çiçeğim, gözlerin kızarmış senin. yakıp unuttuğun o sigaranın külünü dök. çalıp duran o şarkıyı da kapat artık. düzelecek demiyorum, düzelmeyecek. ama sen kötü olma bu kadar. koşarak sana doğru geldim ben. kapını çaldım, açmadın demiyorum, sen, bana, kapını açtın. ama buyur etmedin içeri. zorla değil zorla olmaz güzellik. ama kapıyı yüzüme kapatmasaydın diyorum. benim inşa ettiğim duvarlar var sende. pencereni ben açtım senin. sen bana bakmadın o pencereden. oysa güzel çiçekler koymaya gelmiştim pencerene. perdelerini kapatmışsın gittiğimde. perdelerin sararmış senin. beyaz perdeler takmaya gelmiştim gönlünün en yüksek tepesine. ellerimle dokunamazdım gönlüne.bu yüzden gönlümle dokunmaya gelmiştim gönlüne. senin yükün ağırdır diyerek kendi yükümü bırakıp gelmiştim. sırtlamaya gelmiştim yükünü. geri çevirdin, büktün belimi. uzun zamandır bahçende ki çiçekler sulanmamış. belki solmuş çiçeği canlandıramazdım ama, yeni çiçekler ekmeye gelmiştim. uçurumundan atlayamazdım belki ama, elinden tutup sen atlama diye sana gelmiştim. belki güzel şiirler yazamam ama, güzel şiirler okurum diye gelmiştim. sana türkü olmaya gelmiştim. bilirsin türküler dokunabilir insanın gönlüne. ben senin gönlünde ki o tepeye tırmanırım diye gelmiştim. tırmanıp düşersem sana kızmazdım ama, daha tırmanmadan sen tarafından itildiğim için kırıldım biraz. tenime değen ellerin olunca insan biraz mutlu oluyor da, itmek için olduğu aklına gelince kırılabiliyor insan. çiçeğim insan bu, boşluğa düşünce sevdiği tarafından çıkmayı aklına getirmiyor. boşluğun bile güzel. ama bazı şeyler geçmez çiçeğim, bazı kırgınlıklar dinmez. bazı çiçekler hep soluktur, ve bazı kapılar hep kapalıdır.-⚘