3•Uyuşturucu kullananı siksinler.
Başım dönüyordu.
Nedenini bilmediğim bir şekilde başım dönüyordu ve şuanda olduğum pozisyonda bence gayet normaldi. Pozisyonu açıklamak gerekirse, Taehyung ile yatağımda uzanıyordum ve o, kafamı boynuna yerleştirmiş bir şekilde bana sarılıyordu. Uyumamız gerekiyordu, saat çok geçti. Ancak uyuyamıyor, aksine kaşlarım çatık, matematik sınavında hocaya baktığım gibi esmer boyna bakıyordum. Görüşümün net olduğu söylenemezdi ki astigmatı olan birisiydim. Daha önümü göremiyordum ve okuldaki hocalar gelecekte kendinizi nerede görüyorsunuz diye soruyordu.
Her neyse.
Sizlere Taehyung'un kokusundan bahsetmiş miydim? Gül kokusu ve kül kokusunun karışımı kokuyordu ve bu koku tam da ona göreydi. Çünkü gül gibi güzelliği ile mest ediyor, kül gibi cayır cayır yakıyordu beni. Kokusu o kadar yoğundu ki, mayıştırıyordu beni. Ancak dokunuşları ve sıcaklığı o kadar yabancıydı ki uyuyamıyordum. Matematik sınavında gibiydim. Hiçbir şeyi anlamlandıramıyordum.
Taehyung saçlarımda burnunu gezdirip minik bir öpücük kondurmuştu. "Uyuyamıyor musun?" Kalın sesi kulaklarımda yankılanırken nefesimi tuttum. Neden tutmuştum bilmiyorum ama bedenim beynime ihanet ediyordu. Beynim laf geçiremiyordu bedenime.
Onaylayan mırıltılar çıkartıp kafamı daha da boyun girintisine gömdüm. Kokusunu uzunca soludum. Ardından gözlerimi kapattım. Bu kadar yoğun ilgiyi ilk defa tatmak beni aç gözlü yapmış daha fazla istememe neden olmuştu. "Bana hikâyeni anlatır mısın?" mırıldanarak sıkıca sarıldım. Her beş dakikada bir kollarımı ona daha sıkı doluyordum ve hiç de şikayet etmiyordu.
"Hm," mırıldanmıştı. Kalın ve derin sesi, öylesine huzur vericiydi ki kaşlarım inmiş, karnım kasılmıştı. Sürekli konuşsa dinlerdim onu. Konuşmasına, sesine hayrandım. Tapılası biriydi ki, idolümdü.
"Aslında yüzyıllar önce yaşayan biriydim. Bir büyücüye yamuk yapınca beni seninle lanetledi. Dedi ki 'aşık olduğun kişi yeniden hayat bulup seni eline aldığında, sen de hayat bulacaksın bu dünyada.' Sonra sen beni buldun ben de hayat buldum. Hayatımı da buldum. "
Kaşlarımı çatarak kafamı geriye çektim ve yüzüne bakmaya başladım. Kıkırdayarak alnımı öpmüş kafamı yeniden boynuna yerleştirmişti. "Şaka yapıyorum. Bundan birkaç sene önce babamın arkeolojik kazılar yüzünden eve birkaç eski biblo getirmişti. O zamanlar on yaşındaydım. Elimde de oyuncağım vardı. Dedem benim için yapmıştı seramikten."
Gözlerim yavaşça kapanmaya başlamıştı. Ses boğuklaşıyordu. Önemli bir şeyler anlatıyor gibiydi ancak ses tonu öylesine huzur doluydu ki, kendimi uykuya bırakmadan edememiştim.
Alarm çaldığı sırada ise yerimden sıçramış, bedenime batan seramik bebekle beraber doğrulmuştum. Esneyerek bebeğe bakıp alarmı kapatmış ve kendimi yatağa bırakarak bebeğe sarılmıştım. Uykum vardı fazlasıyla ve hareketlerimi ben değil uykum yönetiyordu. Birkaç mırıltının firar ettiği dudaklarımı yalayarak kendimi yeniden uykuya bıraktım.
İkinci defa uyandığımda neredeyse akşam olmuştu. Havanın kararmasına bir saat kadar vardı. Yerimden kalkarak elimdeki bebekle tuvalete girdim. İşimi hallederken bir süre bebeği izledim. Tuvaletten çıkar çıkmaz çalışma masama oturarak porselen bebeği incelemeye başladım. Saçındaki bandajı çıkartarak saçlarını dağıttım. Burnuma dolan tanıdık kokuyla gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Doll [IDOL] • kth.jjk
أدب الهواة"İçki içmek için yaşım tutuyor, en az Benjamin Franklin kadar yaşlıyım." →Taekook. →Bottom Jeongguk. →Mpreg.