Hastaneden çıktığımızda daha yeni aklıma gelmişti işimin olduğu. Ve oldukça geç kalmıştım. Ziya Bey'e hastane de olduğum için işe gelemediğimi söylesem bahane uydurduğumu düşünmesi mümkündü. Bu sefer kesin işten atılacaktım. Aslında böyle iyi bir patron benim gibi bir çalışanı da haketmiyordu. Aslında beni hala nasıl kovmadı onu çok merak ediyorum çalışanlarına böyle yumuşak davranması bana gerçekten ilginç geliyordu. Düşüncelerimin arasından Erica'nın sesiyle sıyrıldım. "Eeee evimize yaklaştık mı? Yaklaşık 10 dakika 30 saniyedir yürüyoruz hergün bu yolu yürüyor musun gerçekten?" Dudaklarını bükerek bana kendini acındırıyordu. Bu gerçekten de komikti. "Hemen sızlanma normalde otobusten indikten 5 dakika sonra evde oluyordum. Ama buğün oralar pek tekin değildi. Sana söylemeden yolu uzattım benim hatam."
Oturduğum semt tekin bir yer değildi. Yoldan geçerken birinin bir anda önüne atlaması an meselesi burayı nerden buldum bende bilmiyordum. Ama alışmıştım...
Eve Beyda'nın söylediğine gore 13 dakika 32 saniye sonumda nihayet eve gelmiştik. O kadar yorulmuştuk ki ikimizde koltuğa kendimizi atmıştık. Beyda fazlasıyla evhamlı birine benziyordu. Bu huyu beni korkutabilirdi. Bakalım daha neler göreceğim onu merak ediyorum. Biraz dinlendikten sonra Beyda evi gezmeye başladı. Her yeri karış karış inceliyordu. Yüzüne bakılırsa oldukça memnundu. Evimin bir hayli pis olmasına rağmen gayet mutlu görünüyordu. "Ben çok açım umarım buz dolabında yiyecek bir şeyler vardır" diyerek doğru buzdolabının olduğu yere gitti. Dolabın kapağını açtığında şaşkınlık yüzünden okunuyordu." Ne sadece bir kaç paket abur cubur var. Sen bunlarla mı besleniyorsun inanmıyorum. Bunlar çok sağlıksız. Kusura bakma ama evine benim gibi birine ihtiyacı var. Bügün çok yorgun olduğum için bir günlük tolerans edebilirim" dedi. Doğrusunu söylemek gerekirse nasıl bir değişiklik yapabilirdi ki ,yemek mi? Hiç sanmıyorum tırnakları kırılır diye yemek yapmasını bile bilmiyodur. Tabi bunları içimden söylüyodum. Suratımdaki ifade ise sabırsızlıkla bekliyorum idi...
* * *
Bu sabah işe geç kalmamak için yarım saat erkene kurmuştum alarmı. Hemen kalkabildiğime sevine bilmiştim. Beyda ile ben koltukta yatmıştık bugün. Aslında uyuya kalmıştık. Hemen üstüme kalın şeyler giyip evden hızlıca çıktım. İşe erken gidebildiğim için sevinmiştim. Doğru masama oturum işe koyuldum. Bir yarım saat sonra Ziya bey hepimizi yanına çağırdı. Doğrusu hiç böyle şeyler yapmadığı için ilginç gelmişti her şeyi bırakıp Ziya Bey'in yanına gittim. Yanında uzun boylu, sarışın , kahverengi gözlü sert suratlı bir adam vardı. Ve oldukça yakışıklıydı. Ben burdayım diyen kaslarına da diyecek tek kelime bile bulamadım. Sevgilisi olmaması mümkün değildi. Böylelerini havada kaparlar diye düşünüp beğeni iç güdülerime dur demek zorunda kaldım. Ofisteki bütün kızlar gözleriyle yiyorlardı sanki beni bile rahatsız etmişti.
Ziya Bey lafa girmesiyle kendime geldim. "Evet sevgili personellerim sizi buraya aramıza yeni katılacak olan Yaģız Bey'i tanıştırayım. Kendisi Canada'dan yeni geldi. İş yerimize çabuk uyum sağlayabilmesi için yardımcı olun. Bugünlük bu kadar işlerinizin başına dönebilirsiniz." dedi ve ofisine döndü. Bütün kızlar ağzının içine düştü. Tamam abartılacak bir şey olabilirdi ama, benim gibi kendi içlerinde saklasalardı keşke. Sevgilisi kıskanç biriyse acıdım doğrusu.
Yağız ismi heybetli duruşuna yakıştırmıştım. Onu tamamlamış gibiydi Başka bir ismi yakışmıyacak gibi geliyordu. Neyse bana ne ya sonuçta beni niye ilgilendiriyor ki sonuçta burada bir çalışanız. İşlerimizle ilgilenmemiz gerekiyor. Hemen masama dönüp işimin başına dönmeye karar verdim. Sonuçta fazlasıyla kendimi salmıstım. Kendimi toparlamaya çalışırken eski halime dönmem benim için iyi bir şey olmazdı.
Bir saat sonra Ziya bey bir düzine dosya ile masama geldi ve hepsini masama koydu ama dosyalar üstüme yığıldı."Buğünde mesai yapıcaksın umarım bir daha haber vermeden gelmemezlik yapmassın" Bu sefer biraz tehtitkardı. Fazla usandırmıştım adamı. Hiçbir şey söyleyemeden ofisine geri döndü. Bende işime geri döndüm. Kafamı kaldırdığımda karşı masada Yağız oturuyordu. Asıl ilginç olan bana bakıyordu. İlk önce belki göz göze gelmişizdir diye düşünmüştüm ama tekrar baktığımda da bakıyordu hemde gözlerini ayırmadan neden baktığına anlam veremedim. Belki arkamda bir şey vardır diye arkamı döndüm ama duvardan başka birşey yoktu. Acaba benim göremediğim varlıklar mı görüyordu. En iyi açıklama buydu çünkü benim gibi pasaklı birine bakıyor olamazdı. Tekrar baktıgımda hala bakıyordu. Gözlerimin içine böyle bakması beni tedirgin etmeye başladı. Sonra hafif gülümsedi. Bende hiç bir şey olmamış gibi gülümsedim. Tekrar işime dönmeye karar verdim. Ama hala şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgedekiler
Teen FictionHayatımın yaklaşık yirmi bir yılını yanlız geçiriyordum. Buda yaklaşık tüm hayatım kadardı. Içimde binbir türlü çığlıklara karşılık verdiğim sessizlik beni daha da yıpratıyordu. Hayatıma bir anda giren iki insan yanlızlığımı gidermek için gönderile...