"Şerefe!"

543 58 101
                                    

DOYOUNG

"Bu kaçık benimle dalga geçiyor olmalı!" sinirle inlerken döner sandalyeme oturup geriye doğru yaslandım. Çok sinirlenmiştim ve bu yüzden oturup ağlamama ramak kalmıştı.

"Yine mi fikrini kabul etmedi?" Ten arkamdaki masasından kalkıp yanıma doğru adımladı ve o nefret ettiğim kaçığın reddettiği mükemmel güzellikteki proje kağıdımı eline alıp incelemeye başladı.

"Buna inanabiliyor musun Ten?" dedim sinirden sesim titrerken.

"Üç haftadır üzerinde çalıştığım, bütün ayrıntılarını didik didik kontrol ettiğim, gözümden sakındığım canım aşkım bebeğimi yüzüme duvar gibi suratıyla bakarken beğenmediğini söyledi ve odadan çıkarken de çöpe atabileceğimi söyledi. O melek yüzlü şeytan ruhlu sırık benim bebeğimi her gece kullandığı fahişelerden biriyle eş değer mi görüyor? Bir çöple?''

Ten baş ve işaret parmağıyla burun kemerini sıkarken ''Senin bu benzetmelerin gerçekten kafamı patlatacak hale getiriyor.'' dedi bıkkın bir sesle. ''Anlayamıyorum artık seni.'' Bu dediği sinirlerime dokunurken kafamı çevirip ona baktım ve tek kaşımı kaldırdım.

'' Taeyong tek bir bakışıyla hiçbir şey demeden senin koşarak tuvalete gitmeni sağlarken, beni anlayamıyor olman garip.'' Bu dediğimle anında panik olup bizi duyan biri olup olmadığına baktı. Bizi kimsenin duymadığını anladığında ise üzerime doğru eğilip kısık bir sesle konuşmaya başladı.

''Bana bak Doyoung, Taeyong ile aramızda hiçbir şey olmadığını biliyorsun. Senin şu an yaptığın sürtüklükten başka bir şey değil!'' o bana kızarken keyif akan sesimle ''Biz ona halk arasında şerefsizlik diyoruz hayatım.'' dedim.

'' Ve biliyorsun ki ben bedava olan bir şeyden asla kaçınmam.''

Ten'in birkaç dakikası beni öldürme planlarını düşünmesiyle geçerken, bende o sırada fıstıklara taş çıkaracak projemde gerçekten sıkıcı bir taraf olup olmadığına baktım.

Ama hayır; bu proje tam bir afetti ve eğer ki beğenmemiş ise, bu tamamıyla onun kendi hür ve sokuk iradesine kalmış bir düşünceydi.

Jungwoo seve seve kendi patronuna kendisine ait bir projeymiş gibi sunardı, tıpkı bundan önceki zibilyon tane projemde olduğu gibi.

Ben bebeğimin başka bir eksiği olup olmadığına bakarken Ten tekrar konuşarak dikkatimi kendine çekti.

''Eee bu akşamki iş yemeğine gidiyor muyuz?'' tek kaşım kalkarken ''Hangi iş yemeği ?'' diye bir soru yönelttim ona . ''Bay Jung'un ayarladığı yemek var ya hani? Bir haftadır herkesin heyecanla beklediği?''

CİDDİ OLMAMASI GEREKİYORDU.

''BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUN?!'' diye sessizce bağırmaya çalıştım. Bu etrafımızdaki birkaç kişinin bana bakmasını engelleyemedi.

''Bana bunu şimdi mi söylüyorsun ? Daha on dakika önce odasında kavga ettim onunla ben be!'' Ten gözlerime garipçe bakarken ''Kavga mı?'' dedi. ''İyi de neden?'' Elimdeki sayfa destesini görüş açısına soktum. ''Sence neden Ten?'' gözleri elimdeki proje kağıtlarına kayarken ''Ohh..'' dedi. ''Bay Jung kesinlikle bu akşam seni rezil edecek.''

Gözlerimi devirirken ''Çok da umurumdaydı.'' dedim bıkkınca. ''Sanki hiç yapmıyormuş gibi.'' Ten yanımda aptal gibi kıkırdamaya devam ederken bende masama dönüp ortalıktaki kağıtları ve kalemleri toplamaya başladım.

Üç haftamın karşılığı bu olmamalıydı. Üç hafta boyunca gecenin geç saatlerine kadar bu proje için uyanık kalmıştım. Havada hayali Jung Jaehyunlar görmemi sağlayacak kadar kahve içmiştim ve hatta kalp atışlarımın hızı yüzünden öleceğimi bile düşünmüştüm.

Office//DojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin