Roma İmparatorluğu... Evet, belki herkes için devası hatta büyüleyici gelebilir ama Onlar için değil... Alexandra ve biricik nişanlısı Julius. Onlar birçok Roma insanının dilinde olan bir çift. Takii katliam gecesine kadar.O gün , günün başlangıcı. Alexandra'nın içine doğmuş olmalıydı;
- Julius benim biricik aşkım, annem ve babamın , kız kardeşimi ve beni alıp buradan gitmesini destekliyorum fakat sen, sen ne olacaksın. Ne olur sende gel. Bu hayatta annenle kaldığından beri onu sürekli koruyorsun , bunu sen kadar bende yapıyorum biliyorsun. Bugün de yapacağız. Lütfen bizimle kaçın bu lanet olası yerden. sözlerini söyleyerek. Julius ise;
- Hayat kaynağım haklısın fakat yanımda altınım ve takas edebileceğim hiçbir şeyim yok , sizin bunu kabul etmeniz...
-Sus sakın devam etme ben bunları duymamalıydım sen de söyleme... O anda bir patlama sesi ... Çığlıklar ve herşeyin yerle bir olması. Evet hepsi birkaç dakika içinde olmuştu belki aralarında ailesi...Bunu düşünmek onu daha kötü yapıyordu.Julius o neredeydi heryer toz duman olmuştu ve sarsılıp yere düşmüştü . O neredeydi? Ya ailesi. Bütün bunlar onun gözünü açıp 'ALEXANDRA' çığlıklarını duymasıyla son buldu. Karşısında Biricik Nişanlısı,ailesi ve nişanlısının annesi Ceres tezye onun öldüğünü sanmış yanında ağlarken uyanmıştı. Olmayan gücünü toplayıp doğrulmaya çalıştı ama Julius ve ailesinin boynuna sarılmaları bir oldu...
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Kalıcak bir yerleri yoktu. Bütün aile bireyleri oradaydı Julius un annesi ve kendi ailesi , biricik nişanlısı hepsi bir aradaydı fakat yaşayacak bir ye... Ve bir gürültü daha...
Hiçbirine birşey olmamıştı fakat uzakta bir duman vardı ve yer sarsılıyordu. Lanet İmparatorluğun ( Alexandra böyle diyordu ) atlıları dumanın olduğu yere gidiyor olmalıydı sesler ve çığlaklar bunu gösteriyordu . Bir anda kız kardeşi ağlamaya başladı . Alexandra bunu bekliyordu çünkü O daha 8 yaşında küçücük ve körpecik bir kızdı. Kardeşinin yanına gitti ve :
-Korkacak birşey yok bir tanem. Sen korkmazsan onlar sana hiçbir şey yapam... Kardeşi çığlık atmaya başladı . Çünkü arkalarında koca bir ordu üstlerine geliyordu . Kardeşini kucağına aldı ve hızla koştu . Yanında Julius , annesi, babası ve Ceres Teyze vardı. Julius yavaşladı ve ormana sapmaları gerektiğini söyledi. Annesi , babası ve Ceres Teyze yavaşlamış , yorulmuşlardı fakat atlıların sesi artarak geliyordu . O anda Alexandra ağaçlara baktı ve :
-Kurtulmak için ağaçlara tırmanmalıyız , dedi.
Diğerlerinin başka çareleri yoktu ve kabul ettiler . İki nişanlı , Alexandra'nın annesi ve Ceres Teyzeyi bir ağaca çıkardı . Alexandra'nın babası çoktan bir ağaca küçük kızı Copia ile çıkmıştı . Sıra iki nişanlıdaydı ayrı ağaçlara çıkdılar ve kaderlerini beklediler.
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Atlılar , hızlıca uzaklaşıyorlardı fakat içlerinden birinin acı sesi geldi . İki anne dua ederken biraz daha hızlandılar , biraz daha fazla göz yaşı akıtdılar. Baba ise küçük kızıyla birlikte sakinleşmeye çalışırken biraz daha korktu. Alexandra gözlerini Julius'a ve diğerlerine çevirmiş göz yaşlarına hakim olamıyordu. Julius da aynı durumdaydı. Bir anda Alexandra göz yaşlarını yavaşca sildi ve etrafa bakınmaya başladı . Belki kaçmak için , belki özgürlük için bir umut varmı ? sorusunun yanıtlamak amacıyla bakınıyordu. Ve evet bir kıpırtı vardı . Belki iyi belki kötü ama başka birileri daha hayatdaydı.
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Birileri daha vardı. Evet oralarda bir yerde belki bir özgürlük vardı.Alexandra julius'a haber vermek için harekete geçti fakat bir terslik vardı.Onlarda fark etmişti bu durumu . Fakat huzursuzlardı ve onlara zarar vericeklerini düşünüyor olmalılardı. Alexandra hafif bir ıslık çalıp herkesin dikkatini topladı.Diğerleride bakıyordu. Ağız hareketiyle işaret etti.'SİZE ZARAR VERMİYECEĞİZ'...
Pek inandıkları söylenemezdi ama birbakıma yaklaşmışlardı. Şimdi ise etrafa bakmaları için 'GÖZLERİNİ VE ETRAFI ' gösteriyordu. Şimdi herkes istediğini yapıyordu. Bir sonuca da vardılar. Görünürde kimse yoktu. Çevik bir hareketle iki nişanlı da yere indi. Aslında herkes o anda fark etmişdi. Ne kadar zarif ve bir o kadar da asi bir kızdı. Orta incelikte bir beli,omuzlarında açık kahverengi aralarda sarı ve siyahların olduğu (hepsi aynı uzunlukta olmasa da bütün görünen ) saçları vardı. Halk ona ' KLEOPATRA ' bile diyordu. 1.70 boylarında olması, toplu , güzel uzun bacakları ve bel kıvrımı onu adeta mükemmel kılıyordu. Julius ise kaslı
vücudu, kulak hizasına gelen koyu kahverengi saçları 1.90 boyu, dövüşcü ve asi ruhu onu paha biçilmez yapıyordu. Fakat onlar birbirlerinden başkasını görmüyordu. Göremezdi...