Karşımdaki kıza baktım. Turuncuya çalan kızıl saçları ve iri, koyu renk gözleriyle bana bakıyordu. Suratımı buruşturdum, o da aynısını yapınca bir an şaşkınlıkla ona baktım, onun da bakışları en az benimki kadar şaşkındı.
Etrafımı inceledim, garip bir boşluğun ortasındaydık ve sadece ikimiz vardık burada, ikimizi çevreleyen karanlıktan başka hiçbir şey yoktu.
“Burada neler oluyor?”
Aynı anda ikimiz de birbirimize bu soruyu yöneltince gene aynı şaşkın bakışlarla birbirimizi süzdük. Ayna gibiydik…
Ayna?
Karşımdaki kızın gözleri benimkilerde de aynısı olduğunu bildiğim inanmazlıkla büyüdü. Kız; aynanın içindeydi.
Kendime baktım, ellerime, kotuma, kotumun altından görünen botlarıma… ben hala bendim, Micah Coven; sıradan bir erkek çocuğu. Ben kafamı kaldırdığımda aynadaki kızın gözlerini hiç kırpmadan beni izlemekte olduğunu gördüm ve irkilerek aynadan bir adım uzaklaştım. Ayak parmaklarımdan başlayıp ensemden saç diplerime kadar ulaşan bir ürperti bütün vücudumu sardı, bana bakışlarında bir yanlışlık var gibiydi.
Elimi aynaya uzattım; o da elini uzattı, gene de bakışlarımızdaki ifadelerin aynı olamayacağını biliyordum, ben şaşkınlıkla bakarken o uzun zamandır anlattıklarını kimsenin dinlemediği birinin hüzünlü bakışlarıyla yüzümü süzüyordu.
“Uyan.”
Aynadaki kızın ağzı açılıp berrak sesi kulaklarımı doldurduğunda soluğumu tuttum, çığlık atmak istiyor ama yeterli nefesi toplayamıyormuş, boğuluyormuş gibi hissediyordum.
“Uyan.” O konuşurken dudaklarımın onunkilerle beraber kıpırdadığını fark ettiğimde içimdeki dehşet büyüdü; sanki o benim yansımam değildi de ben onun yansımasıydım, sanki aynada olan o değildi de bendim.
Kız ağzını sonuna kadar açıp avazı çıktığı kadar bağırmaya başladığında ben de onunla birlikte haykırdım,
“UYAN! UYAN! UYAN! UYAN!”
“Micah!” Annemin sesiyle kendime geldiğimde terden sırılsıklam bir şekilde yatağımın içinde doğruldum. Demek hepsi bir rüyaydı, gene de boğazımdaki yumru oradan gidecekmiş gibi durmuyordu, hissettiğim korku halen daha kalbimin bir maraton koşucusununki gibi atmasına sebep oluyordu.
“Seni uyandırmaya çalışıyorum iki saattir.” Annem homurdandı, uykulu görünüyordu, saçları darmadağındı ve üzerinde sabahlığı bile yoktu,
Çünkü daha sabah olmamıştı.
“Kabus görüyordun.” Sonra tek kelime daha etmeden arkasını dönüp odamdan çıktı, tatlı uykusu iyice açılmadan rüyalarının kollarına dönmek istediğinden emindim. Oysa ben tamamiyle uyanık hissediyordum, baş ucumdaki telefonuma uzanıp ekranın ışığını açtım ve saate baktım, sabaha karşı üçtü. Uykuya geri dönmek için kendimi mi zorlasam yoksa hazır uyanmışken uyanık mı kalsam ikilemine hiç düşmedim, ben uykuyu çok seven biri zaten değilim. Ne zaman gerçekten uykuya dalsam saçma sapan rüyalar görüyorum ve sırf rüya görme fikri beni inanılmaz gerdiği için uyumayı sevmiyorum.
Zıplayıp yataktan kalktım, masama yürüyüp masa lambasının ışığını açtım ve ışık ısınıp içeriyi iyice aydınlatsın diye birkaç saniye bekledim. Sonra etrafıma bakındım, çatı katındaki odam her zamankiyle tıpatıp aynı görünüyordu, çatı penceresinin altındaki yatağım, kapının yanındaki ders çalışma masam ve kitaplığım… gene de bir şeyler doğru yerinde değilmiş gibi bir huzursuzluk hissediyordum ve bu his iç organlarımı kemiriyordu.
Kişisel banyoma açılan kapıya boş boş baktıktan sonra neyin yanlış olduğunu fark ettim; ben asla banyo kapım açık uyumazdım, kapılar açıkken uyumaya karşı bir fobim var diyin siz buna; dolap kapaklarını bile itinayla kapatırım hep. Oysa şu an banyomun kapısı aralık duruyordu ve banyodaki loş ışık lavabonun üzerinde asılı aynadan yansıyordu.
Vücudumdaki her tüy diken diken olurken midemdeki buz kalıbı eşliğinde banyo kapısına yürüdüm. Yatmadan önce kapıyı kapattığımdan çok emindim, annem kapıları çok güçlü çarptığım için beni azarlamıştı. Korku bütün bedenimi teslim alırken küçük bir çocuk gibi kaçıp yatağımın altına saklanma iç güdüsüyle savaştım ve aralık duran banyo kapısına doğru son bir adım atıp kapıda durdum. Kalbim kulaklarımda davul çalıyordu, o kadar hızlı nefes alıp veriyordum ki işitme duyusu çok hassas olan annemin az sonra uykusunun arasında bana seslenerek beni azarlayacağından çok emindim.
Kapı kolunu tuttuğumda kolun ılık oluşuyla bir kere daha bütün vücudum ürperdi, en azından dört saattir uyuyordum ve benden başka kimse bu banyoyu kullanmazdı. Ama şu an kapı kolu, biri onu uzun uzun parmaklarının arasında tutmuş gibi sıcaktı. Yutkunup banyonun içindeki büyük ışığın düğmesini açmak için kendimi cesaretlendirmeye çalıştım.
Kapıyı iyice aralayıp karşıdaki aynayla göz göze geldiğimde dudaklarımdan boğuk bir çığlık döküldü, o anda sertçe vurarak büyük ışığı açtım ve banyo (içeriye sadece bir duşakabin, bir tuvalet ve bir lavobo sığacak kadar küçüktü) tamamen aydınlandığında aynadaki aksimle göz göze geldim.
Bu bendim. Ben olduğumdan çokça emindim, ama ışığı açmadan önce gördüğüm yansımada kızıl, uzun saçlar gördüğümden o kadar emindim ki dehşet hissi göğsümde bir ağ gibi örülü duruyordu.
“MICAH!” annemin sesini duyduğumda yerimden o kadar yükseğe zıpladım ki kafamı eğik tavana çarpıp sinirle homurdandım. Bağırmak istiyordum ama dudağımı ısırıp kendime hakim oldum.
Aynaya yaklaşıp sarı ışığın altında kendimi inceledim, her zamanki gibi koyu kahve, kısa saçlarım (kızıl ve uzun değil, dikkatinizi çekerim) karman çorman olmuştu, az uyumaktan ötürü gözlerimin altında mor halkalar vardı ve tenim çok beyazdı. Sonuç olarak bendim ama; bir başkası değil.
Lavabonun üzerinden biraz daha eğilip aynayla burun buruna geldim, aynadaki aksimin benim yaptığım her hareketi birebir yaptığından emin olmak istiyordum. Neyse ki aynadaki ben de gerçekteki ben kadar korkmuş ve kafası karışmış gözüküyordu.
Rüyam aklıma geldiğinde aynadaki aksime baktım, “Uyan” demişti aynadaki kız, hep diyordu bunu, bu rüyayı son dört yıldır hemen her gece görüyordum. Bundan artık yorulmuştum, kendi bilinçaltım beni uyuduğum her uykudan uyandırmak için bir taraflarını yırtıyordu, dört yıldır bir gecede beş saatten uzun uyuduğumu hatırlamıyordum.
Sinirle aynaya baktım, kendimle göz göze geldim.
“Uyan.”
Kendi kendime sinirle tısladığım bu cümlenin bu güne kadar bildiğim bütün gerçekliği yıkacağınıysa,
Hiç düşünmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLEEP
Mystery / ThrillerDur ve etrafına bak. Her şey ne kadar gerçek gözüküyor, değil mi? Derin bir nefes al, ciğerlerinin oksijenle dolduğunu hisset. Ne kadar gerçek hissettiriyor, değil mi? Şimdi gözlerini kapat. Ve aslında hiçbir şeyin gerçek olmadığını düşün. Her şeyi...