Burnuma dolan sterilize koku ile hastanede olduğumu anlamıştım. Başımda dayanılmaz derecede bir ağrı hissediyordum. Kulağıma anlamsız sesler geliyordu. Neler olduğunu çözememişken aklıma fotoğraflar sıralanıyordu. İşte o zaman bana ne olduğunu hatırlamıştım.
Bir kaç saat önce
“Cidden mi? İş görüşmesine pantolonla mı gitmeyi düşünüyorsun?”
Malia’nın bu gereksiz yerine göre giyin düşüncesine anlam veremiyorum. Evet bir iş görüşmesine gidiyordum fakat bir pantolon ve bir gömlek bence yeterliydi. Zaten kıyafete önem veren insanları da anlayamıyorum. Beni giydiklerime göre değil de fikirlerimi, hayal gücümü değerlendirmeliydiler.
Bu kreasyon için aylarımı harcamıştım. Bazı günler sırf uyumamak için bir paket kahve bitirdiğimi hatırlıyorum. Eğer şu an beni tasarladıklarıma göre değil de görünüşüme ve giyimime göre değerlendireceklerse orasının İngiltere’nin en büyük giyim şirketi olmasını umursamam ve kapıyı vurup çıkardım. Sonuçta işim benim için önemli. Birlikte çalışacağım insanlar da benim gibi düşünebilmeli.
Malia’nın adımı haykırmasıyla kendime geldim. Dosyamı ve çantamı aldım. Ceketimi ve botlarımı da üzerime geçirdikten sonra onu bir hoşça kal ile geçiştirip evden çıktım.
İş görüşmesine erken gitmek istiyordum. Otobüs durağına gitmek için karşıya geçecektim. Ani bir fren sesi duydum ve o anda vücudum soğuk ve pürüzlü zemine çarptı. Gözlerim yavaş yavaş kararırken en son gördüğüm şey endişeyle bakan ela gözlerdi.
Zayn
Telefonu kulağıma dayamış Liam’ın bana söylediklerini dinliyordum. Bana artık geç kalmayı bırakmam gerektiği ile ilgili nasihatler veriyordu. Tanrım o tam bir babacık. Ailemizin yokluğunu aratmıyor desem yalan söylemiş olmam. Telefonun diğer ucundan Louis’in alaycı sesi kulaklarımı parçalamıştı.
“Dostum yine hangi kızı düşlerken uyuyakaldın?”
Buna sırıtmadan edemedim.
“Liam o çok bilmiş Boo Bear’a söyle grupta bu işi üstlenen kişi Harry. Şimdi eğer telefonu hemen kapatmazsan daha da geç kalacak ve sizi daha da kızdırmak için elimden geleni yapacağım.”
Bununla birlikte telefonun kapanma sesini duymam bir oldu. Yatağıma küçük bir veda ettikten sonra lavaboya yöneldim. Soğuk suyu yüzüme çarptıktan sonra aynadaki yansımama gülümseyerek baktım.
Tanrım bu yaratma işini gerçekten iyi biliyorsun.
Üzerime beyaz üzeri siyah Cool Kids Don’t Dance yazılı tişörtümü geçirdim.Siyah pantolonumu da giydikten sonra yine siyah bir bereyi başıma geçirdim. Deri ceketimi de üzerime giydim. Telefonumu pantolonuma koymadan önce ekran tuşunu açıp saate baktım.
Tanrım çok geç kaldım.
Evden çıkıp arabayı çalıştırdıktan sonra gidebildiğim kadar hızlı gitmeye çalıştım. Telefonum çalıyordu. Arayanın Liam olduğuna adım kadar emindim. Tam cevap vermek için telefonu açıyordum ki yola kumral saçlı bir kız fırlayıvermişti. Ne yapacağımı bir an için unutmuştum. Ayağım refleks olarak frene basarken artık çok geç olduğunu anladım.
Umarım ciddi bir şey yoktur.
Arabadan inip yanına gittiğimde gözlerinin kapanıyor olduğunu gördüm. Cebimden telefonu çıkarıp Liam’ın numarasanı tuşladım. Telefon ilk çalışta açıldı.
“Zayn, nerde kaldın? Sadece senin ve Harry’nin ses kayıtları kaldı.”
“Liam bunun için hiç vaktim yok. Yetişmek için uğraştım ama kaza yaptım dostum.”
Telefonun diğer ucunda Liam’ın çocuklara kazayı anlattığını duyabiliyordum. Telefonu kapatıp kızın narin vücudunu kucakladım ve hastaneye doğru gazladım.
*
Telefonumdan hakkımda çıkan kaza haberlerine bakıyorken haberlerin nasıl bu kadar çabuk yayıldığına bir kez daha şaşırmadan edemedim. Bir saattir bu lanet bekleme odasında bir cevap bekliyorum. Ben. Zayn Malik. Bekliyorum. Olacak iş değil.
En sonunda içerden doktor çıkmış ve kızın durumunu sorma fırsatım olmuştu. Doktorun söylediği her kelime suçluluk duygumu daha da arttırıyordu.
“Sayın Malik size durumu şöyle izah edeyim. Hastanın tomografisini çekildi, kan ve diğer tahliller de her ihtimale karşı yapıldı fakat şöyle bir sorun var.”
Doktor derin bir nefes aldı ve bana söyleyeceklerini beklerken aradan saatler geçmiş gibiydi.
“Röntgen sonuçlarında sağ kolunda kırığa rastladık ve tomografi sonuçlarına dayanarak şunu söyleyebilirin ki hastada hafıza kaybı olabileceğini düşünüyoruz.”
Aman Tanrım! Ben neye sebep olmuştum böyle. Kim bilir ailesi onu ne kadar merak edecek. Ve hakkımda çıkacak haberler… Derin bir nefes aldım sakinleşmeliydim. Yüzümü doktora çevirdim.
“Peki şimdi ne yapmalıyım?”
“Hastayı birkaç gün müşade altında tutmalıyız. Bunun dışında sizin yapabileceğiniz bir şey yok.”
Doktora teşekkür edip çocukların yanına gittim. Neler olduğunu anlatmazsam eminim başımın etini yerler. Hastane kapısından çıkarken içimdeki suçluluk duygusu git gide büyüyordu ama ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim bile yok. En iyisi gidip bu konuyu çocuklara danışmak. Yoksa bu işin içinden çıkamayacağım.
Multimedyada Kızımız Kaylee var. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PURE
FanfictionLouis kahkahasını bastırıp omzuma vurdu. "Dostum sen çok fena olmuşsun." Kaşlarımı çatıp bakışlarımı Louis'e yönlendirdim. "Ne demek çok fena olmuşsun." Niall ağzına tıkıştırdığı son pizza dilimnden sonra yüzünü sonra bana döndü. "Oh, kötü çocuk hal...