0 # Fareli Köy

336 41 20
                                    


"Sayın başkanım, haberler iyi. Başımıza bela olan çeteyi yakaladık."

Elinde dosyalar ve kulağına dayalı bir telefonla içeri giren orta yaşlı kadın, büyük koltuğunda önündeki tabletten haberleri takip eden adamın masasının önüne gelmişti.

Koltuğu o kadar görkemliydi ki biraz gereksizlik havası veriyordu etrafa, gereksiz görkem.

Başkanlık binasının her yanı bu gereksiz görkeme sahipti.

Beyaza yakın sarı saçları özenle düşük bir topuz yapılmış olan kadın masanın önüne gelip birkaç kağıt demetini adamın önüne bırakmıştı.

"Emin misiniz?"

Başkan tereddütle sormuştu, kadın ise ufak bir gülümsemeyle eklemişti. "Elbette. Onlar bir grup saygısız genç sadece."

Başkan başıyla onaylayıp önündeki kağıtları incelemiş ve derin bir nefes almıştı.
Arkasına rahatlıkla yaslandığında koltuğundan bie gıcırtı sesi yükseldi.

"Hiçbirinin hapisten çıkamayacağına emin ol, dediğimi anladın değil mi?"

Kadın küçük bir baş hareketiyle onaylamıştı başkanı.
Keyifler yerine geldiği sırada dışarıda bir tür gürültü kopmuştu, öncesinde başkan sadece tek kaşını kaldırıp ne olduğunu anlamaya çalışmış fakat kalabalıklaşan ses iyice sinir bozucu olmaya başladığında yerinden kalkmış ve pahalı takım elbisesini düzeltip ne olduğunu anlamayan kadınla beraber odadan çıkmışlardı.

Binanın giriş lobisindeki devasa ekranın önünde toplanmıştı bütün çalışan ve gelip gidenler.

Kadın yavaş bir hareketle önüne geçmişti adamın.
"Mühim bir şey değildir, ben ilgilenirim."

Başkan ise kadının onu tutan elini indirmiş ve tüm iri yarı cüssesiyle aşağı yarım daire yaparak inen cam merdivenlerden inmişti.

Kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışırken onun başkan olduğunu gören kişiler yol veriyordu.

Ekran görüş açısına girdiğinde ekranda sadece SOF yazısı ve arkada da sembolleri vardı.

Bir anda ekran gidip gelmiş ve kamera çekimine dönmüştü. Karanlık bir odada, bir sandalye üstünde oturmuş kameraya doğru bakan bir adam vardı.

Tabi ki yüzünde maskesi vardı, çetenin tüm üyelerinin maskesi farklıydı. Bu, maskesinin üst köşesinde bir kuş tüyü, ve maskesinin dokusu bakımıyla da siyah kuş tüyü gibi görünendi.

Önce hafif bir sırıtış sunmuş ve ellerini iki yana açmıştı, simsiyah giyindiği için sanki karanlığın içinde kayboluyordu.

"İşte, yakaladığınızı sanıyordunuz. Buradayız, bir yere gitmedik."

Maskeli genç hafifçe ve yapmacık olarak gülmüştü laf arasında.

"Oysa oyun oynamayı iyi bilen sizsiniz, nasıl oldu da kaybettiniz?"

Başkan derin bir nefesle konuşmuştu yanındaki kadının duyacağı şekilde. "Kaç yerde yayın yapıyorlar?"

"Efendim, birazdan kesilecektir, hem kimse onları ciddiye-" kadının sözünü sert bir tonla kesmişti.

"Sana, bir soru sordum."

Kadın elindeki telefonu kulağına götürmüş ve sorusuna aldığı cevaba karşı, başkanın yüzüne bakıp kalmıştı bir süre.

"Bütün şehir, efendim."

Dişlerini sıkarak önüne dönmüş ve konuşan gence bakmıştı.

"Siz, insanları çok güzel uyutuyorsunuz ama görüyorsun ya işte, ninniden sıkılanlar da var."

Başkan sinirle yanındaki kadının telefonunu kavramış ve kulağına dayamıştı. "İndir şunları yayından, derhal."

"D-deniyoruz efendim, deniyoruz!"

Hattan gelen ses ile telefonu yere atmış ve parçalamıştı, kadına doğru dönüp parmağını kaldırmıştı.

"Bir hata, sadece bir hata daha. Kovulursun. Üstelik, inan bana sokaklarda çürümen için bir sözüm yeter."

Başkan hışımla merdivenlere yönelip odasına doğru gitmeye koyulurken, yayın hala devam ediyordu.

"Hükümet...size yeterince ninni söylemedi mi? Artık ne olduğunu sorgulamanın vakti gelmedi mi? Rally'de ne olduğunu, gerçekte ne olduğunu öğrenme vakti gelmedi mi?"

Derin bir iç çekişle kafasını döndürmüştü ekrandaki genç adam, kameranın göstermediği bir yere bakıyordu.

"Herkes bizi yayından almaya çalışıyor gördüğüm kadarıyla ama ben çıkmak istersem yayın kapanır, küçük işlevsiz kodlarınızı kendinize saklayın."

Sandalyedeki rahat pozisyonunu bozup, öne doğru eğilmiş ve kameraya yaklaşmıştı biraz.

"Krallık ile liderlik kavramını ayıramayan bir kavalcının peşinden giden fareler gibisiniz, üstelik burda suç kavalcıda bile değil."

Ekrana parmağını uzatıp, kameranın lensine vurmuştu kapı tıktıklar gibi.

"Uyanın."

Daha sonra da tekrar sandalyesinde geri yaslanmış, iki parmağını havaya kaldırıp selam işareti yapmıştı.

"Özgürlükte görüşürüz."

Ekran kapanmış ve televizyon akışına kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı.

Well well well...
Girişi nasıl buldunuz bakalım?
Biraz da aksiyon ve entrika olsun dedik, çete olsun dedik.

Soldiers of FreedomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin