"Ernest hadi yeter. Yordun Harry'i. Daha sonra yine oynarsınız. Doris hayatım sende Harry'nin saçlarını rahat bırak artık."
"Sorun değil. Biz eğleniyoruz."
"Uyku saatleri geldi. Sonra huysuzluk yapıyorlar."
"O zaman hadi yataklara." Doris'i kucağıma aldım. Louis Ernest'i alıp önden yürüdü. Doris başını göğsüme yaslayıp alttan bana baktı. Odaya girip onu yatağa bırakmak istedim ama daha çok sarılıp beni bırakmadı.
"Harry'i çok sevdin biliyorum ama uyuman lazım. Hem o sonra tekrar gelir. Şimdi uyu."
"Doris eğer uyumazsan bir daha gelmem. Hadi bakalım uyu." onu yatağa bırakıp uyuyana kadar yanında bekledim. Salona geçtiğimizde Louis kendini koltuğa bıraktı. Kafasını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı.
"Yorgun gözüküyorsun." gözlerini açıp bana baktı. Yanına oturup bende ona bakmaya devm ettim.
"Biraz öyleyim. Annemin hepsiyle nasıl ilgilenebildiğini anlamıyorum. Hepsi aynı anda farklı şeyler istiyorlar."
"Her zaman annelerin bu konuda özel bir güce sahip olduğunu düşünmüşümdür. Ama sende çok iyi başarıyorsun. İyi bir abisin Louis."
"Teşekkür ederim. Bugün buraya gelerek onları çok mutlu ettin. Özellikle iki ufaklık seni çok sevdiler. Lottie zaten en büyük hayranlarından birisi. Tüm arkadaşlarına senin buraya geldiğini anlatacağına eminim." gülüp yüzünü inceledim.
"Bu kadar güçlü olmak zorunda değilsin. Onların yanında tabiki güçlü olacaksın ama şuan sadece ikimiz varız. Kendini biraz rahat bırak."
"Emin ol eğer kendimi bırakırsam toplayamam."
"Artık arkadaş sayılırız. Sana yardımcı olurum her konuda. Ama kendini bu kadar kasma. Duygularını birazda dışından yaşa." gözlerinin dolduğunu gördüm.
"Ben en anneci olandım biliyor musun? Ama şimdi kardeşlerim için kendimi tutup onları toplamam lazım. Şöyle bir gerçek varki ben annemi şimdiden özledim." çenesi titremeye başladığında bende gözlerimin dolduğunu hissettim. Gözlerimi kırpıştırıp görüşümü netleştirdim. Gözünden bir damla yaş aşağıya doğru süzüldü.
"Onsuz ne yapacağım nasıl idare edeceğim hakkında hiçbir fikrim yok. Ernest ve Doris daha çok küçükler. Kızlar henüz çocukluktan yeni çıktılar. Onları bir arada ve mutlu tutmam lazım. Asıl sorun bunları nasıl yapacağımı bilmiyorum."
"Bunu başarabileceğine eminim. Sen hayatımda gördüğüm en güçlü insansın."
"Ben kendime güvenmiyorum." gözünden yaşlar akmaya devam ederken onu kendime çekip sarıldım. "Aslında bu kadar çabuk ağlayan bir insanda değilimdir."
"Ağlamak rahatlatır. Kendini tutma."
"Teşekkür ederim. Bu desteğini unutmayacağım." Bir süre daha öyle kalıp geri çekildim.
"Ben artık gitsem iyi olur. Kız kardeşim evde beni bekliyor."
"Tabi. Tekrar teşekkür ederim." kapıya yürüyüp tekrar ona baktım.
"Yarın yine gelebilir miyim?" diye sordum.
"Elbette. İstediğin zaman gelebilirsin." deyip gülümsedi. Bende gülümseyip onunla vedalaştım.
~~~
Zili çalıp kapının açılmasını bekledim. Kapı açılıp Fizy arkasından göründü.
"Merhaba."
"Hoşgeldin." salona geçip Doris ve Ernest'e baktım.
"Bakalım ben kime oyuncak getirmişim." ikiside koşarak yanıma geldiler.
"Şimdi biz bu arabayla ilgilenirken sen ablalarınla bu evi yapıyorsun. Anlaştık mı?" Phobe yanıma gelip kutuyu elimden aldı.
"Harry'ye teşekkür edin çocuklar." ikisi de yanağımı öptü. Phobe Doris'i alıp odasına götürdü.
"Şimdi biz bunu nereye kuralım ufaklık." parmağıyla odasını gösterdi. "Hadi gel bakalım." dedim. Elini tutup odasına doğru yürüdüm. Phobe ve Doris evi yapmaya başlamışlardı. Diğer köşeye oturup Ernest'e de yanıma oturttum. Parçaları paketten çıkarıp Ernest'le birleştirmeye başladık.
"Louis nerede?"
"Odasında. Biraz işi varmış." kafamı sallayıp Ernest'in yerleştiremediği parçayı yerleştirdim. Parçaların hepsini tamamen yerleştirdikten sonra arabayı yola koydum. Kumandasını Ernest'in eline verip nasıl çalıştıracağını gösterdim. Gülümseyip arabayla oynamaya başladı.
"Ne yaptınız bakalım ben yokken?" bakışları beni buldu. "Sen ne zaman geldin?"
"Oldu biraz." Ernest beni dürtüp arabayı gösterdi. Uygun yere park etmişti. "Aferin sana. Hadi tekrar deneyelim."
~~~
"Hergün buraya gelmeye devam edecek misin?"
"İstemiyorsan gelmem." Louis ile mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyorduk.
"Bunun istememekle alakası yok. Gelmek zorunda değilsin."
"Kardeşlerini sevdim. Burada olmaktan mutluyum. Eğer gelme artık diyorsan gelmem."
"Hayır öyle demek istemedim. Bizde senin burada olmandan mutluyuz tabiki. Yani çocuklar." gülümseyip tavuğu soslamayı bitirdim. Tepsiyi fırına koyup patates püresine baktım.
"Her şey hazır sanırım. Tavukta pişerse tamam." Beni kafasıyla onaylayıp sandalyeye oturdu. Bir haftadır hergün buraya gelip geç saatlerde gidiyordum. O yüzden evdekiler bana alışmıştı. Bende onlara çok alışmıştım.
~~~
"Ernest tabağındakilerle ilgilen. Daisy bırak telefonunu ve yemeğini ye artık. Lottie nerede?" Lottie koşturarak mutfağa girip sandalyeye oturdu. Doris'in yemeğini yedirirken diğerlerini izliyordum.
"Fizy, Ernest'e yemeğini yedirir misin hayatım?" Fizy kafasıyla onayladığı da Louis ile göz göze geldik.
"Harry sende yemeğini ye. Doris'i ben alırım."
"Hayır biz böyle çok iyiyiz. Sen oturup yemeğini ye bence." kafasını sallayıp oturdu. Doris'de yemeğini yedirdikten sonra ellerini ve yüzünü sildim. Saçlarını öpüp gülümsediğimde o da gülümseyerek karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Collision | Larry | 4-Shot
Fanfic"Aynı günde ikinci defa aynı kişiyle mi çarpıştım yani?"