böyle kontrol altına almıştım. Vampir olmadığını düşün.
"Ailem hiç olmadı. On sekizime kadar yurtta kaldım. İki sene önce yurttan ayrılıp arkadaşlarımla eve çıktım."
Başarmıştım. Yine. Arkama yaslanıp Liam'a baktım.
"Çalışıyor musun?" Dedi içtenlikle. Yutkundum. Bu yaşta çalışılır mıydı? Telefonumun internetine hemen yazıp göz ucuyla okudum. Yirmi yaş. Üniversite zamanı.
"Üniversitedeyim."
Üniversite neydi? Hatırlamaya çalıştım. Bayan Melanie'nin yeğeni üniversite okuyordu o zamanlar. Yüksek eğitim veren bir okul olmalıydı.
"Hangi bölüm?" Dediğinde garson gelip sipariş aldı. Vişne suyu istemiştim. Kan bardağımla değiştirmek kolay olurdu. Hangi bölüm? Sallamam gerekecekti.
"Psikoloji," dedim düz bir sesle. Birinden duymuştum. Liam gülümsedi.
"Ben de hukuk okuyorum."
Hukuk? Avukatlık gibi bir şeydi herhalde. Kurcalayıp açık veremezdim.

Nihayet siparişler geldiğinde son hızımla bardakları değiştirdim. Zaten Liam kahvesini karıştırıyordu. Yüzünü inceledim. Çok kusursuzdu. İyi biri olduğu kesindi. Ben onun tam tersiydim. Kandan bir yudum alıp boğazımdan aşağıya akarken hissettirdiği anın tadını çıkardım.
"Sen de kendinden bahsetsene," dediğimde yüzü asıldı.
"Üvey babam beni pek sevmez. Hislerimiz karşılıklı. Beni kurtardığın gece ölmemi istiyordu. Eve gittiğimde beni küfür edip kovdu. Sokakta uyudum. Annem desen sorunları var. Bir cadı olduğuna inanıyor. Bütün gün karanlıkta gözleri kapalı oturuyor. Güya görünmeyen varlıklarla iletişime geçiyormuş. İnanabiliyor musun?"
İçimden kahkaha atmak geldi. Bir vampirin karşısında oturup bu soruyu soruyordu.
"Bilemiyorum. Psikoloğa gitti mi hiç?"
Dilim kopsaydı. Psikoloji okuyordum ben güya. Liam'ın gözleri parladı.
"Sen bir konuşsan olur mu?" Dedi umutla. Yutkundum.
"Olabilir."

Kahvesi bitince kalktık. Tek kelimeyle yanmıştım. Ne konuşacaktım kadınla şimdi? Liam şimdi gidelim diye ısrar edince kıramamıştım. Dar bir sokağa girip küçük bir evin önünde durduk. Liam kapıyı açtı. İlk ben içeri girdim. Ev çok küçüktü. Zavallı Liam. Nasıl bir evde yaşamak zorundaydı böyle. Bozuntuya vermeden karanlık odaya girdim. Liam annesinin yanına gitti. Kadın uyuyor gibiydi. Üzerindeki siyah kazak elli yıl giyilmiş gibi yıpranıktı. Saçları keçe gibiydi. Liam konuşmaya başladı.
"Anne, misafirimiz var."
Kadın gözlerini açıp bana baktı.
"Nihayet geldin."
Bu da ne demekti? Liam nefesini sıkıntıyla dışarı verdi.
"Anne! Düzgünce konuşursan sevinirim. Bu Ellie. Arkadaşım."
Gülümsedim. Kadın bana hayranlıkla bakıyordu. Sanki ünlüymüşüm gibi. Kadının karşısına oturdum. Elimi tuttu.
"Sana söyleyeceklerim var," dedi heyecanla. Liam tuhaf tuhaf bakıyordu. Kadın vampir olduğumu anlamış olabilir miydi?
"Yalnız konuşalım," dedim Liam'a. Başını sallayıp odadan çıktı.
"Ellie, vampir Ellie. Geçmişini gördüm. Baban yaşıyor. Bir vampir."
Kaşlarımı çattım. Vampir olamazdı.
"Ben eskiden insandım. Vampir olamaz. Beni biri dönüştürdü," dedim inatla. Başını iki yana salladı.
"Baban hep vampirdi. Annen seni doğururken öldü. Baban seni dönüştüren o vampir."
Elimi sertçe avuçlarından çektim.
"Yalan söylüyorsun! Nereden bilebilirsin ki? Gidiyorum ben."
Kapıya yöneldim.
"İngiltere'de şu an. Londra'da bir evde kalıyor. Black Dream Caddesi. Numara 21."
Kapıyı açıp çıktım. Dedikleri çok saçmaydı. Liam bana beklentiyle bakıyordu.
"Sorunu derinlerde. İyi bir psikolog görmeli. Ben daha okuyorum," diye geçiştirdim. Liam başını salladı. Dış kapıyı açmasıyla şişman bir adamla çarpıştı. Leş gibi içki kokuyordu.
"Dikkat etsene be! O kapıyı alıp uygun yerine monte..."
"Kapa çeneni seni domuz! Kız var yanımızda!"
Bu adam canımı iyice sıkmıştı. Beni baştan aşağıya süzdü.
"Bu atıştırmalığı sen mi eve attın? Kullanma sırası bende o zaman."
Liam yumruğunu havaya kaldırdığı anda adamı boynundan tutup karşı evin duvarına kafasını yasladım. Adamın gözleri kocaman olmuştu.
"Bunu nasıl yaptın sen?" Dedi şaşkınlıkla. Gözlerimi kıstım.
"Denemediğim numaraları üzerinde kullanmamı ister misin?"
Adam başını korkuyla iki yana sallarken Liam yanıma gelip kolumu tuttu.
"Bırak gitsin Ellie. Gidelim."
Adamı bırakıp Liam'ın yanına gittim. Yanyana yürürken birden durdu. Bana baktı.
"Sen benim süper kahramanımsın. Başka bir açıklaması olamaz," dediğinde gülümsedim.
"Her zaman hizmetindeyim lordum."
Kahkahalarla güldük. Gülmemiz bitince Liam ciddileşti.
"Artık eve gidemem. Sokakta kalmak zorundayım."
Bizim ev genişti ama vampirlerle doluydu. Yine de sokakta yatmasından iyiydi. Sokakta üvey babasının adamları onu öldürebilirdi.
"Bizde kalabilirsin."
Bana gözleri parlayarak baktı.
"Gerçekten mi?"
Güldüm.
"Evet."
Eve doğru yürürken içimden bir şey olmaması için dua ediyordum. Hem ben onu korurdum. Diğerlerinden daha güçlü ve hızlıydım. Koruyacaktım. Gerekirse kendi canımı ortaya koyup Liam'ı bütün tehlikelerden koruyacaktım.

Karanlık DüşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin