Günlerden bir gün genç adam ıssız ormanda yürüyor, evde hasta bir halde yatmakta olan annesi ve uzun zamandır aç olan karınları için bir av arıyordu. Ancak gün batımının da gelmesiyle umudundan geriye sadece birkaç kırıntı kalmıştı.
Deri matarasındaki kalan son su yudumlarını içerken artık eve gitmek zorunda olduğunu hissetti. Çünkü orman, bilinmez karanlık çöktüğünde tehlikeli olur, özellikle yukarıdaki göğe bir dolunay hakimken kimse ormanda dolaşmaması gerektiğini bilirdi.
Eve doğru yürürken tatlı bir sesten gelen melodileri duydu. Kalbini hızlandıran bu korkunç heyecanla birlikte sesi takip ederken buldu kendisini. Nehrin kenarında çırılçıplak bir halde şarkı söyleyen kız, aynı zamanda ayak bileklerine kadar uzayan altın sarısı saçlarını, üzeri safirlerle süslü gümüş bir tarakla tarıyordu. Çıplak teni, aydan kopan bir parça gibi solgun, beyazdı. Ve genç adam, o an aşık oldu. Hayatında daha önce böyle bir güzellik görmemiş, adeta büyülenmişti. Zihni öylesine bulanıktı ki bu vakitte ve tehlikeli ormanda, böylesine güzel bir kızın ne işi olabileceğini düşünemedi.
Ne yaptığının farkında olmadan hülyalı bakışlarla kızı izlemeye devam ederken, saçlarını taramayı bırakan kız dudaklarına öldürücü bir tebessüm yerleştirerek adama döndü.
"Güçlü kalbinin sesini duyabiliyorum." demişti kız.
Genç adamın kanı aşkın zehrine çoktan bulanmıştı. Konuştuğunda ne dediğini bilmiyordu.
"Kalbim sonsuza kadar sana ait."
"Öyleyse yanıma gel."
Ayakları kendinden habersiz bir şekilde çıplak kıza doğru yürüyüp onun karşısına geçtiğinde yüzünü daha yakından görme imkanı buldu. Sarı saçlarının çevrelediği ay yüzünü bir çift menekşe rengindeki gözler süslüyordu. Ve o mor gözlerin içinde, altın lekelerle birlikte evrenin kusursuzluğu da barınıyordu.
"Bana adını söyle."
Kız yumuşak ellerini adamın iki yanağına yerleştirdi.
"Zayn."
"Kalbin, Zayn," Yanağındaki ellerden birisi derisini parçalamak ister gibi atan kalbinin üzerine kaydığında genç kızın gözleri arzuyla kapanmış ve dolgun dudakları aralanmıştı. "Daha önce hiç görmediğim, eşsiz bir kalp."
"Çok güzelsin." dedi Zayn hayranlıkla. Kıza bakmaya doyamıyordu.
"Beni istiyor musun?"
Cevap alamayan genç kız parmak uçlarında yükseldi ve Zayn' in dudaklarına bir aşk öpücüğü kondurdu. Öpücük yeterince büyüdüğünde onu yere yatırdı ve üzerine çıktı. Genç kız ne yaptığını biliyor, Zayn ise hayatında ilk kez aşkı paylaşacağı için yüreği bunun ateşiyle kavruluyordu.
Üzerinde duran genç kızın pantolonunun düğümlerini çözmesine izin verdi. Ardından onun sıcaklığının içindeyken daha önce hissetmediği duygular şimdi bedeninden taşmak üzere büyüyordu. Zamanın durmasını ve kızın üzerinden asla kalkmamasını isterdi. Ancak her şeyde olduğu gibi bu güzel anın da sonu vardı.
Kız, üzerinden kalkmadan tekrar Zayn' in sol göğsüne dokundu.
"Sana dünyaları verebilirim." demişti tehlikeli gülücüğüyle. "Sonsuz bir yaşam, zenginlik, güzellik, hayranlık ve aşk... Bunları ister miydin?"
Kim istemezdi?
"İsterdim."
"Ama bunun karşılığında bana kalbini vermen gerekiyor."
Kadın bir şeytan, bir kalp sökendi. Aşkın zehrine kapılmayıp gözleri boyanmasaydı belki bu gerçeği görebilirdi ama yapamadı.
"Kalbim senin." dedi tüm teslimiyetiyle.
Ve kadın soğuk elini göğsünün içine soktu. Geri çektiğinde avuçları arasında bir ateş gibi ışıldayan efsunlu kalbi duruyordu. Korktu, çünkü kızın bir kalp söken olduğunu henüz şimdi görebilmişti.
"Sonsuz yaşamın acı bir arayış içinde geçecek. Duygularını kaybedeceksin. Kırlardaki solgun bir ot tanesi kadar hissiz olduğunda yediklerin ağzında sadece çamur tadı bırakacak."
Zayn göğsüne dokundu.
"Acıyor."
"Aşk acıtır." dedi kız. "Yazık ki, sen de acıtacaksın. Ama hepsi bir hiç uğruna olacak."
"Lütfen, kalbimi geri ver. Senden hiçbir şey istemiyorum."
"Anlaşma çoktan mühürlendi."
"Her zaman acı içinde mi olacağım?"
"Tanrılar merhametlidir." Boştaki eli Zayn' in yanağını okşadı. "Herkese ikinci bir şans verilir. Eğer görmeyi bilirsen bir gün kalbini tekrar bulacaksın."
O günden sonra değişimi başladı. Tıpkı şeytanın dediği gibi zaman ondan birçok şeyi götürdü ama birçok şeyi de getirdi. Sonsuz yaşamının içinde görünüşü asla değişmiyor ve zenginliğinin sonu olmuyordu.
Çok acı verdi. Kalbini aradığı bu yolculukta güzel kadınların yüreğini tıpkı o cadı gibi çaldı ama aradığını bulamadı. Tanrıların yalan söylediğini kabullenmişti bir müddet sonra. Onun için ikinci bir şansın olmadığını ve sonsuza kadar bu ızdırabın içinde yaşayacağını düşünmüştü... O güne kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the curse of the stolen heart • malik
Fiksi Penggemar"Sonsuz yaşamın acı bir arayış içinde geçecek. Duygularını kaybedeceksin. Kırlardaki solgun bir ot tanesi kadar hissiz olduğunda yediklerin ağzında sadece çamur tadı bırakacak." Zayn göğsüne dokundu. "Acıyor." "Aşk acıtır." dedi kız. "Yazık ki, sen...