'5

186 23 7
                                    

Telefonumu cebime atıp evden çıktım. Cebimde titrediğini hissedince elimi cebime atıp aldım.

Arayan: Ruhum.

Vücudumun tepeden tırnağa titrediğini hissettim. Deliliğim boyut atlıyordu. Zorlukla telefonu açtım.

"Sevgilim." dedi titrek sesiyle. Liam olduğuna inanmak çok zordu. Ama bu ses onun sesiydi işte.

"Bak. Tahminimce çocuklara gidiyorsun. Louis ve Niall'ı da çok özledim. Zamanı gelince onların da karşısına çıkacağım. Ama şimdi söylememelisin. Anlıyor musun, bebeğim?"

"İnanmakta zorluk çekiyorum ama," dedim ağlamaklı bir sesle. "delirdiğimi bilmeliler."

"Anla artık, sen delirmedin. Ben gerçeğim, sana yemin ederim."

"Olamazsın." dedim tek solukta. Ardından telefonu kapatıp cebime soktum.

Aslında mantıklıydı. Onu çok özlemiştim bu sebeple beynim hayali bir Liam yaratmıştı. Başka bir şey olamazdı.

Evimin önüne park edilmiş motoruma atlayıp ezberlediğim rotaya sürdüm. Ben garip bir çocuktum. Küçükken mezarlıklar ürkütücüden çok huzur verici gelirdi. Annemlerle devamlı gelir, anneannemin mezarının başında oturur, okul maceralarımı anlatırdım. Hoşuma giderdi bu. Şimdiyse mezarlığa girdiğim an acıdan başka bir şey hissedemiyordum.

Gözüm kapalı gidebileceğim mezarın önüne geldim.

Liam Payne.

Doğum 29.08.1993

Ölüm 18.06.2011

Nefret ediyordum. O günden sonra her şeyden, herkesten, nefes almaktan dahi nefret ediyordum.

O günü her detayıyla hatırlıyordum.

08.00

Uyanmıştım. Grubun bir parçası olmasam da aptal bir heyecanım vardı.

09.00

Liam'ın evine gitmiştim. Annesine çaktırmadan dudaklarından öpmüştüm. Sonra birlikte kahvaltı yapmıştık.

12.00

Çocuklarla buluşmuştuk. Louis'nin "Iyy, ben siz oynaştığınızı görmek zorunda mıyım?" yakınmaları eşliğinde takılmıştık.

16.00

Konserin olacağı yere gelmiştik. Liam salak salak zıplıyor, heyecandan ne yapacağını bilemiyordu. "Ya düşüp bayılırsam." demişti. "Ya rezil olursam." Ben ise "Gelirim kurtarırım seni, rezil olamaz beni sevgilim." demiştim. "Sahne korkusu olan Zayn'den harika sözler." demişti o da.

18.00

Onların provasını izliyordum. Muhteşemlerdi. Sevgilim muhteşemdi. En iyi arkadaşlarım muhteşemdi. Ben de muhteşem bir ilk hayrandım.

19.00

Konsere bir saat vardı. Liam heyecandan titriyordu bu sefer. Dakika başı öpüp sakinleştirmeye çalışıyordum.

20.00

Ve konser başlamıstı. Liam yazdığı o muhteşem şarkıları söylüyor. Hayranlar çıldırıyordu. Sahne arkasından seyircilere bakmıştım da şimdiden emindim bu grup efsane olacaktı.

22.00

Konser bitmişti. Liam koşup bana sarılmıştı. "Nasıldık?" diye sormuştu heyecanla. "Muhteşemdiniz." demiştim gülerek. "Ya ben?" demişti çocuksu bir tonda. "Sen mi? Soruyor musun? Galiba gecemiz uzun olacak.'“ diye dalga geçmiştim. "Salak." diyerek omzuma vurmuştu. Birlikte gülüşmüştük. Louis yanımızdan "Iyy, yine oynaşıyorlar." diyerek geçmişti. O da Louis'ye pislik olsun diye beni uzun uzun öpmüştü.

23.00

Toplanmışlardı. Çıkıp gidecektik. Liam "Gel." diyerek elimden tutmuş boş sahneye götürmüştü. "Bir gün." demişti. "Seninde şarkı söylemeni istiyorum. İnsanlar güzel sesini duysun istiyorum. Ve ben seyirci olmak istiyorum."

"Saçmalama." demiştim. "Ben yapamam."

"Yapamam, diye bir şey yok." demişti.

"Ayrıca zaten bana sözün var."

00.00

Hiç birimiz alkollü değildik. En azından henüz. Liam ön koltuğa oturmuş şarkı söylüyordu ama dikkat dağıtıcı değildi. Arabayı Niall sürüyordu. Birlikte kutlama yapacaktık. Onun için benim evime gidiyorduk. Birden korna sesleri, yoğun ışık etrafı doldurdu.

Sonradan öğrenmiştim sarhoş sürücünün birisi bize çarpmıştı. Arabanın sağ tarafı felçti.

Affedin, buralar çok net değil kafamda.

Arabadan nasıl çıktım bilmiyorum ama bir şekilde çıkmıştım. Louis ve Niall ne durumdaydı bilmiyordum. Tek düşünebildiğim benim ruhumdu. Topallaya topallaya onun kapısını açmış, dışarı çıkarmıştım.

Her yer kandı. Çok fazla kan vardı. Bir yerlerime cam kırıkları saplanmıştı muhtemelen bir kolum kırılmıştı. Ama umrumda değildi. Onu kanlar içinde görmek daha acı vericiydi.

"Liam?" demiştim onu yola yatırıp. "Liam, bir şeyler söyle. İyisin değil mi?" Değildi. "Liam! Ses ver sevgilim."

Yüzü kanlar içindeydi. Gözyaşlarımdan ötürü her şey bulanıklaşmaya başlamıştı.

Yüzünü temizlemek istemiştim ama ellerim kandı.

Kulağımı göğsüne dayayıp hala atmakta olan kalbini sonra kesik nefeslerini dinlemiştim.

"Gitmiyorsun. Bak nefes alıyorsun işte. Gitmeyeceksin. Gidemezsin zaten izin vermem."

"Gitme."

Sonrasında bilincim kapanmıştı. Sokağın ortasında yaralı iki gencin, aşık iki genç olduğunu kimse bilmeyecekti.

gittin gideli. || ziam.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin