" Şey, pardon ? Sen az önce ismim Yakut mu dedin ?"
"Evet, öyle dedim, ne oldu ki ?"
" Şey, benim bir tanıdığımın da ismi Yakut da ondan şaşırdım. "
" Anladım. Benim ismim nadir olsa da ben de rastlıyorum adaşım olan bir kaç kişiye. "
İsim konusunu değiştirmek için bir şey bulmam gerekiyordu. Hem, isimleri aynı diye illa ki aynı kişi olmaları gerekmiyordu değil mi ?
" Hayırdır, sen nereye böyle ? Benim nereye gittiğim malum ya ? " dedim gülümseyerek ve elimdeki çöp poşetini hafifçe yukarı kaldırarak.
" Çöp atmaya ?" diye sordu o da gülümseyerek.
" Aynen. " dedim ben de gülümsemesine karşılık verirken.
" Ben de bakkala diye çıktım ama bilmiyorum buralarda bakkal var mı ? Sen biliyor musun bakkalın yerini ? "
Gözlerimi devirdim ve gülümsedim.
" 11 senedir burada yaşıyorum ben. Gel, hadi yürü. Sokağın sonunda Bülent Abi'nin dükkanı var. "
Yolumuz aslında 5 dakika bile sürmeyecek bir yolken, bizim havadan sudan boş boş konuşmalarımız ve Yakut'un sürekli beni durdurarak sağı solu gösterip, sorular sorması yüzünden 10 dakika geçmesine rağmen hâlâ dükkana varamamıştık.
" Yakut, abi tamam anlıyorum seni. İzmir'e ilk defa gelmişsin, yeni geldiğin bir yeri tanımak istiyorsun ama bak dükkan şurada. Hadi, gidip alalım be abi ne alacaksak ? "
" Doğru, haklısın özür dilerim. Oyaladım seni de. "
Ben bunu der demez pişman olmuştum çünkü yüzündeki o bir şeyler öğrenmek isteyen neşeli çocuk gülümsemesi bir anda sönmüş, yüzü düşmüştü.
'Bok vardı da üzdün çocuğu.' diye düşündüm kendi kendime. Haklıydım da. Onun hevesini kırınca ne geçmişti elime ? Hiç bir şey.
Bu düşüncelerle, hiç konuşmadan girmiştik Bülent Abi'nin dükkânına.
Dükkâna önden ben girdim ve selam verdim Bülent abiye:
" Kolay gelsin, Bülent Abi. Nasılsın ?"
Bülent abi, sesimi duyar duymaz arkasını döndü ve bizi gördü:
" Oooo. Hoşgeldin, hayırsız. Nerelerdesin bakalım sen son zamanlarda ? Murat'ı görürdüm ara sıra, şimdi o da yok oldu ! Nerelerdesiniz bir anlasam ? "
Bülent Abi'nin daha olan biten hiçbir şeyden haberi yoktu. Ne kardeşlerimi bulduğumdan, ne de onların yanıma taşındığından.
" Abim, ben sana olanları daha müsait bir zamanda anlatsam olur mu ? Şimdi ben bir arkadaşı getirdim de. Karşıma daha yeni taşındı. İzmir'i de pek iyi bilmiyormuş. "diyerek arkamda boş boş dikilmekte olan Yakut'u öne sürdüm.
" Öyle mi ? Gel, gel bakalım delikanlı. Söyle bakalım, ne istiyorsun ? "
" Ben bir paket Parlement alabilir miyim ? "
" Al bakalım delikanlı da sen daha çok gençsin yahu. Şu mereti bırakıversen olmaz mı ? Tazecik çocuksun. Yazık yahu. Yine de bana düşmez tabii. "
Bülent Abi, daha önce gördüğüm hiç bir esnafa benzemiyordu. Diğer bakkallar, yüksek sigara fiyatlarından dolayı ' Ne yapsam da daha çok sigara satsam ? ' diye düşünüp, akıllarınca kâr hesapları yaparken Bülent Abi, satışından en çok para kazandığı sigaradan adeta nefret eder, sattığı sigara paketini size verirken dünyanın en iğrenç işini yapıyormuş gibi yüzü buruşurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı Apartmanı
Ficção AdolescenteOrkun, Emine, Beyza... Üç kişi, üç kardeş. 2007'de anne babalarının boşanması sonucu farklı farklı yerlere, hayatlara dağılan bu kardeşler yıllar sonra birbirini bulup aynı evde yaşamaya karar verirlerse ne olur ? Hep beraber görelim ister misiniz...