-1-

44 2 3
                                    

Sol elimin yüzük parmağı, mor taşlarla bezeli beyaz bir yüzük tarafından esir alınmıştı. Yüzük bana son yedi ayımı hatırlatırcasına parlıyordu. Gözyaşlarımın artık akmaması beni tedirgin etse de sanırım artık ağlayamıyordum.

Burnumu çekip hantalca komodinin üstündeki dijital saate baktım.

07.12

Günün ilk ışıkları perdeleri yarı açık penceremden içeri süzülüyordu.  Yeni bir günü hiç de kucaklayasım yoktu. Pikemi başıma kadar çekip tekrar uykuya dalmaya çalıştım. Huzur veren şeyleri düşündüm. Hiçbiri uykumu getiremese de sonunda esneye esneye bünyemi uyku fikrine alıştırdım.

Tam uykuya dalacakken odamın kapısının açıldığını hissettim. Odama kapımı tıklatmadan girebilen tek bir kişi vardı. Beni 7/24 rahat bırakmıyordu. Hafif adımlarla arkamdaki koltuğa oturdu. Uyuyorum sansın diye nefes alış verişimi kontrol etmeye çalıştım.

Aramızda beş metre ya var ya yoktu ama yine de ondan buram buram gelen erkek parfümüyle, kadın parfümüne karışan ter kokusunu duyabiliyordum. Yine birini yatağa atmıştı. Uçkuruğuna sahip çıkamaması sinirime dokunuyordu. Onun gibiler insanı cinsellikten soğutmaya yeter de artardı bile…

“Bana dön. Çünkü uyumadığını biliyorum.” Mırıltıyla söylediği sözler bıçak keskinliğindeydi. Kızgın mıydI? Yine ne yapmıştım?

Omuz silktim. Her ne kadar umursamaz görünmeye çalışsam da söylediklerini yapmayınca nasıl sinirlendiğine şahit olmuştum. Pikemi çekiştire çekiştire ona döndüm.

Yayılarak oturduğu beyaz koltuğun kenarlıklarında ritm tutuyordu. Vişne rengi dudaklarını dişlemesi sinirimi bozdu. Gözaltları uykusuzluktan dolayı mosmordu, kuzguni siyah saçları dağınıktı ve tişörtü kırışmıştı. Tavana baksa da göz ucuyla beni izlediğini biliyordum. 

Sanki uyku mahmuruymuş gibi fısıldayarak “Ne var? Sabahın yedisinde benim odama girmeye ve uykumu bölmeye hakkın yok.” dedim.

Orman yeşiliyle, gri arasında gidip gelen irisleri bana döndü. “Burası benim evim. İçindeki her şeyle beraber benim. İstediğim her yere girip çıkarım. Her yere.”

‘Girip çıkmak’ kelimesinin altındaki örtülü anlamı vurgulamıştı. Hayvan herif… Yüzümü tiksinircesine buruşturdum. Ona dönünce kokusu daha da ağırlaşmıştı. “Yine kimi yatağa attın?” Onun pahalı erkek parfümüne karışan ucuz kadın parfümü kokusu fazla… Tiksindiriciydi.

Tepki vermeyip dudağını dişlemeye devam etti. “Hatırlamıyorum.” Sanki okuduğu son kitabın yazarını hatırlamıyormuş gibi konuşmuştu.

İfadesindeki kayıtsızlık nedensizce komik geldi. Güldüm. “Bunu nasıl başarıyorsun?”

Gözleri merakla kısıldı. “Neyi?”

“Her gece başka bir kızı yatağa atıp bana ‘seni seviyorum’ demeyi… Hangi aşık başkasını ‘becerirken’ bir kadına ‘sana aşığım’ der?” Her ne kadar lafı dolandırsam da onunla her sohbetimin vardığı noktaya varacaktım. Beni bırakmasını söylemeyi planlıyordum. Bana takıntılıydı. Nokta.

Başını hafif bir hareketle olumsuz manada salladı. Dişlerini sıktığını gördüm. Omuzları kasıldı ve parmaklarıyla tuttuğu ritm belirsizleşti. Kızmıştı. “Bugünkünün kumral saçları vardı. Ya da kızıl mıydı? Neyse, unuttum. Dolgun kalçalar ve göğüsler. İyi sevişiyordu. Ama hayır… Böyle söyleyince tahrik olmuyorum. Saçlarının sarı olduğunu hayal ettim. Gözlerinin çivit mavisi olduğunu… Güldüğünde küçük burnunun havaya kalktığını, teninin amberle leylak koktuğunu… Bir de gül kurusu, yumuşak dudakları olduğunu... Tüm bunları düşündüm. Ben her gece başkasıyla sevişmiyorum.” Gözlerini benimkilerle buluşturdu. “Seninle sevişiyorum.”

Sırtım kasıldı. Korku bedenimi ele geçirirken seslice yutkundum. Bana daha önce hiç dokunmamıştı. Şimdi de dokunmazdı, değil mi? Hayır, hayır. Tahrik mi oluyorum demişti? Kahretsin!

Onu cevaplamam en azından hatrı sayılır bir tepki vermem gerektiğinin farkındaydım ama ağzım açılmıyordu. Neden bu mevzuyu açtım ki? O, yirmi yedi yaşında sağlıklı bir erkekti. Tabii ki de ihtiyaçları olacaktı. Kiminle seviştiğinden bana ne? Merağım bir gün başıma iş açacak.

Ben cevapsız kalınca hafifçe tebessüm etti. Çoğunlukla benimle zorba gibi konuşurdu ama sanırım bugün kibarlık günüydü. Tebessümü bana onu ilk gördüğüm geceyi hatırlattı. Hadi, yapabilirim. Onu nakavt etmeliyim. “Ya annem? O bana benziyor muydu?” Sesimin titrememesi bu sefer beni tebessüm ettirdi.

Gülümsemesi solarken kızgınlık geri geldi. Kalbimin her atımıyla beraber salgılanan adrenalin tüm vücuduma dağılıyordu. Dişlerinin arasından konuştu. “Onunla aramızda hiçbir şey geçmediğini biliyorsun.”

Yapay bir kahkaha attım. Sinirlenmiştim ve ona karşı alenen sinirlenemeyeceğim için alaycı görünmeye çalışıyordum. “Yaa… Ne demezsin? Dudak dudağaydınız. Muhtemelen benim yüzümden o gece spermlerini bir peçeteye aktarmak zorunda kalmışsındır.” deyip hızla arkama döndüm.Böyle bir şey söylediğim zamanlardaki gibi saldırganlaşacak orayı burayı dağıtacaktı. Ama umurumda değildi, beni zorla tutan oydu. Bana psikolojik işkenceler yapan, özgürlüğümü kısıtlayan ve... Sabahın yedisinde başka birinin koynundan çıkıp benim odama giren.

Önce duvara çarpan koltuğun sesini duydum. Sonra yere atılan birkaç ıvır zıvır. Makyaj masamın üstündeki orta boylu aynayı yere attığını anladım. Ayna milyon parçaya ayrılırken çıkan ses tüm evde bir yankı yaptı.

 Tam gitti sanırken aniden pikem havalandı ve yastığın altına koyduğum sol elimi hayvansı diyebileceğim bir güçle çekti. Gözlerim sımsıkı kapalıydı. Bileğimi sıktı ve tatmin olmuş bir ses çıkardı. “Bu yüzük parmağından çıkmayacak.”

Bileğimi bıraktığında hiçbir tepki vermeden pikemi başıma kadar çektim. Başımı kendimi boğmak ister gibi yastığın altına bastırdım. Lütfen uyayabileyim, lütfen uyuyabileyim, lütfen. Lütfen!

MERHABA, CANLARIM. YENİ BİR HİKAYEYLE KARŞINIZDAYIM.

İLK BÖLÜM OLDUĞU İÇİN BİRAZ KISA OLDU, FARKINDAYIM...

SİZDEN DİLEĞİM ŞU KÜÇÜK YILDIZA TIKLAYIP, AKLINIZDAN GEÇENLERİ AŞAĞIYA YORUM OLARAK BIRAKMANIZ. HAYDİ ÖPÜLDÜNÜZ.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 13, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ღ LİSSA ღ   - Ametist Serisi 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin