Kızları havaalanından aldıktan sonra doğruca onları benim tek yaşadığım evime götürmüştük. Evim, 2. katta olmasına rağmen gayet güzel bir deniz manzarasına sahipti. Kordon'u boydan boya görebilen bir manzaram vardı.
Kızları eve çıkarttıktan sonra biz - yani Murat'la ben - aşağıda kalan eşyaları almak üzere tekrar aşağıya iniyorduk ki, apartman kapısından içeri giren 3 yeni kişiyle karşılaştık. Yeni olduklarını nereden biliyorsun diye sormayın çünkü ben apartmandaki tüm komşularımı tanıyan biriyim.
Bu 3 yeni kişiden 2'si kız 1'isi erkekti ve laf aramızda kalsın ben erkek olanı çok beğendim. Dibim düştü resmen. Diğer 2 kız da kardeşleri ya da kuzenleriydi sanırım. Yaşça ondan çok küçük görünüyorlardı. Belki de sadece ben öyle olmasını istiyordum. Kızlardan birisi onun sevgilisi de olabilirdi tabii ki.
Ben kendi düşüncelerimde boğulurken Murat'ın sertçe dürtmesiyle gerçek dünyaya dönebildim. Normalde arkadaşımın bu kadar sert dürtmesine kızmam beklenirdi benden ancak bu seferki çok iyi gelmişti ve bu yüzden O'na teşekkür bile edebilirdim.
" Hayırdır yavrum ? Denizde değiliz ama dalmış gibisin ? Deniz çok uzak değil, istersen dalıp gelelim bir 5 dakika ha ? "
Murat'ın yüzündeki seninle dalga geçiyorum sırıtmasını görmeseydim sorduğu soruyu ciddiye alabilirdim.
" Ha, yok bir şey ya. Dalgınlığıma geldi bir an. Sırıtmanı gördüm bu arada ama deniz fikri gerçekten güzel. Beğendim. Yüzmek gerçekten de biraz iyi gelebilir hepimize.
" Allah razı olsun ya ! " dedi Murat da onunla dalga geçtiğimi anlayarak.
" Kes lan. " dedim yüzüme ağzımı kaplayacak bir gülümseme yayılırken. Arkadaşımı çok seviyordum. O, benim hiç var olmamış erkek ve 3. kardeşimdi. Onun hakkını hiç bir zaman ve ne yaparsam yapayım ödeyemezdim.
Kolumu onun ensesine atarak Onu apatmanın çıkışına doğru yönlendirdim. Daha yukarı çıkarmamız gereken bir sürü eşya vardı sonuçta.
***************************************************************************************
Yukarı çıkarmamız gereken eşyaları bin bir zorlukla ve tabii ki bolca kavga ederek sonunda çıkarmayı başardığımızda karşımızda kapısı açılmış bir daire bulduk. Tabii ki kızlar yukarı doğru yükselen gürültülerden gelenlerin biz olduğunu anlamışlar ve bize kolaylık olsun diye dairenin kapısını açık bırakmışlardı.
Biz, en azından kapıyı çalmak zorunda kalmadık diye şükrederken, kızlar da bize yardıma gelmiş ve hep beraberce eşyaları taşımaya başlamıştık.
Eşyaları taşımayı nihayet bitirebildiğimizde, Murat'la ben uzun L koltuğun iki farklı ucuna savrulmuş, Beyza ile Emine ise mutfakta çeşitli hazırlıklara girişmişlerdi. Onlar bu işleri yaparlarken ben de onları seyre dalmıştım.
Beyza; Murat ile kendisi için kahve makinesinin başında kahve yaparken, Emine ise kendisi ve benim için çay demliyordu.
Bu manzarayı gördüğümdeyse aklıma eski bir anımızın gelmesiyle gülümsedim:
"Anne ve babamızın bizi evde yalnız bıraktığı günlerden biriydi o gün. Benimse o gün yine muzırlığım üzerimdeydi. Beyza, bizden daha esmer olduğu ve kahve içmeyi de bizden çok daha fazla sevdiği için O'na ' Bak, sen bizim kardeşimiz değilsin. Sen kahve içmeyi daha çok seviyorsun ve bizden daha esmersin. Annemler seni evlatlık aldı. ' diyecektim. Bu şakayı ben tek başıma yaparsam, Beyza, benim muzırlığımı bildiği için bana inanmazdı. O yüzden, destekleyici kuvvet gerekiyordu. O kuvvette tabii ki diğer kız kardeşim Emine olacaktı.
Emine'yi ikna etmekte hayli zorlansam da sonunda başarmıştım. Geriye bir tek Beyza'nın yanına gidip bu " gerçeği " ona söylemek kalıyordu. Çok eğlenecektik ! Ancak söylediğimizde hiç de tahmin ettiğim gibi olmadı.
