[story.]
"Bir bakar mısınız?"
"Güllerden de istiyorum."
"Ücreti ne kadardı?"
Sicheng derin bir nefes aldı ve elleriyle yüzünü ovuşturdu. İçerisi oldukça kalabalıktı ve o, bundan öyle bunalmıştı ki her an kendini dışarı atabilirdi. Sabahın erken saatlerinden beri koşturuyordu, bacaklarını hissedemez duruma gelmişti.
Dükkanı ilk defa bu kadar kalabalıktı.
Önünde duran yaşlı kadına baktı ve gülümsedi.
"Alayım onları."
Kadın memnuniyetle çiçekleri ona uzattı, taşıyamıyordu çünkü.
Sicheng çiçekleri aldı ve diğer müşterilere baktı. Beklemekten sıkılıp söylenen de vardı, çiçekleri inceleyen de.
"Ben alayım onları."
Duyduğu sesle birlikte gözlerini kalabalıktan ayırıp önünde duran gence çevirdi. Anlamadığını belli edercesine gözlerini gencin yüzünde gezdirdi.
"Sen kasayla ilgilen, ben diğerlerine yardımcı olurum."
Sicheng tereddüt etse de mecburen bu teklifi kabul etti. Başka bir seçeneği yoktu, yorgunluktan ölecekti yoksa.
Sicheng çiçekleri hızla gence vererek kasaya koştu ve oradaki müşterilerle ilgilenmeye başladı, genç ise çiçekleri inceleyen müşterilerle.
Akşama kadar böyle devam etti. Genç ve Sicheng birbirleriyle pek konuşmadılar, yalnızca birkaç kez çiçekler konusunda yardım aldı genç.
Son müşteri de çiçeklerin parasını ödeyip dükkandan çıktığında istemsizce alnını masaya yasladı Sicheng. Sert bir nefes verip gözlerini kapattı.
O kadar çok yorulmuştu ki, hâlâ dükkanında bulunan genci unutmuştu.
Masaya bırakılan bir buketle irkildi ve hızla doğruldu Sicheng. Gözleri karşısındaki kişinin gözleriyle buluştuğunda gülümsemeden edemedi.
"Üzgünüm, fark etmedim."
Genç gülümsedi.
"Sorun değil."
Aksanından onun da Koreli olmadığı anlaşılabiliyordu fakat Sicheng onun yine de harika konuştuğunu düşündü. Gün içinde çok fazla Sicheng'ın bilmediği kelime kullanmıştı genç.
Öncelikle telefonuna baktı Sicheng. Yuta ya da bir başkasından mesaj almadığını görünce rahatladı çünkü insanlara geç cevap vermeyi sevmezdi. Oturduğu yerden kalktı ve hafifçe saçlarını karıştırdı. Ne yapacağını unutmuştu, fazla dalgındı.
Kendisine uzatılan kredi kartıyla birlikte tekrar gözlerini karşısındaki çocuğa çevirdi.
"Hayır," dedi kısık bir sesle. "Bugünkü yardımınız için çiçekler hediyem olsun."
Genç hafifçe başını salladı ve kartı cebine koydu, ardından bir yeri işaret etti.
"Şey, yere bir şey düşmüş."
Sicheng, gencin gösterdiği yere baktı. Yerde duran lastiği aldı, ardından kasanın kenarına bırakıp tekrar gencin bulunduğu yere baktı.
Genç, orada değildi. Gitmişti.
Sicheng kafası karışmış bir şekilde gencin kasaya bıraktığı bukete baktı. Çiçeklerin üzerinde ufak bir not duruyordu.
Kasanın önüne geçerek notu aldı ve okumaya başladı.
Sana ilk mesaj attığımda, hislerimi bir buketle anlatacağımı söylemiştim. Bu bukette sana karşı olan tüm hislerim, düşüncelerim ve ilgim anlatılıyor Sicheng. Umarım beni daha iyi anlarsın.
İyi akşamlar çiçeğim.
Sicheng şaşkınlıkla notu kasanın kenarına bıraktı, gözlerini dükkanın cam kapısına çevirdi.
O kişi Yuta'ydı. Nakamoto Yuta.
Sicheng bir süre öylece boş sokağa baktı, ardından bukete çevirdi gözlerini. Papatya, gül, zambak, yasemin... Hepsi fazlasıyla sevgi dolu ve masum anlamlar taşıyan çiçeklerdi.
Gülümsemeden edemedi Sicheng. Ayrıca bütün gece Yuta'yı düşündü, tıpkı Yuta'nın aynı zaman diliminde Sicheng'ı düşündüğü gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flowers | yuwin
Fanfiction"Eğer bir sonraki hayatımda dünyaya çiçek olarak gelirsem, bana da o çiçeklere gösterdiğin ilgiyi gösterir misin Dong Sicheng?" texting. ©renvoin