Muhtaç

191 12 33
                                    

Gecenin karanlığında, küçük ellerini nefesiyle ısıtmak için uğraşıyor fakat yalnızlık ve soğuk içini ısıtmasına engel oluyordu. Ağlamaklı gözlerle karanlık caddenin ortasından, nereye gittiğinden bile emin olmayarak yavaş ve bitkin adımlarla ilerliyordu. Bir süre sonra, yüzüne bir kaç yağmur damlası düştü ve yüzünü gökyüzüne çevirmesine neden oldu. Yağmur damlaları sanki onunla dalga geçercesine heybetliydi ve özgürce yeryüzüne yolculuk yapıyorlardı. Sanki o damlalar içindeki az da olsa yanmakta olan ateşin düşmanı gibi vuruyordu yüzüne. Bir süre hareketsiz bir biçimde gökyüzünü izleyerek mor ve uzun olan saçlarının ıslanmasına izin verdi. Gökyüzündeki adaşının bile yağmur bulutlarının arkasında yalnız kaldığını fark edince içinde bir burukluk hissetti. Ama, en azından onu asla yalnız bırakmayacak ve içindeki ateşin sönmemesini sağlayacak bir güneşinin olması, kızın yüzünde ufacık da olsa bir gülümseme oluşturdu.
Onun da kendine ait bir güneşinin olmasını o kadar çok arzuladı ki bir gün onu bulacağına dair kendine söz verdi. Bedeni güçsüz görünse de böyle bir yağmur içindeki umudun ateşini söndürmesine izin veremezdi.Bu uzun ve yorucu yolculuğun sonundan yaşadığı harabeye vardı ve kendini uykunun ellerine teslim etti...

Gözlerine vuran güneş ışıkları onun uyanmasına sebep oldu. Belkide hayatında onu tek memnun eden şey her sabah güneşin onu uyandırmasıydı. Yalnızlık ile beraber uyanmaktan sa güneşin onu nazik elleriyle uyandırmasını seviyordu.

Ama gökyüzündeki o güneş, içindeki umuda sadece küçük kıvılcımlar saçıyordu. Onun ihtiyacı yeryüzünde, sadece ona ait olan bir Güneş bulmaktı.

Gerçekler acıydı. Karnında oluşan açlık hissi onu yiyecek bir şeyler bulmak için tekrar sokakların acımasız kollarına attı. Kısa bir süre sonra lokantanın yakınlarında neredeyse bir iki ısırık alınıp köşeye bırakılan, güzel görünen bir hamburger görünce kendini şanslı hissetti. Eline aldığı hamburger ile bu gün bir ziyafet çekmek istercesine evine doğru o sıcacık gülümsemesiyle ilerliyordu. Taa ki fren sesleri bu gülüşü solduruncaya dek...

Byul'a çarpan arabadan çıkan kız, büyük bir pişmanlık ve korkuyla kendini arabanın dışına attı. Yerde bilinçsiz bir şekilde yatan zayıf ve ürkek görünen bedeni görünce adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bir süre hareketsiz kalan kız çevredekilerin sesleriyle kendine geldi. Yanındaki adamı ambulansı ararken görünce "lütfen yardım edin. Benim arabamla çok daha çabuk götürürüz" diyerek yerde yatan kızı birlikte arabaya taşımaya ikna etti.

..... 3 gün sonra .....
Yongsun yine elindeki sımsıkı tuttuğu çiçeklerle, çarptığı kızın uyanmış olmasını umarak girdi hastahanenin kapısından. Merdivenleri çıkmak güçleşmişti onun için. Üç gündür yemek yememesi güçsüz olan bedenini çok daha güçsüz yapmıştı.
Byul'un yattığı odanın önüne geldiğinde ona bakan bir çift gözü görünce gözünden akan yaşları engelleyemedi.

Byul şaşkınlıkla sarı saçlı kıza bakıyordu. İçindeki kelebekler çıldırmıştı sanki. O güzel gözlerden akan yaşları gördü. Çölün ortasında kurumaya yüz tutmuş bir bitki kadar kendini muhtaç hissediyordu o gözünden akan yaşlara.
Yongsun kapıyı açtı ve koşarak Byul'a sarıldı.

Byul, güneşten daha parlak ve daha güzel bir şeyin olduğunu öğrendiği o gün kendi güneşini aramaya son verdi.

Artık tek yapması gereken onu kolları arasından kaçırmamaktı.

_______________________

Medyadaki şarkıyı dinlerken içimden bir şeyler yazma isteği geldi. İlk defa böyle bir şey yazıyorum. Ben, kafamda Moonbyul cool biri olur diye düşünmüştüm ama yazmaya başladıktan sonra neden fakir oldu anlamadım :D

Biliyorum hikaye kısa, konu basit oldu ama yazmışken yayınlamak istedim. İllaki yanlışlıklarım olmuştur. Umarım beğenirsiniz :')

MOONSUN | One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin