DOYOUNG
Başıma giren keskin ağrıyla gözlerimi açmadan acılı bir inleme bıraktım.
Keşke dün o kadar çok soju içmeseydim.
Gözlerimi uzun uğraşlar sonucu açarken etrafım hala bulanıktı. Yatağımın en son ne zaman bu kadar rahat olduğunu düşündüm. Garip hissediyordum. Görüşüm yavşça netleşirken kendi yatağımda uyanmadığımı idrak etmem çok uzun sürmedi.
"Pekala.." diye mırıldandım kendi kendime. Tam olarak nerdeydim?
Görüşüm tam netliğini kazanırken etrafıma bakmayı akıl edebilmiştim.
Çok büyük olmayan bir odadaydım. Odayı ortalayan bi yatakta uyanmıştım. Karşımda kocaman bir televizyon ve altında da tatlı ve küçük olarak adlandırabileceğim bir sehpa vardı. Kafamı biraz daha sağa çevirip yatağın yanındaki komodine baktım. Birkaç broşür vardı ve üstünde Jungwoo ile kaçamak yapmak için geldiğimiz spa merkezinin ismi yazıyordu. Broşürlerin yanında bir bardak su ve yanında da ağrı kesici vardı.
Pekala, eğer ki bu Jungwoo'nun işlerinden biriyse onu kesinlikle gebertecektim.
Komodinin üstünden bir tane ağrı kesici alıp ağzıma attım önce. Sonrasında bardağa uzanıp onu elime alınca, altındaki kağıt komodinden kayarak görebileceğim şekilde yere düştü. Hayır, bu kağıt sadece kağıt değildi.
Bu bir fotoğraftı.
Ebesini bellediğimin intaxıyla çekilmiş bir fotoğraf.
Ellerim gözle görülür bir şekilde titremeye başlayınca, suyu yatağa dökmemek adına hapı yutabilmek için birkaç yudum aldım.
Bardağı tekrar komodinin üstüne koyduktan sonra yerimden kımıldamadan fotoğrafı aldım. Üstünde yazan metine dikkatimi verdiğimde, tüm vücudum şaşkınlıkla titredi.
"Günaydın, Gün ışığı."
Tamam. Bütün bunlar kesinlikle Jungwoo'nun işi değildi çünkü Jungwoo beni hep "Günaydın sürtük!" diye uyandırırdı.
Dikkatlice fotoğrafa baktım. Fotoğrafta ben vardım. Şu an üstünde oturduğum yatakta yatıyor ve sanki tüm dünyadan bihabermiş gibi kıçımda pireler uçuşturarak uyuyordum. Bu çok saçmaydı, içtiğim gecelerde sızma sürem en fazla bir saatti. Sonrasında hemen kalkıp sarhoş kafayla gevezeliğe başlardım.
Fotoğrafta fark ettiğim yeni bir ayrıntıyla gözlerim irice açıldı ve üstümdeki örtüyü kaldırdım.
Evet beyler bayanlar, şimdi çok büyük bir salaklığa şahit olacaksınız.
"TANRIM!" diye çığırdım örtüyü üstümden atarken. "TANRIM ÇIPLAĞIM!"
Örtüyü üstümden atmayı başarıp ani bir sinir dalgasıyla yataktan fırladığımda, büyük bir acıyla nefesim kesildi ve olduğum yere mıhlandım.
Hayır. Ağrıyan kafamın acısı değildi bu.
Kıçım acıyordu.
"SİKEYİM! SİKEYİM! SİKEYİM! KIÇIM ACIYOR AAAAAHHH SİKTİR!! KIÇIM AY!"
Aniden gelen sinir krizi ve sonrasında gelişen kaos.
Olanlar için söyleyebileceğim tek şey buydu.
Aniden gelen bir ağlama isteğiyle olduğum yerde bağırıp ağlamaya benzer sesler çıkarıyordum ama ortada bir sorun vardı.
Sorun ağlamaya benzer sesler çıkarmam -inanın bana içime içime ağlıyordum- ya da çıplak olmam değildi.