TUHÂF HİS

18 2 0
                                    


Yine sıradan bir okul günüydü. İlk üç ders geçmişti bile. Bugün diğer günlere nazaran içimde çok daha tuhaf bir his vardı. Yine başıma bir olay geleceğini seziyordum. Matematik dersi bitmek bilmezken bir yandan içimdeki tuhaf hissi düşünüyordum. Matematik öğretmeni soru çözerken birden adımı söyledi kafamı sıramdan kaldırdım. Boş gözlerle hocanın yüzüne bakıyordum. Kesin bana soru soracak ve ben bilemeyip rezil olacaktım. Allah kahretsin! Birden kafamı duvarda asılı olan saate yönelttim. Tam üç dakika vardı zilin çalmasına. Hocanın soruyu yöneltmesini beklerken daha farklı bir durum oldu. ''Eylül kızım zil çalınca lütfen yanıma gel. Seninle özel olarak bir şey konuşmak istiyorum.'' Hayda! Nerden çıkmıştı bu şimdi? Mehmet Hoca benimle ne konuşabilirdi ki? Ne güzel son dersteydik, zil çalınca gidecektim. Birden içimdeki ses bununla alakalı olabilir mi diye düşündüm. Hoca yüzüme bakmış cevap bekliyordu. ''Peki'' diyerek geçiştirdim. Zaten zil çalmıştı. Korkarak, dağılan sınıfın içinden Mehmet Hoca'nın yanına geçtim. Bana gülümsedi ve konuşmaya başladı. ''Eylül, bu okulda senelerdir okuyorsun kızım. Derslere de alakan var. Ama ben sende bir arkadaşlık buluntusuna bile rastlamadım bunca sene. Nöbetçilik günlerimde sınıfındaki tüm öğrenciler beraber takılırlarken ben seni aralarında hiçbir zaman göremiyorum. Birkaç kez böyle aklıma takıldın. Sınıfına baktığımda, teneffüslerde kafanı sırana yaslamış tıpkı efkarlanmış gibi tek başına boş boş bakınırken gördüm seni. Bu durumun hiç hoşuma gitmedi. Onlarla sen mi takılmıyorsun yoksa onlar mı seni aralarına almıyorlar?'' Hocanın dedikleri beni cidden hüzünlendirmişti. Ağzımı açıp cevap veremedim. Söyleyecek neyim vardı ki? Kendimi cevap vermekte zorunlu gibi hissettim. ''Ben... Şey...'' Bir şeyler kekeliyordum ki hoca tekrardan lafa girdi. ''Bu durumu ailenle konuşmayı istiyorum.'' Utancımdan yerin dibine giriyordum. Şimdi aile de nereden çıktı? Ben memnundum yalnızlıktan. Ah! Ne saçmalıyordum? Bas baya malım ben, yalnızlıktan konuşmayı bile unutmuştum. Bu benim için iyi olabilirdi belki. Hoca iyi günler diyerek gitti yanımdan. O kadar uzun konuştu ki, peki ya ben? Hiçbir arkadaşımla konuşmadığımdan, daha doğrusu olmadığından ikili diyaloglar kuramıyordum artık. İçim o kadar bunalmıştı ki birisine bütün derdimi, sıkıntımı, sinirimi anlatmak istiyordum. Ama yoktu işte. Bu saatten sonra da olacağını sanmıyordum. Yavaş adımlarla sırama ilerledim. Önce montumu giydim. Daha sonra çantamı omzuma alıp sadece benim olduğum sınıftan uzaklaştım. Okulun koridorundan ilerliyordum. Çıkış kapısına geldim, bir an aklım durmuş gibi etrafa bakakalıp kapıdan çıktım. Kapıdan ilk çıktığımda anladım havanın ne kadar soğuk olduğunu. Hafif hafif yağmur yağıyor, şiddetli bir rüzgâr esiyordu. Okul bahçesinde ufak göletler oluşmuştu. Saçlarım ince ince yağan yağmurun altında küçük su tanecikleriyle ıslanıyordu. Toprak o kadar güzel kokuyordu ki... Kokusunu içime çekerek ilerliyordum evime. Toprağın bu kadar güzel kokmasının sebebi sevdiklerimizi içine alması mıydı?

İntikam GirdabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin