Günler günleri kovalıyor, tepeleri aşan Zayn' in yolculuğu bir türlü bitmiyordu. Fakat beklenmedik bir şekilde sabırlıydı. Sonunda kalbini bulduğunu bilmek ona ilginç bir güç veriyor ve umudunu hiç kaybetmeden yola devam etmesine sebep oluyordu. Elbette tüm bu yolculuk bir hiç uğruna da olabilirdi. Ne zaman bu olasılığı düşünse Milena' ya ilk ve son kez sarıldığı o büyülü anı gözlerinin önünde canlandırıyor ve ona sarıldığında tattığı doluluk hissini kendisine hatırlatıyordu.
Çantasındaki ekmeği çıkarıp bir parçasını kopararak ateşin diğer tarafında oturan gezgine uzattı. Dün sabah karşılaştığı bu garip adam yolculuğuna eşlik ediyor ve her zaman tıpkı büyükanne gibi tuhaf konuşuyordu.
"Nereye gidiyorsun?" diye sormuştu Zayn yeni tanıştıkları zaman.
"Rüzgar beni nereye götürürse oraya hayatım."
"Yani nereye gittiğini bilmiyor musun?"
"Biliyorum." dedi gezgin.
"Nereye?"
"Nereye doğru yürürsem."
"Yani bilmiyorsun."
"Hayır, biliyorum."
Ve bu kısır döngü bir süre daha devam etti.
Gitarından bir melodi çıkarıp iç çekerek arkasındaki taş parçasına yaslandı. "Hayatım, neden bu kadar gerginsin? Nereye doğru gittiğimin senin için ne önemi var?"
Bir melodi daha.
"İnsanların bir amacı olmalı." dedi Zayn.
"Benim yok."
"Daha önce hiç amacı olmayan bir insanla karşılaşmamıştım. Tuhaf."
"Tuhaf değil. Çünkü ben bir gezginim. Sadece gezerim, işim bu. Tatlı şarkılarımın karşılığında insanlardan yiyecek ister ve sonra hikayelerini dinlerim. Tuhaf olan sana şarkı söylememiş olmama rağmen benimle yemeğini paylaşman."
"Benim için şarkı söyleyen birisi var zaten."
Gezgin kısa saçlarını gizleyen şapkasını çıkarırken dudaklarının arasına sıkıştırdığı ot parçasını salladı. Baygın bakışları ve rahat tavırları ile hayattan hiçbir beklentisi olmadığı anında anlaşılıyordu.
Ekmek parçasından bir ısırık alan gezgin, Zayn' in gözlerine baktı.
"Daha önce ölü bir beden görmüştüm hayatım. Gözleri açıktı ve gökyüzüne bakıyordu. Ne kadar da ilginç, senin gözlerin de o adamın gözleri gibi ama nefes alıyorsun."
"Çünkü vaktim çoktan doldu. Uzun zaman önce ölmeliydim."
"Ah," dedi gezgin kederle ve gitarından kederli bir melodi çıkardı. "Sen de lanetlenenlerdensin. Gözlerine baktığım ilk anda bunu fark etmeliydim. Nasıl oldu?"
"Şeytanın güzelliğine kapıldım. Kalbimi çaldı ve beni sonsuz yaşamla lanetledi."
"Güzellik... Biz erkekler güzellik karşısında ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Hepsi bacaklarımızın arasındaki küçük şey yüzünden, değil mi tatlım? Hayat fazla acımasız."
Zayn sessiz kaldığında gezginle bir daha konuşmadılar. Ama adamın susacağı yoktu. Uykuya dalana dek hiç durmadan geceye şarkılarını özgür bırakmıştı.
Gün doğduğunda tekrar yola çıktılar. Başlangıçta gezginin varlığından rahatsız olmayan Zayn şimdi onu boğazlamamak için kendisini zor tutuyordu. İki adım arkasında yürüyen adam gitarını elinden hiç bırakmadan şarkılar söyleyip çoğu zaman da kendi kendine konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the curse of the stolen heart • malik
Fanfiction"Sonsuz yaşamın acı bir arayış içinde geçecek. Duygularını kaybedeceksin. Kırlardaki solgun bir ot tanesi kadar hissiz olduğunda yediklerin ağzında sadece çamur tadı bırakacak." Zayn göğsüne dokundu. "Acıyor." "Aşk acıtır." dedi kız. "Yazık ki, sen...