" O kadına anne demiyeceğim! " Babam öfkeli bir şekilde bana bakıyordu.
" O zaman defol git evimden. Bıktım senden de, bu serseriliğinden de. Keşke annenle birlikte sende ölseydin. " Bu sözleri üzerine gözlerim doldu. O benim BABAMDI. Sırf evleneceği kadına anne demeyeceğimi söylediğim için bana bunları yapıyordu. Dediği laf kalbimi adeta yerinden söküp attı.
" Haklısın. Gidiyorum ben. O zaman ölmedim ama bakarsın bugün ölürüm. O kadınla mutluluklar sana. " dedim, odama çıktım. Valizin içine alabildiğince kıyafet koydum ve çantamı alıp evden dışarı çıktım. Babamın beni durdurmak için peşimden geleceğini düşünüyordum ancak uğurlamadı bile. Gözlerimi sakinleşmek için kapattım. Dışarısı yağmurluydu. Yürümeye başladım. Islanmak rahatlatıyordu. Elimdeki valizin yükü ıslandıkça artıyordu.
'Keşke annenle birlikte ölseydin.'
Tekrar tekrar bu sesi duyuyordum. Babam bile ölmemi istiyordu. Herkesin nefret ettiği kötü kızlardan olabilirdim ama bu muameleyi hak etmemiştim. Kaldırımın kenarına kimseyi umursamayarak oturdum. Annemin ölümünden sonra ilk defa ağlıyordum. Beni rahatlatacak bir şeylere ihtiyacım vardı. Valizimi kaldırım kenarına bırakıp, taksi durdurdum. Her zamanki gittiğim barın adresini verdim. Üstüme yapışmış kıyafetlerim umrumda değildi. On dakika sonra barın önündeydik. Taksiciye ücreti verdim ve bara giriş yaptım. Saçlarımdan suratıma iri su damlaları damlıyordu. Barın tanıdık kokusunu aldığımda efkarla gülümsedim. Yüksek müzik sesine artık kulaklarım alışmıştı. Barmenin bulunduğu yere gittim. Beni görünce halime tuhaf tuhaf baktı ve gülmeye başladı.
" Kes gülmeyi. Tuna arkadamı onu söyle bana? " dedim.
" Oo İzil. Büyük uçuş var sanırım? " Suratını şaşırmış gibi yapıyordu.
" Fazla konuşma Çağan. Arkaya kimseyi yollama bu gece. " dedim ve barın arka kısmındaki bize özel yere girdim.
Tuna ve arkadaşları oturmuş içiyorlardı. Beni görünce selam verdiler.
" Hepiniz çıkın. Tunayla yalnız bırakın beni. " Bana anlamayan gözlerle baktılar. Tuna onlara dönüp çıkın dedi.
" İzil bu halin ne bebeğim? "
" Tuna bana yüksek doz beyazlardan ver. Hadi acele et! "
" Karşılığında ne alacağım? " dedi piç sırıtışı eşliğinde. Cüzdanımı ona fırlattım
" Buradaki tüm parayı. " Kafasını salladı ve cebindeki uyuşturucunun tamamını bana verdi.
" Fazla uçma. Bu senin için intihar olur. " dedi ve göz kırptı. Beni yalnız bırakıp kapıdan çıktı.
Kollarımdaki morluklara baktım. Bu iyi gelmişti. Babam umrumda bile değildi şuan. Acı hissetmiyordum. Tam anlamıyla uçmuştum. Ayağa kalktım, başım dönüyordu. Güç bela kapıya ulaştım ve ön tarafa gittim. Çağan yan taraftaki müşterilerle ilgileniyordu.
" Hey yakışıklı " dedim ve bana bakmasını sağladım.
" Bira istiyorum. Kapanana kadar içeceğim. " Sakin bir şekilde gülümsedim. Çok iyi hissediyordum. Çağan sağ kolumu eline aldı ve şaşkınlıkla baktı.
" Kızım naptın sen? Damardan bu kadar fazla alacak derdin neydi lan ? " Kolumu ondan kurtardım.
" Uçtum işte oğlum. Çok konuşmada getir şu birayı. " Arkadan belime dolanan elleri hissettim. Bu Tuna'ydı.
" Duydun kızı. Bir bardakta bana getir. " diyerek emir verdi. Bu barda Tuna'ya kafa tutacak benim dışımda kimse yoktu.
Gece üçe kadar içtik. Kafam uçmuştu. Tuna beni arkaya yönlendirdi. Bar kapanmaya hazırlanıyordu.
Bir anda Tuna dudaklarıma yapıştı. Kafam bir milyon olmasına rağmen tüm gücümle onu ittim. Tekme atmaya çalışıyordum ama başım döndüğünden hep boşa sallıyordum. Beni duvar ile kendi arasına almıştı. Hırsla boynumu sömürmeye başladı. " Yapma. " diyebildim sadece sesimi çıktığı kadarıyla. Bir anda Tuna üzerimde çekildi. Yere düşmüştü. Tanımadığım bir adam Tuna'yı bayıltana kadar dövmüştü. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım.
" Sen ne yaptın? " dedim korkarak.
" Seni ondan kurtardım. " Buz gibi sesiyle konuştu
" Çünkü sen ona değil bana lazımsın."