İyi okumalar~
Taehyung
Tanrım, az önce ne olmuştu öyle?
Resmen kendi katilim olacak adam ile öpüşmüştük. Bunu nasıl yaptığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Her şey bir anda olmuştu. Duygularım ve nefsime yenik düşmüş ve Jungkook'u sömürmüştüm.
Onun hakkındaki düşüncelerimden emin değildim. Hâlâ beni korkutuyordu ama bir yandan da beni koruyordu. Onu anlamak gerçekten zordu.
Çekiciydi. Bebeksi ve bir o kadarda erkeksi yüz hatları vardı. Bu iki zıt özellik nasıl aynı kişide toplanmıştı aklım almıyordu. Fakat onu özel kılan da bu değil miydi?
Büyük gözleri ve tavşan dişleri onu çok tatlı gösteriyordu ama o tavşan dişli, tatlı adamın elleri silah tuttuğunda tüm o tatlılığı kayboluyor, yerine daha erkeksi ve seksi bir adam geliyordu. Sanırım tam olarak hoşlandığım şey buydu.
Motel odamızın kapısının açılmasıyla hızla Jungkook ve onun tatlı, bebeksi, seksi yüzünü düşünmeyi bırakmıştım.
Jungkook öpüştüğümüz o dakikadan sonra sigaraya ihtiyacı olduğunu ama sigarasının bittiğini söyleyerek markete gitmişti.
Yaklaşık on- on beş dakika süren ayrılıktan sonra yeniden bir aradaydık. Açıkçası ne söylemem veya bizim hakkımızda ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.
Tek bildiğim şey ikimizde birbirimizden etkileniyorduk.
"İçmek ister misin?"
Jungkook ağzında sönmek üzere olan sigarasıyla önümde durmuş, sigara paketini gözüme sokarak benden bir cevap bekliyordu.
"Hayır, içmiyorum."
Kafasıyla anladığını belirtmiş ve kendine yeni bir sigara yakmıştı.
"Nereden başlamak istersin?"
Sorduğu soruyla dudaklarındaki gözlerimi gözlerine çıkardım.
"Anlamadım?"
"Bana o adamın neden peşinde olduğunu anlat."
Keskin çıkan ses tonuyla bu dediğini geri çeviremeyeceğimi açıkça belli etmişti.
"Ben..."
Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Ona her şeyi baştan mı anlatmalıydım? Ona güvenmeli miydim?
"Ona ait bir şeyi ondan çaldım."
Ağzımdan hızla ve bir anda çıkan sözlerle Jungkook anlamazca yüzüme bakıyordu.
"Nasıl yani? Daha açık konuş Taehyung."
"Birini öldürdüm. Tamamen kazaydı, bilerek yapmadım. Ben karıncayı bile incitemem."
Sona doğru kısılan sesim ve dolmaya başlayan gözlerimle bakışlarımı ondan kaçırıp yere sabitledim. Aklıma dolan anılarla bir kaç ay öncesini yeniden yaşıyordum sanki. O olay aklımdan her ayrıntısıyla yeniden canlanıyordu.
Ayaklanıp yanıma doğru geldiğini parkelerden çıkan sesle anlamıştım ama başımı yerden bir saniye kaldırmamıştım.
Önümde dizlerinin üzerine çöküp alttan bana bakmaya başlamıştı. Parmakları yanaklarıma çıkıp okşarken biraz olsun iyi hissetmiştim.
Fakat göz yaşlarım hâlâ oradaydı. Bir tanesi gözlerimden firar edince Jungkook baş parmağıyla onu yakalamış ve yanaklarımdan süzülmesine izin vermemişti.
"Sakin ol güzelim. Ağlama ve bana her şeyi anlat. En ince ayrıntısına kadar bilmek istiyorum."
Başımı eğmekten burnuma akın eden sümüklerimi geri içeri yollamış ve başımı kaldırmıştım. Şimdi göz gözeydik ve onun gözlerindeki saf şefkat içimde kıpırtılar oluşturuyordu.
Bu anı bölmemek için biraz beklemiş ve kendimi hazır hissedince konuşmaya başlamıştım.
"Hiçbir zaman iyi bir sürücü olmadım. Fakat araba sürmeyi seviyordum işte. Evim ve iş yerim arası mesafe uzak olduğu için araba sürmek daha eğlenceli geliyordu."
Derin bir nefes alıp gözlerimi karşımdaki gözlerden çekmiş ve önümdeki duvara sabitlemiştim bakışlarımı.
"Yine o günlerden birindeydim. Hiç unutmam. Pazartesi saat sekizi biraz geçiyordu. Kafeye varmak üzereydim. Yolda ilerlerken önüme o çıktı Jungkook. Yemin ederim benim bir suçum yok."
Aklıma gelen görüntülerle ağlamaya başlamıştım.
"Kim çıktı? Karşına kim çıktı Taehyung? Söyle bana bebeğim."
Hâlâ ağlamaya devam ederken gücümün yettiği yere kadar konuşmaya çalıştım.
"O küçük çocuk. Bir anda arabanın önüne atladı. Görmen lazımdı. Her taraf kandı ve ben hiçbir şey yapamadım."
Ağlamam şiddetli bir hâl alırken Jungkook'un kolları etrafımı sarmıştı. Benimde kollarım onun boynunu bulurken başımı boynuna gömmüş ve hıçkırıklarıma orada devam etmiştim.
Jungkook'un bir eli sırtımı okşarken diğer eli saçlarımdaydı.
"Tamam, sorun yok. Hadi sakinleş."
Kulaklarıma hafif ses tonuyla fısıldaması ve saçlarımdaki elleri bende sakinleştirici etkisi yaratırken ağlamam biraz olsun dinmişti.
Kafamı Jungkook'un boynundan kaldırıp anlatmaya kaldığım yerden devam ettiğim.
"Çocuk hastaneye kaldırılmadan çoktan ölmüştü. Kamera kayıtları ve daha birçok şeye göre suçsuzdum ve tutuklanmadım. Fakat çocuğun babası peşimi bırakmadı. İlk önce tuhaf tehdit notlarıyla başlamıştı. Sonra adamlarını iş yerime ve evime göndermeye başlamıştı. Nasıl bulduğunu bile bilmiyordum. İşten eve döndükten sonra birçok kez evimi darmadağın halde bulmuştum. Evdeyken ya da kafedeyken de kafeye gelip her yerin altını üstüne getiriyorlardı. Bundan bir ay önce şiddet uygulamaya başladılar ve polise gitmemem için tehdit ettiler. İki hafta önce elime son bir not geldi. Beni öldürteceği ile alakalıydı."
Jungkook beni şaşkınlık ve biraz da karmaşık ifadelerle dinlerken yeni durulmuş göz pınarlarım buna dayanamamış ve yeniden sulanmıştı.
"Benim bir suçum yoktu Jungkook. Bana inanıyorsun değil mi?"
Başıyla onaylamış ve yeniden beni geniş kolları arasına hapsetmişti.
"O adam, en yakın zamanda cehennem ile tanışacak."
♦ ♦ ♦
Sellaam
Nasılsınız?
Bu bölümde Tae'nin ağzındandı. Onunla ilgili gerçekleri de açığa çıkardık. Peki Tae doğru mu söylüyor?
Lütfen yorum ve oylarınızı eksik etmeyin. Kitap hakkında görüşlerinizi de yazabilirsiniz.
Hepinizi seviyorum. ♥️
Diğer bölümde görüşürüz 👋
🍒🍒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Assassin | Taekook
Fanfic❝ Jeon Jungkook, daha önce hiçbir kurbanına böyle şeyler hissetmemişti. ❞ ~~ Vkook fanfic ♣ Yazım Tarihi: 21.04.2018 Bitiş Tarihi: 11.05.2019 *Bölümler düzenlenmiştir Serial Killer içinde #1 Assassin içinde #1 © Tüm hakları saklıdır