2.Bölüm-Suçluluk

72 7 1
                                    

Kaylee

Hastane kokusu beni iyice boğmaya başlamıştı. Ayaklarımın yürümek, hatta koşmak için can attığını hissediyordum fakat koluma bağlanan serum beynimi iyice uyuşturuyordu. Sürekli uyuma isteğimi bir türlü üzerimden atamıyorum.

Karşımda elli yaşlarında, doktor olduğunu tahmin ettiğim bir adam gözlerime ışık tutuyordu. Göz reflekslerimin iyi olduğunu anladığında yüzüme doğru eğdiği yüzünü benden çekti.

Sağ kolumdaki ağrı şiddetlenmeye başlayınca dişlerimi sıkıp yüzümü buruşturdum. Doktor bir terslik olduğunu anlamış olacak ki yüzünü bana döndü.

“Ağrınız var gibi gözüküyor.  Size ağrı kesici vermemi ister misiniz?”

Bu soruyu sorduğundan ötürü memnun olmuştum, çünkü ağrı her geçen saniye daha da artıyor ve gözlerim yaşarmaya başlıyordu.

Başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladıktan sonra kapıya doğru yöneldi ve bir hemşireye bana ağrı kesici vermesi gerektiğini söyledi. Hemşire bir dakika sonra elinde bir ağrı kesiciyle odama girdi. Gülümsemesi rahatlatıcıydı.

Elindeki iğne beni korkutmuştu. O yüzden gözlerimi kapattıktan sonra iğnenin ucunun vücuduma girmesine izin verdim. Şanslıydım ki hemşirenin eli hafifti.

Hemşire odadan ayrıldıktan sonra bir süre tavanı izledim. Bana neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Hafızamda birkaç kare fotoğraftan başka hiçbir şey yoktu. O ela gözlerden başka hiçbir şey yoktu.

 

Nerede yaşıyordum, ailem nerdeydi, arkadaşlarım var mıydı, bir işim var mıydı?

Bunları düşünürken başım ağrımaya başlamıştı. Serum beni iyice sersemleştiriyordu. Bu durumda yapabileceğim en iyi şeyin uyumak olduğunu düşündüm.  Yatağımda hafifçe esnedikten sonra kendimi uykuya teslim etmiştim.

Zayn

Hastaneden ayrıldıktan sonra soluğu çocukların yanında aldım. Liam’ı arayıp nerde olduklarını sorduğumda stüdyoda olduklarını söylemişti. Telefonu kapatıp direk stüdyoya gazlamıştım ve sonuç olarak burdaydım.

“Zayn nerelerdeydin?” endişeli sesin sahibine döndüm. Liam bana tek kaşını kaldırmış benden cevap bekliyordu. Tam konuşmak için ağzımı açacakken İrlandalı araya girdi.

“Ve bu kaza olayı da neyin nesi?”

İki elimi burun kemerimde birleştirdikten sonra derin bir nefes aldım. Sakin kalmalı ve mantıklı düşünmeliydim. Sol elim aşağıda başı boş sallanırken sağ elimle alnımı ovuşturuyordum. Kelimeleri iyi seçmeli olanları en doğru şekilde anlatmalıydım.

Çocukları karşıma aldıktan sonra gözlerimi hepsinin üzerinde teker teker gezdirdim. Hepsi anlatacaklarımı merak içinde bekliyorlardı.

“Bir kıza çarptım.”

Hepsinin aynı anda gözleri büyümüş ve ağızları açık kalmıştı. Niall tekrar araya girmiş ve bana bunun nasıl olduğunu sormuştu. Tekrar derin bir nefes aldım ve bir süre tavana bakmayı denedim.  Onların gözlerinin içine bakmak benim için çok zordu. Bu sabah erkenden uyanabilseydim bütün bu olanlar başıma gelmeyecekti. Belki de şuan Niall’ın sevgilisi Nandos’ta takılıyor olurduk. Kim bilir?

Bir süreliğine daldığım düşüncelerimden ayrıldım ve çocuklara olanları anlatmaya başladım. Stüdyoya yetişmek için acele ettiğimi daha sonra önüme birden çıkan kızı anlattım. Onu hastaneye götürdüğümü ve tüm masrafları ödediğimi söyledim. Şu an içlerinde en sakin görünen Liam’dı. O bu tür konularda her zaman sakinliğini koruyan, en iyi tavsiyeleri veren ve doğruyu söyleyen taraf olurdu.

PUREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin