Geçit

11 0 0
                                    

Sammy içeride oturmuş bir psikopat gibi sakin bir tavırda sigarasını içiyordu. Jake sinirli bir biçimde bağirarak "Sammy ne yaptığını zannediyorsun! Dışarıda kıyamet kopuyor. Kampı ele geçiriyor!!" dedi. Sammy hafif bir kıkırdama ile "Çok mu umurumda sanıyorsun? Herşey yalan eninde sonunda kampı bulucaktı. Artık kaçmak imkansız kampın her yerini bitkiler sardı." dedi. Jake sinirli bir şekilde Sammynin ayağına tükürerek odadan çıktı. Koşarak Davidin yanına gitti. Yollardaki dikenler ayağına batıyordu. Davide" çabuk sahile kamptan kaçış yok David koş!!!"dedi. Jakein iki ayağınıda bitkiler yakalamıştı.David gözleri yaşlı bir şekilde sahile doğru koştu. Bella Maxin cesedinin başında ağlamaktan gözleri şişmiş halde Maxe sarılıyordu. David Bellaya "Bella üzgünüm ama bunun için hiç vakit yok kampı ele geçirdi. Gitmemiz lazım hem de hemen!" dedi. Bella sulu gözleri ile Davide baktı. Gözleri kanlanmıştı. Cebindeki aile yadigarı olan bıçak parıldıyordu.Bella bir an cebinin yanıp gidiceğini zannetti. Bella sinirden kaskatı kesilmişti. Dünyada sevmiş olduğu tek insan Max ölmüştü. Bunun intikamını alması gerekliydi. Kamptan çatırtılar duydu. Yerin altından bir kök firladı. Bir kısmı sahile doğru yaklaşıyordu. Belli ve David denizin o tarafa doğru çekildiler kök havadan kalkarak Maxin cesedinin üzerine yığıldı. David işte o an anladı. Bella bunu yanına bırakmıcaktı. Bella kollarını yana açtı. Kuvvetli bir şekilde bağırdı arkasında deniz ikiye ayrıldı. Bella ellerini birleştirdi. Bunları yaparken kendinde olmadiğını hissediyordu.Su tam Maxin cesedinin üstünde birleşti. Bitkiye tazyikli su fışkırdı. David o an Bellanın gözlerinin içine baktı.Bellanın gözleri eskisinden de maviydi. Sanki deniz mavisi bir çift göz evlatlık edinmiş gibiydi. Bella arkasını döndü. Davide gelmesi için bir el işareti yaptı. Denizin içindeki o boş yoldan yürümeye başladılar. Bella sanki bu su yönetme işini yıllardır yapıyormuş gibiydi. Denizin ortasındaki yol boyunca hiç konuşmadı. Sonunda bir kumsala vardılar ve Bella olduğu yerde bayıldı. David böyle bir şey olabileceğini tahmin etmişti. Hemen kumları eşeleyerek Bellaya yumuşak bir kum yatağı yaptı. David onca oynadığı oyunlardan hatırladığı bir kaç şey ile ağaçlık alana ateş yakmak için gitti. Bellayı yanlız bırakmak zorundaydı. Belki ormanda karşısına Alyssumun psikopat bitkileri çıkardı. Hayır. Bu tür şeyler düşünmemeliydi. Derin bir nefes alıp ormanın içine girdi. Burası egzotik bir ormandı. İnsan eli değmemiş gibi duruyordu. Ne hayvanlar vardı ne başka bir şey. Her yer ağaç bitki kökü ve dikenler ile doluydu. Bu tür durumda bitkiler ile ateş yakmak biraz saçma gibi duruyordu. Aniden hava karardı. Yağmur başladı. Bellanın yanına bir an önce dönmeliydi. Arkasını dönüp yürümeye başladığı an bir çıtırdı duydu. Arkasına döndü. Toprak yere çöküp bir daire şeklinde alan açıyordu. Boşluğun içinden çok sert toprak tabut çıktı. Tabut titremeye başladı. Tabutun kapak tarzı kısmı çatlamaya yavaş yavaş kırılmaya başladı. David şaşkınlıktan gözünü bile kırpamıyordu. Bu annesiydi. Onu hiç bir zaman bu kadar güzel bir şekilde uyuduğunu görmemişti. Davidin annesi gözlerini açtı. Ve her şey o anda oldu. Davidin yanındaki bitki spiral bir şekilde dönerek annesinin boğazına yapışıp yırttı. Annesi kanlar içinde tabuttan yere düştü. David hiç düşünmeden geldiği yöne doğru kaçtı. Gözlerinden yaşlar akarken yolu tam göremiyordu. Arkasından bitkiler onu yakalamak için bir o yandan önüne çıkıyor bir bu yandan önüne çıkıyordu. David sonunda sahile ulaştı. Bella hala uyuyordu. David ağlayarak Bellanın yanına oturdu. Annesinin ölüşünü hatırladı. Alyssum bunu bilerek yapmıştı. David bunun farkındaydı.Artik Alyssumdan nefret etmesi için bir neden daha vardı. Gecenin kimbilir kaçı olmuştu. Davidin göz kapakları artık yavaş yavaş kapanıyordu. David kendini uykuya bıraktı. Sabah olduğunda Bella gün ağarmadan kalkıp Su yeteneğine güvenip deniz daldı. Pek de bir problem çıkmadı. Bella David uyandığında kendisinin olmadığını görünce korkucağını biliyordu ama Denizi araştırmak zorundaydı. Buraya gizemli bir şekilde suyun altından geldiler ise gene aynı şekilde geri dönme ihtimalleri olduğunu düşünüyordu. Bella denizin içinde duraksadı. Etrafta balık göremiyordu. Sanki kendini bermuda şeytan üçgenindeymiş gibi hissetti. Bu zamana kadar onu takip eden balıklarda görünürde yoktu. Kumların yumuşak olduğunu hissetti. Denizin içinde siyah dümdüz saçları dalgalanıyor. Mavi gözleri etrafını merakla inceliyordu. Kumların çekildiğini hissetti. Bella biraz daha ilerledi. Kumlar gittikçe yumuşaklaşıyor ayakları dibe çöküyordu. Saat kimbilir kaç olmuştu. David uyanmış. Bellayı aramaya çıkmış bile olabilirdi. Denizde ileri baktığında bir balık gördü. Bu onun tuhafına gitmişti. Balık sanki kendi rızası olmadan aşağı çekiliyordu. Bella sevinçden gözleri parıldamıştı. Geçidi bulmuştu. Bu yeri unutmaması lazımdı. Suyu hafif bir çizgi biçiminde dairesel olarak kesicekti. Bunun imkansız olduğunu fark etti. Bulunduğu yerdeki suyu dairesel biçimde hafif çökerterek göçük bir daire oluşturdu. Karaya geri döndüğünde düşündüğü gibi David yerinde yoktu. Tam ayağını ormana atacak iken vazgeçti. Aklına Max gelmişti. Gözleri gene yaşlanmıştı. Bir boğuk çığlık sesi duydu. Ses ormandan gelmişti. Hiç düşünmeden ormana daldı.

SeçilmişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin