Ayh! Sanki üzerimde bir öküz var. Bu ne yaa? "Kankaaa hadi kalk!" Evet. Doğru tahmin etmişim. Üzerimde bir öküz var. Ve bu öküzün adı Can. "Ya bi yürü git Can'ya. Sabah sabah ne uyandırıyorsun?" "Tamam kanka hadi kalk." Bunu derken hala üzerimdeydi. "Can sen gerizekalı mısın?" "Değilim. Ben gerizekalı felan değilim." "E hem kalk diyon hem de hala üzerimde oturuyorsun. Sence de bu gerizekalılık değil de ne?" "He şey o mu? Imm bu gerizekalılık değil şey şey ıı heh buldum unutkanlık." Derken üzerimden kalktı. Bende ona 'Yav he he' bakışı attım. Sonra da "Tamam Can hadi şimdi defol git." "Bir kere sene beni kovamazsın. Ya Demet teyzem kovar ya da ben kendimi kovarım ama sen beni bu evden kovamazsın." "Bende zaten odamdan kovuyorum seni." "He odadan mı? Şimdi bir düşünelim. Bu oda senin. Ben bu odada bir hiçim. O yüzden kovma hakkına sahipsin. Sözde kovabilirsin Zeyno , böyle bir yetkiye sahipsin. Ama icraata geçiremezsin." "Niyeymiş o?" "Çünkü karşında Can Ertaş var. Bu odadan anca kendi isteğimle çıkarım ve ben çıkmak isyemiyorum." "Can tepemin tasını attırma. Yüri git şu odadan." "Al işte hepiniz aynı şeyi yapıyorsunuz. Zaten Can kim ki? Anca gel Can! Git Can! Sus Can! Gerizekalı Can! Ayrıca gerizekalıda değilim. Bunu o küçük beynine sok. O yüzden mi mühendislik okuyorum.Ve son olarak bu odadan çık-mı-yor-um!!" Deyip yatağa oturdu. Dudaklarını sarkıttı ve başını benden ters tarafa çevirdi. Resmen bana kız tribi atıyor. Gerizekalı bu çocuk! Ama çok tatlı yaa . Yerim ki ben bu çocuğu. Yanına oturup ona yandan sarılıyorum. "Can'ım sen hiçte öyle birisi değilsin. Nasılsın biliyor musun? Şapşirik, tatlı, yakışıklı ve bir o kadarda zeki, biricik arkadaşımsın. Tamam odadan çıkmayabilirsin." Sonra bana dönüp " Gerçekten mi?" " Hı hı" "Olleey!" Bazen gerçektende çok çocuk olabiliyor. Ama ben Can'ı her haliyle çok seviyorum. "Tamam ben aşağı iniyorum. Demet teyzemin ve Ayşe ablamın güzel kahvaltısını yapacağım." Diyor Can. Vurun beni yaa. Daha demin çıkmıyacağım diye kız tribi yedim. Sonra iki saat moralini düzelttim ve şimdi odadan çıkıyor. Hayır! Bu çocuk tam bir gerizekalı. Dediğim tüm laflarımı geri alıyorum.
Altıma siyah taytımı üzerime beyaz , salaş ve kalçamda biten bir tişört giyiyorum. Saçımı at kuyruğu yapıp aşağı iniyorum. İndiğimde beni süper bir kahvaltı, masaya yeni oturan annem, çayı koyan Ayşe abla, kıtlıktan çıkmışcasına hayvan gibi yiyen Can'a bakıyorum. Şuan Can'dan iğreniyor olabilirim ama 5 dk sonra bende öyle olacağım. "Günaydın millet!" "Günaydın kızım."diyor annem. "Günaydın Zeynep."diyor Ayşe abla onun ardından Can'da "Gönöydön könkö" diyor ağzı dolu bir şekilde. Sonra bende Can gibi kıtlıktan çıkmışcasına yiyiyorum. Tabakta son bir tane patates kızartması kalınca aynı anda Can'la birbirimize bakıyoruz. Ve ikimizde aynı anda çatalı patates kızartmasına saplıyoruz. Tekrar bakışlarımız birbirini bulunca aynı anda patatesi çekiyoruz ve patates ikiye ayrılıyor. Yarısı onun çatalındayken öbür yarısıda benimkinde kalıyor. Sonra ikimizde hayvan gibi gülmeye başlıyoz. Hayvan nasıl gülüyorsa artık. Biraz sonra annem konuşmaya başlıyor. "Zeynep ben düşündüm ki okul başlamadan senin üniversiteni değiştirelim. Aksel'le beraber aynı üniversiteye gidersiniz. Bursunu da kesmiyorlar." "Tabi ki de gitmeyeceğim anne. Delirdin mi sen.? Can'la Melis ne olacak? Hayatta gitmem." "Kanka niye bu kadar takıyosun bizde Melis'le yatay geçiş yaparız. Bursta gitmiyormuş. Hoş gitse ne yazar?" "Can ne güzel söylüyor kızım." "Düşünmem lazım." "Bu olur demektir Demet teyze."diyor Can. Bak bak beni nasılda çözmüş. Onların okulunun baya iyi olduğunu duymuştum. Hem Akselde var.
Kahvaltı yaptıktan sonra Can'la beraber Melis'le buluşmaya gittik. Her zaman geldiğimiz sahil kenarındaki cafede buluştuk. Hepimiz birer kahve söyledik. Kahveler gelene kadar etrafı izledim.Garson kahveleri getirdi. "Melis okul değiştiriyoruz." Can bodoslama daldı.Melis kahvesini tam yutacakken bu lafı duyunca boğazında kaldı. Şuanda öksürüyor. Mal Can sırtına hayvan gibi vururken bende "Melis iyi misin?" Diyorum. Konuşamadığı için bir bakış atıyor. Bakışında demek istediği ise 'Ne diyon değişik?' Harbi la ben ne diyorum kızın boğazına kahve kaçtı ve ben iyi misin diye soruyorum. Çok iyi Zeynep. Gittikçe Can'a benzemeye başladın. Biraz sonra öksürükleri kesiliyor. Sonra Melis "Ne okul değiştirmesinden bahsediyorsunuz ?"diyor. Bende "Hani Akselden bahsetmiştim ya onun üniversitesine yatay geçiş yaptıracağız ve sende yaptıracaksın."diyorum "Ya ama ya" diyor Melis. Ardından Can'da "Kanka ister gel ister gelme Zeyno gediyor bende gidiyorum . Tek başına kalırsın kanka. E ben böyle deyince kesin geleceğini biliyorum."diyor. Sonra ben "Aynen Melis hem ayrılmamış olacağız hem de Akselgilin okul daha iyi. Lütfeeeen sende gel." Diyorum. Melis'te"Tamam başımın belaları geleceğim. Zaten sizsiz yapamam ki."diyor. Can'da "İşte budur. Ayrılmaz üçlü!" Diyor. Ve ben ilk defa Can'a hak veriyorum.
^^Kerem^^
Ben Kerem. Hayatımda ailem dışında sadece 2 değerlim var. Aksel ve Yağmur. Onlar benim için gerçekten değerliler. Kıllarına zarar gelsin istemem. Nasıl anlatsam.. Heh buldum. Olmayan kardeşlerim. Ne zaman başım sıkışsa bir şey olsa direk yanımdalar. Çocukluğumdan beri sadece onların yanında kendim gibi olabildim. Sadece onlar beni anlıyorlar. Onlar olmasaydı kesinlikle yalnız bir insan olurdum. Zaten onlar dışında pek arkadaşım yok. Herkes beni tanır ve benden korkar. Çünkü ben Kerem Sayer'im. Zaten korkmalılarda. Aslında dışarıdan beni tanıyanlar sadece şunu söyler. Kızlar; çok yakışıklı, adonisli, zengin, Kerem Sayer olması yeter felan filan. Erkekler ise; ukala , züppe ve korkunç. Aslında öyle biri değilim. Benim bu sinirimin tek sebebi ailem. Küçük yaşlarımda beni bakıcılara bırakıp işlerine giden oğullarıyla ilgilenmeyen bir anne ve baba. Ne istersem aldılar fakat bana ne anne oldular ne baba. Sürekli iş. Neymiş benim geleceğimi düşünüyorlar. İyi de ben para felan istemiyorum ki onlardan sadece biraz sevgi ve ilgi görmek istiyorum. Küçük yaştan lisenin sonuna kadar böyle devam etti. Beni gerçekten anlayabilen sadece ve sadece Yağmur ve Aksel oldu. Sonra bir anda her şey değişti. Annemle babam üniversiteye geçtiğim sene benle ilgilenmeye başladılar. Ve küçükken baba-anne sevgisi görmesemde şuanda benle gerçektende ilgileniyorlar. Eskisine nazaran daha mutlu ve daha az sinirliyim. Ama bunu dışarıdaki kimseye belli etmiyorum. Çünkü bir Kerem Sayer asla değişmez! Ailem benle ilgilenmeye başladığından beri Yağmur ve Aksel dışında artık ailemede çok ama çok değer veriyorum her ne kadar onlara bunu pek hissettirmesemde. Ve Yağmur Aksel ve ben aynı üniversitede okuyoruz. Yağmur gazetecilik okurken Aksel makine mühendisliği okuyor. Ben ise tam burslu uçak mühendisliği. Böylede havamı atarım. Sen zenginsin neden tam burslusun parayı bas öyle git diyenler vardır. Ben küçüklüğümden beri uçakları çok ama çok severim. Pilotla uçak mühendisliği arasında karar kılmaya çalışıyordum küçüklüğümde. Sonra sürekli uçakta uçamam dışarıdaki hayatım daha iyi deyip uçak mühendisi olmaya karar verdim. Ben uçağı sürmem ama yaparım. Neden tam burslu olduğuma gelirsek yalnızlıktan sinirden sıkılmışlıktan bir ara kendimi hayattan soyutlayıp okul ev arasında mekik dokuyordum. Can sıkıntısından bir ara kendimi derslere vermiştim. Sonrada çalışmamın ve zeki olmamın karşılığını tam burslu uçak mühendisliğini kazanarak başardım. Bakın işte asıl Kerem Sayer bu. Dışarıdan gerçekten tam zıttız. Sadece tek değişmeyen konu aşk. Dışarıdaki Kerem Sayer'de aşık olmaz gerçek Kerem Sayer'de aşık olmaz. Ve birazda ukalalığım, kendini beğenmişliğim aynı zamanda züppe halim. Bunlar Kerem Sayer'de değişmeyen şeyler. Asla bir Kerem Sayer değişmez ve aşık olmaz hele bir kızın peşinden koşmak.. Pehh rüyamda bile görmem. Ben böyle Kerem Sayer'in değişmez kurallarını düşünürken Yağmur ve Alsel odama teşrif ettiler. Bende yataktan kalkıp " Ooo kimleri görüyoruz? Yağmur Hanım , Aksel Bey siz buralara gelirmiydiniz? " Diyorum. "Kerem yapma böyle." Deyip bana sarılıyor Yağmur. Sonrada "Alt tarafı 2 güncük görüşemedik." Diyor. "Hı hı sadece 2 güncük. Bari arar insan." "Tamam kanka ararız bir dahaki sefere ." Diyor Aksel. Sonra da "Amba trip attın ha!" Demeyide unutmuyor. Bende "Arkadaşlarada mı trip atmayağğgghh?" Diyorum, sonrada ardından gerçek kahkahalar.
Biz bi yandan benim odamda otururken bir yandanda kolalarımızı içiyoruz. Sonra Yağmur "Ee Akselcim yeni ailenle tanışman nasıl geçti?"diyor. Bende "Aynen lan ne oldu anlat bakalım."diyorum. O da "İşte dün yemeğe gittik. Demet teyze tatlı ,nazik bir o kadarda düşünceli biri. Kanım ısındı. Kızı var Zeynep bizimle yaşıt. Mimarlık okuyor. Kafa dengi biri. Hele Yağmur senle iyi anlaşıra benziyor. İkisinide çok sevdim. Öyle işte mutluyum."diyor. "Zeynep'le tanıştırırsın beni artık Aksel."diyor Yağmur."Tabi tanıştırırım." "Vayy kardeşim yeni ailen hayırlı olsun." Diyorum. O da "Sağol kardeşim diyor. Sonra Yağmur telefonuyla ilgilenirken bizde Aksel'le basketbolla ilgili şeyler konuşuyoruz.
Akşam onlar gidimce kendimi yatağa atıyorum ve elime bir kitap alıyorum. Ve ilk cümlesi şu "Gerçek dostluk asla sona ermez."sonra kitabı kapatıp bu cümle üzerinde düşünüyorum. Ne kadarda doğru bizim Aksel ve Yağmur'la dostluğumuz asla sona ermeyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöpçatan Birliği (ZeyKer)
Teen FictionKardeşleri gibi gördüğü arkadaşları olan kızımızın tek isteği hayatının aşkını bulması. Hiç sevgilisinin olmamasının sebebi küçük yaşta anne ve babasının ayrılması. O yüzden bu konuda çok seçici. Fakat kızımız biraz(!) nazlı. Ve oğlumuzunda kardeş...