" Gerçeği " O'na söylediğimizde, önce 'şaka mı yapıyorum acaba ?' diye yüzüme dik dik ve uzun uzun bakmış; ardından Emine'nin de beni destekler nitelikte kafa sallamasından sonra önce gözleri dolmuş, sonra da oldukça gürültülü ve uzun bir şekilde ağlamaya başlamıştı.
Biz ise yaptığımız bu "şakadan" daha söylediğimiz anda pişman olmuş, söylediğimiz andan annemlerin eve geldiği ana kadar O'nu söylediğimizin gerçek olmadığına, O'na şaka yaptığımıza ikna etmeye çalışmış ve tabii ki de başarılı olamamıştık...
Annemler eve gelir gelmez Beyza, salya sümük birbirine karışmış halde ve ağlamaktan duyulmayacak hale gelecek kadar kısılmış bir sesle onlar yokken tüm yaşadıklarını en ufak ayrıntıyı bile atlamadan bir bir anlatmıştı.
Tabii tüm bu yaptıklarımızdan sonra ailemiz bizi cezasız bırakmamış, bir hafta süreyle harçlıklarımıza ve bize daha yeni alınmış olan telefonlarımıza el konulmuştu...."
Bu anıyı hatırladıktan sonra oldukça güçlü bir kahkaha atmış, benimle birlikte olan üç kafanın da şaşkınlık ve korkuyla bana doğru dönmelerine sebep olmuştum.
Bana doğru bakan kız kardeşlerime " Şu kahve meselesi" diyerek gözlerimle kahveyi yapmakta olan kahve makinesini işaret etmiştim.
Emine'nin yüzüne bir tebessüm yayılırken, Beyza ise gözlerini devirmiş ve "Hatırlatmasana onu Abişim yaa." demişti. Ben de, Banane der gibi omzumu silkmiş ve yüzüme büyük bir gülümseme yerleştirmiştim. Beyza ise "Off" layarak önündeki kahve makinesinden fincanlara kahveyi doldurmaya başlamıştı.
Keyifle ve eski anıları hatırlamanın verdiği mutlulukla arkama yaslanmışken aramızdaki hiç bir şey bilmeyen tek kişi yani Murat, merakına yenik düşmüş ve sorma gereği hissetmişti:
"Kanka, 'Kahve Meselesi'de ne demek ?"
Murat'ın bu sorusu üzerine en ince ayrıntısına kadar her şeyi Beyza'nın türlü engelleme çabalarına rağmen Murat'a anlatmıştım.
Anlatmayı bitirdiğimde Murat hâlâ kahkahalarla gülüyor, Beyza'nın nasıl bu kadar "ucuz" bir numarayı yiyebildiğini anlamaya çalışıyordu. Beyza ise kendisini " Yaa, aslında sadece abişim söylemiş olsaydı inanmazdım ama, ablam da onaylayınca inanmış bulundum. " gibi bahanelerle savunmaya çalışıyordu.
Biz, Beyza'nın hem bu kendini savunma çabalarına gülüp hem de kendi aramızda muhabbet ederken, direkt olarak cep telefonuma bir mesajın gelmesiyle ben bu güzel ortamdan kopmuştum.
Tanımadığım bir numaradan gelen bu mesajda " Selam Aşkım :) " yazması da ayrıca dikkatimi çeken bir nokta olmuştu.
Kimdi Ulan Bu ?
Yazar Notu: KAMBEK İS KAMİNG :D Öncelikle bu kitabı hâlâ okuyup kütüphanenizde tutuyorsanız, size bir sürü teşekkür borcum var demektir :) O yüzden, siz başta olmak üzere aşağıdaki kişilere teşekkürü bir borç bilirim.
Zor zamanlarımda desteklerini hiç esirgemeyen @Karbonmonoksitt ve @Cimbomluyukaga'ya;
ve de bana bilinmeyen fikrini kullanıcı01'den veren @mononoaware1'e çok teşekkür ederim :D
@mononoaware1in benim de okumakta olduğum You Are Art! kitabını okumayı unutmayın. Ben de daha 30. bölümdeyim ama olsun :)
KENDİNİZE ÇOK ÇOK İYİ BAKIN ! :D :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı Apartmanı
Ficção AdolescenteOrkun, Emine, Beyza... Üç kişi, üç kardeş. 2007'de anne babalarının boşanması sonucu farklı farklı yerlere, hayatlara dağılan bu kardeşler yıllar sonra birbirini bulup aynı evde yaşamaya karar verirlerse ne olur ? Hep beraber görelim ister misiniz...