Bu kadar fazla aktif karakterli bir hikaye yazmak gerçekten zormuş eh.
Karakterler hakkında ne düşündüğünüzü söylerseniz sevinirim.
İyi okumalar.Bir soygun düzenleyecekseniz üç ana maddenin kesinlikle eksiksiz dikkate alınması gerekir.
Bunlardan birincisi, güvenilir adamlar. Her anlamda güvenilir ve sorumluluk sahibi.
İkincisi, kusursuz bir plan.
Üçüncüsü, birinciyi asla hafife alma.
Bulunduğum şehirde gün oldukça iç karartıcı geçiyordu. Elimdeki dosyayı incelerken bir yandan da gökdelenin tepesinden gri ve ruhsuz şehri izliyordum.
Yağmur, sanki yeryüzündeki insanların pisliğinin farkındaymışcasına birden şiddetle yağmaya başlamış ve uzun süre kesilmemişti.
İçeri giren orta yaşlı kadına gülümsedim, elinde yine bir yığın dosya ile masama kadar gelmiş ve onları bana bırakıp üzgün bir ifade ile odadan çıkmıştı.Bu kadar iş bana şirket çok yoğun olduğu için mi yükleniyordu? Elbette hayır.
Peki ben bu tarz dosya ve evrak işlerinin adamı mıydım? O da hayır.Tek sebebi patronun tam bir şerefsiz olmasıydı.
Bana ekstra iş yüklüyordu çünkü kendi işlerini bana postalayıp şirkette günlerce kayboluyordu.Sıkıntıyla bir nefes verdim ve dosyaları önüme çektim. Gelir gider tablosunu ve benim işim olmayan diğer her şeyi incelerken sinirlenmemek elde değildi.
Yeni mezun olmuş bir mimardım ve burada kendi işim dışında her haltla ilgileniyordum. Muhasabe ile uğraşmazdım, benim işim çizim yapmaktı!
Şirketin başındaki şerefsiz babanız olunca, küfür etmesi daha zor oluyordu tabi.
Masamdaki sabit telefonu kaldırdım ve sekreterini tuşladım."Babam yerinde mi?"
"Aslında tam şu an şirketten çıkıyor bay clay."
Telefonu hızla kapatıp yerimden fırlamış ve dar şirket koridorunu açıp asansörün önüne ulaşmıştım. Düğmeye basıp beklemeye başladığımda asansörün kat sayacı bir bir eksilmiş, benim olduğum katta durmuş ve kapı açılmıştı.
Babamın memnuniyetsiz ifadesi, beni görmesiyle beraber biraz neşelenmiş ve şaşırmış bir ifadeyle bakmıştı bana asansörün içinden.
"Clay." Dedi, neden bunu yaptığımı merak edercesine.
"Nereye gidiyorsun? Yine şu gizemli toplantılardan biri mi?" Kapanmak üzere olan asansör kapısının arasına ayağımı koymuştum o sırada.
Anlamıyordum, sürekli koca şirket sanki kendi kendini yönetecekmişcesine bırakıp gidiyordu, bazen nedenini bile söylemezdi. Bazense toplantım var der ayrıntı vermeden kaçardı.
Gülüşü solmuş ve ensesini kaşımıştı.
"Evet, aslına bakarsan önemli biriyle görüşeceğim." Dedi ve gözleriyle asansörü tuttuğum yeri işaret etmişti. "Yani beni oyalamasan iyi olur oğlum."
"Anlamıyorum, sürekli şirketi bırakıp gidiyorsun. Farkında değil misin?" Kaşlarımı çatıp ona baktığımda yüzünde anlam veremediğim bir ifade ile beni hafifçe omuzumdan geri iterek güldü ve asansörün düğmesine bastı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soldiers of Freedom
ActionBu, hükümet tarafından aranan ve hükümeti avlayan bir grup baş kaldıran insanın hikayesi. [SOF] "Krallık ile liderlik kavramını ayıramayan bir kavalcının peşinden giden fareler gibisiniz, üstelik burda suç kavalcıda bile değil." -Voltrie