07.34 p.m.
saturday.
✽✽✽✽✽
koşuyordu. hiç kimseyi ve hiçbir şeyi umursamadan sevdiği gencin yanına koşuyordu. nefesi kesildi, insanlara çarptı, çarptığı insanlar ona küfretti. aldırmadı. kahkaha attı. ağlamaya başladı. sevdiği kişi onu seviyordu. en yakın arkadaşı, minnie'si onu seviyordu. ona aşıktı, kendisinin olduğu gibi.daha hızlı koşmaya başladı. zamanı yoktu. boşa geçirecek vakti yoktu. o kadar uzun süre beklemişti ki bu anı, şimdi bacaklarındaki ağrı hiçmiş gibi geliyordu. jimin'den gelen mesaj ile kendini sokağa atmıştı. o kadar heyecanlı ve korkmuştu ki bir an bayılacak gibi hissetti. fakat bu bile onu durdurmaya yetmedi.
evinin küçüğünün yurduna bu kadar uzak olması canını sıktı. koştu, koştu ve koştu. neredeyse bir saat boyunca bıkmadan usanmadan, durmadan koştu. sonunda yurdun önüne gelince nefes nefese bağırdı.
"jimin!"
etraftaki kişiler şaşkınlıkla kendisine baksada umursamadı. bir kez daha seslendi sevdiğine. yurdun kapısına baktı bir süre heyecanla. çıkmasını bekledi. eskiden böyle olmuyor muydu?
yurdun önünde ona seslendiği an heyecanla dışarı çıkmıyor muydu? şimdi neden gelmiyordu? neden göstermiyordu kendini?genç adam derince soluklandı ve omuzlarını düşürdü. çenesi titredi. 'geç kaldın namjoon' diye düşündü. 'her zaman olduğu gibi jimin'e sevgini göstermekte de geç kaldın.'
"joonie?"
duyduğu aşık olduğu ses ile hızla arkasını döndü. karşısındaydı işte. miniği, jimin'i karşısındaydı. dolu gözlerle kahkaha atmaya başladı. jimin olan biteni kavrayamadan hızla küçüğüne ilerledi ve onu kolları arasına aldı. burnunu boynuna gömdü. derince soludu sevdiği kokuyu. jimin yutkundu ve kollarını büyüğünün beline sardı sıkıca. kafasını gömdü sevdiği göğüse.
"özür dilerim minnie. seni bu kadar beklettiğim için, fark edemediğim için, canını yaktığım için. özür dilerim küçüğüm seni sevdiğimi kabullenemediğim için. sana olan aşkımı geç fark ettiğim için. sana aşığım park jimin. sana deliler gibi aşığım. sen yanımda yokken nefes alamıyorum. delirecek gibi oluyorum."
tişörtünde hissetiği ıslaklıkla küçüğünün ağladığını anladı. daha sonra iç çekişler duydu. sakinleşmesi için boynuna küçük öpücükler bırakmaya başladı.
"j-joonie ben seni çok seviyorum. bana, bana o kadar kötü davrandın ki son zamanlarda ölecek gibi oldum. benden nefret et-ettiğini sandım. o kadar çok kırıldım ki sana, toparlayamadım. iğrenç bir şey yaptığımı hissettim. sen beni kardeşin gibi görürken benim sa-sana bir şeyler hissediyor olmam kötü bir şey zannettim. anladın zan-zannettim. o yüzden benden uzaklaştın zannettim. hyung, ölüyordum. nefes alamıyordum."
namjoon geri çekildi ve ellerini küçüğünün yanaklarına yaslayıp gözyaşlarını sildi, gözgöze kalmalarını sağladı. daha fazla dayanamadı. kimseyi umursamadan hızla kendi dudaklarını miniğinin dudaklarına bastırdı. bir süre kendine gelemedi. çarpılmış gibi hissetti. hiç böyle hissetmemişti birini öperken. hiç bu denli heyecanlanmamıştı dudaklarını başka biriyle buluşturduğunda. sevdi karşısındakinin dudaklarını. kana kana öptü çölde vaha bulmuş gibi sevdiğini.
kısa süre sonra ayrıldı sevdiği dudaklardan. gözlerini açtı ve gözleri kapalı bir şekilde duran küçüğüne baktı. bir kez daha eğildi ve birleştirdi dudaklarını. jimin karşılık verdiğinde gülümsedi ve aralarında olmayan mesafeyi azaltmak ister gibi daha da çekti kendine minik bedeni. jimin ellerini büyüğünün belinden bedenine sürterek omuzlarına çıkardı.
biri jimin'e bir hafta önce bunları yaşayacağını söylesene onunla alay ettiğini düşünüp minik yumruğunu suratına geçirirdi. imkansız gibi geliyordu bu an ona. namjoon'un onu sevmesi imkansız bir şeymiş gibi hissediyordu hâlâ.
ağzına tuzlu bir tat geldiğinde yavaşça gözlerini araladı. karşısında gözleri kapalı bir şekilde ağlayan büyüğünü görünce az önce zorla durdurduğu yaşlar doldu gözlerine. 'beni seviyor' diye düşündü. 'beni gerçekten seviyor.'
namjoon hiç istemese de ayrıldı sevdiğinin dudaklarından. yeniden tekrar ve tekrar öpmek için büyük bir arzu duyuyordu. kendine engel olmak için derince soludu. gözleri titrekçe açıldı ve kendisine şevkatle bakan gözlerle karşılaştı. gülümsedi namjoon. bir kez daha aşık oldu karşısındaki yüze jimin.
"seni bırakmayacağım." diye fısıldadı namjoon.
"beni bırakmayacaksın." diye fısıldadı jimin.
imkansız zannetiğimiz şey aslında çok kolay elde edebileceğimiz bir şeydi. bazı şeyleri gözümüzde o kadar çok büyütürdük ki, imkansız olduğunu kendimize inandırırdık. fakat kolay veya imkansız olacağını kendimiz belirlerdik. sadece biraz cesaret lazımdı. cesur olmak ve sevdiğini haykırmak.
jimin bunu başaramamıştı. bu yüzden çok kırılmıştı. paramparça olmuştu.
namjoon bunu başarmıştı. cesur olmuştu. korkmamıştı. çekinmemişti. ve sevdiğini kazanmıştı. bir daha bırakmamak üzere.
SON
✽✽✽✽✽
buraya kadar hikayemi okuduğunuz için, yorum yapıp beğendiğiniz için çok teşekkür ederim. ilk ficimde bana destek olduğunuz için size minnettarım. yanlışım olduysa affınıza sığınırım. belki aranızda beğenmeyenler olmuştur. açıkçası benimde pek içime sinmedi fakat taslakta kalmasını istemedim.
bir daha ne zaman fic yayınlarım bilemiyorum ama umarım bu fici çokça seversiniz. beni ve ficimi bu zamana kadar desteklediğiniz için çok çok teşekkür ederim. umarım oldukça keyif almışsınızdır okurken. sizi seviyorum, başka bir hikayede görüşmek üzere :*
minjoon'u çokça sevin ve sevgi ile kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tu m'a brisé ᵐⁱⁿʲᵒᵒⁿ
Fanfic"sana kızıyorum, sana kırılıyorum ve yine senin omzunda ağlamak istiyorum."